Orman yangınları her yıl yaz aylarında daha da artarak devam ediyor. Kapitalist üretim tarzının etkisiyle küresel ısınmanın artması, tedbir alınmaması, ormanlık alanların rant alanları olarak görülmesi bu yangınları tetiklemekte ve milyonlarca metrekarelik yeşil alan kül olup çorak arazilere dönüşmektedir. Çıkan yangınlarla yüzlerce yılda oluşan bitki örtüleri ve canlı popülasyonu yok olmakta, toprak çoraklaşmakta ya da yerine beton yığınları koyulmaktadır. Kapitalist sistemin egemenleri yakıp yıkıp kâr etme üzerine kurulu bir zihniyete sahiptir. Onlar için doğanın talanı ve yağmalanması kârlarına kâr katmaları için olağan bir durum halini almıştır. Milyarlarca yılda oluşan doğal denge, zenginlikler ve güzellikler, kapitalizm altında yok olmaya ve talan edilmeye devam ediliyor.
Türkiye’yle ilgili verilerin Orman Genel Müdürlüğü paylaşımıyla oluşturulduğu EFFIS (Avrupa Orman Yangınları Bildirgesi) 2022 raporunda, 2018-2022 yılları arasında Türkiye’de 13.207 orman yangını çıktığı ve toplamda 190.249 hektar alanın yandığı belirtiliyor.[1] Türkiye’de her yıl ortalama 2000 orman yangını çıkmakta ve gerekli müdahalede bulunulmadığı için bu yangınların pek çoğu felâkete dönüşmektedir. Son yıllarda çıkan orman yangınları da büyük felâketlere dönüşmüş ve geri dönüşü olmayan tahribatlara yol açmıştır.
Felâketlerin nedeni kapitalizm ve faşist rejimdir
Orman yangınları doğal denge içerisinde yıldırım düşmesi gibi birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir. Fakat kapitalizmle birlikte bu doğal denge alabildiğine bozulmuştur. Ormanların tarım arazilerine dönüştürülmesi, şehirleşme, su kaynaklarının sulama kanalları için yönlendirilmesi ve burjuvazinin açgözlülüğü binlerce yıllık tahribatın kat be kat ötesinde bir tahribat yaratmıştır ve bu tahribat dünya tarihinde görülmemiş bir hızda devam etmektedir. İnsan ihtiyaçlarını merkeze almayan, kâr odaklı plansız üretim ve kapitalist tüketim dur durak bilmez bir şekilde doğayı yok etmektedir. Fosil yakıt kullanımı ve kapitalist sanayi nedeniyle sera gazı salımı artıyor ve iklim krizi yaşanıyor. Sıcaklıkların yükselmesi, mevsimsel normallerin dışına çıkması sonucu yeşil alanlar kurak topraklara dönüşüyor. Dünyanın ciğerleri olarak bilinen ormanlar azaldıkça iklimsel koşullar değişiyor, sıcak hava dalgaları artıyor ve çıkan orman yangınlarıyla birbirini tetikleyen bir sarmal halini alıyor. Kapitalist açgözlülük de orman yangınlarının bir başka ayağını oluşturuyor. Kentsel alanlarda yağmalanacak yer kalmadığından egemenler ormanlık ve yeşil alanlara göz dikmiştir. Bu durumu tatil beldelerinde sıklıkla yaşıyor, ormanlık alanların yakılıp rant alanlarına dönüştürüldüğünü görüyoruz.
Türkiye’de bunun birçok örneğini özellikle turizmin yaygın olduğu tatil bölgelerinde yaşıyoruz. Artan sıcaklıkların bahane olarak gösterildiği orman yangınları sonrasında gün geçmiyor ki bu alanlar inşaat veya turizm şirketleri tarafından ucuza kapatılıp turistik tesis halini almasın. Örneğin Muğla’nın Milas ilçesinde 2007 yılında yanan ve dönemin iktidar milletvekillerinin “kesinlikle imara açılmayacak” dediği ormanlık alana lüks oteller yapılmış, rant için yanan ormanlık araziler sermayeye peşkeş çekilmiştir.[2] Yanan ormanlık alanlar sadece inşaat şirketlerine peşkeş çekilmiyor ayrıca orman yangınları bahane gösterilip binlerce ağaç kesiliyor ve şirketlere yok pahasına satılıyor. Ayrıca maden şirketleri yöre halklarının tepki göstermesiyle giremedikleri ormanlık arazilere, orman yangınları sonrasında kolaylıkla ÇED raporu alıp girebiliyorlar. Tüm bu hukuksuzluklar faşist rejim altında çok daha kolay ve aleni gerçekleşiyor. Sermaye için dikensiz bir gül bahçesine dönüştürülmüş bir atmosferde çıkan orman yangınları sonucu adeta doğanın ciğerleri sökülüyor.
Geçtiğimiz Haziran ayında Diyarbakır ve Mardin’de çıkan yangınlar da bir kez daha gösterdi ki, kapitalistlerin tek düşündükleri kasalarını ve banka hesaplarını doldurmaktır. Elektrik iletim hatlarının eski ve bakımsız olması sebebiyle çıkan yangın, rüzgârın da etkisiyle hızla iki ile yayıldı.15 kişinin hayatını kaybettiği, 78 kişinin yaralandığı, çok sayıda hayvanın ve geniş tarım alanlarının zarar gördüğü bir katliam yaşandı. DEDAŞ (Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.) işletmecilerinin maliyet olarak gördükleri elektrik direk ve tellerinin bakım, onarım ve yenileme çalışmalarının yapılmamasının yangına davetiye çıkardığı ilgili kurumlarca tespit edildi. Oysa rejim sözcüleri ve güdümlü burjuva medya yangınların yörede yaşayanların bilinçsizce anız yakması sonucu çıktığı yalanını yaymış, DEDAŞ ise bununla da yetinmeyip, gerçeği söyleyenleri mahkemeye vermiştir. Elektrik iletim hatlarında birçok noktada eklerin ve liflenmelerin olduğu, elektrik direklerinde kırık izolatörlerin olduğu yapılan tespit çalışmalarıyla kanıtlanmasına rağmen yalanda ısrar edilmiştir. Yıllarca topluma ekilen ayrıştırmacı ve kutuplaştırıcı tohumlar sulanmış ve yaşanan felâket milliyetçilik zehriyle söndürülmeye çalışılmıştır. Hatırlanacağı gibi 2021 yılında çıkan orman yangınlarında sabotaj iddialarının merkezine Kürtleri ve HDP’yi koymuştu siyasi iktidar ve yandaş medyası. Daha önce Yunanistan’da çıkan büyük orman yangınları sonucu “Yananistan”, “Ateşin bol olsun komşu” gibi manşetler atanlar bu sefer de Kürt coğrafyasındaki yangınları aynı duyguları körüklemek için kullanmışlardır. Daha bu yangınların acıları yüreklerde sönmemişken İzmir, Manisa, Kuşadası, Çanakkale’de art arda çıkan yangınlarda binlerce canlı, binlerce dönümlük arazi yanıp kül olmaya devam etmiştir.
Yaşananlar bize gösteriyor ki tek adam rejimi altında devlet kurumları niteliksizleşmiş, liyakatsiz kadrolarla doldurulmuş ve kapitalist açgözlülük sınır tanımaz olmuştur. Çalışanların çoğunun bölgelerin arazi yapısı ve yangınların özellikleri konusunda eğitimli ve deneyimli olmadığı görülmüştür. Orman ve itfaiye kadrolarının sözleşmeli işçilerle doldurulması, sözleşme bitiminde kadroların sürekli yenilenmesi, müdahaledeki zafiyetin de bir nedenidir. Yaz aylarına girildiğinde her yıl Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamalarda belirli zaman dilimlerinde yüksek sıcaklık artışlarının orman yangınlarına sebep olabileceği yönünde uyarılar yapılmıştır. Aslında hava ve iklim tahminleri orman yangınları için daha tedbirli olunması gereken zamanları söylemesine rağmen siyasi iktidar hiçbir hazırlık yapmadan kayıtsız kalmayı, yangınlara müdahale etmemeyi seçmiştir. Tarım Orman-İş Sendikası Başkanı Şükrü Durmuş, 1950 yılında çıkan Orman Yasasında AKP iktidarına kadar 14 kez değişiklik olduğunu, AKP döneminde ise 40’ın üzerinde değişiklik yapıldığını, yapılan bütün değişikliklerin amacının da orman alanlarının amaç dışında kullanılmasına dönük olduğunu söylüyor. Bir yanda iktidar temsilcileri yangınlarla mücadele konusunda dünyaya örnek olacak donanımları olduğunu söylerken, diğer yanda ise THK elindeki uçakları kullanmak yerine kiralık uçaklarla şirketleri zengin ediyor. Bu gerçek üç yıl önce çıkan büyük yangınlarda can yakıcı bir şekilde ortaya çıkmıştı:
“Önceki yıllarda gerçekleşen yangınlarda THK’ya ait uçaklar kullanılırken devam eden yangınlarda kullanılan yangın uçaklarının tamamı yurtdışından getirildi. Hâlihazırda tutulan ve son yangınların başından itibaren kullanılan 3 adet uçak, Rusya’dan kiralama yoluyla THK-CMC ortaklığı üzerinden ihaleyle temin edilmiş durumda. Bu uçakların 1 Hazirandan 31 Ekime kadarki 153 günlük süre için kira bedeli 203 milyon lira. Günlük kira bedeli ise 1,3 milyon liraya karşılık geliyor. Bu işi ihaleyle alan ve kiralama işini yapan CMC Holding bünyesindeki şirketle ilgili olarak internet üzerinden ulaşılabilen bilgilere göre, milyonluk ihaleler verilen CMC şirketi, 2019’da 100 bin lira sermayeyle kuruldu. CMC Holding, yangın söndürme konusunda hiçbir deneyimi olmadığı halde THK ile birlikte yangın söndürme ihalesine katılıyor ve kazanıyor. Ancak ihalelere THK’nın elindeki uçaklarla değil Rusya’dan kiralama yoluyla temin ettikleri bu 3 uçakla giriyor.”[3]
İktidar sahipleri konu kendi ve yandaşlarının kasalarını doldurmak olunca kesenin ağzını sonuna kadar açıyor ve gözü kapalı aktarım sağlıyorlar. Konu orman yangınlarına karşı önlem almak, doğa ve canlı katliamına dur demek olunca ise “tasarruf tedbirleri”nden bahsedip, ekonomik yıkımı durdurmamız lazım deyip bütçeleri kısıyorlar. Dalaman orman yolu, Kütahya yangın havuzu, Zonguldak yeni orman yolu, Bergama helikopter pisti, Osmaniye yangın ekip binası ihaleleri iptal edilmiştir. Üstüne üstlük bu ihalelerin toplam bedeli Tarım Orman Bakanının bindiği Mercedes’le aynı fiyata denk gelmektedir.[4]Siyasi iktidar talanda ve yağmada eline su dökülmez kadrolarla yoluna devam ediyor.
Orman yangınları bir sistem sorunudur ve mücadele konusudur
Orman yangınları ormanlık ve mesire alanlarına girişlerin valilik kararıyla yasaklanması ile engellenemez. Ormanların temizliği ve korunması için orman görevlilerinin sayısı arttırılmalı, ormanlık alanlardan geçen elektrik iletim hatlarının bakımı ve yenilenmesi düzenli olarak yapılmalı, tedbirler alınmalı, yangın söndürme ekip ve ekipmanları eksiksiz hazırda tutulmalı, bilinçli bireyler yetiştirilmelidir.
Her yangın çıktığında medyada sabotaj haberleri servis ediliyor ve kafalar bulandırılmaya çalışılıyor. Asıl sabotaj bu iktidarın ve sermaye düzeninin yol açtığı felâketleri, emekçi kitlelerin üzerine yıkmasıdır. Siyasi iktidarın alması gereken önlemleri almayıp ortaya çıkan sonuçları kendi çıkarlarına göre manipüle edip kullanmasıdır. Faşist iktidar her türlü muhalif sesi kısmak için ant içmiş durumdadır. HES’lerin ve maden şirketlerinin doğaya verdiği zararları protesto etmek için eyleme geçen, ağaçlara sarılarak onları korumak isteyen köylülere ve yöre halklarına tomalarla, coplarla karşılık vermektedir.
Kapitalist sistem ve faşist rejim yeşile, doğaya, insana, hayvana düşman tavrından zerrece geri adım atmıyor. Orman yangınlarıyla boğuştuğumuz şu günlerde egemenlerden çözüm beklemek yerine orman yangınlarının bir sistem sorunu olduğunu görüp, mücadele konusu haline getirmeliyiz. Tüm yaşamı yıkıma doğru sürükleyen bu açgözlü sistemi ve sahiplerini alaşağı edip, insanın ve doğanın özgür kalacağı sosyalizme gidecek yol her alanda yükseltilecek mücadeleyle örülecektir.
link: Metin Güral, Orman Yangınları ve İktidarın Rant Politikaları, 30 Temmuz 2024, https://marksist.net/node/8325
Asgari Ücretle Sefalete Mahkûmiyet
Bangladeş’te Öğrenciler Ayakta