![](https://marksist.net/sites/all/modules/print/icons/print_icon.png)
![](https://marksist.net/sites/all/modules/print/print_mail/icons/mail_icon.png)
Kapitalizm çok boyutlu bir tarihsel sistem krizi içerisinde. Uzun zamandır büyüme oranları ileri kapitalist ülkelerde diplerde seyrediyor ve anlamlı bir toparlanma gösteremiyor, adeta süreğenleşmiş bir durgunluk durumu söz konusudur. Kredi mekanizmasını zorlayarak sermayeyi büyütme olanakları da daralıyor. Devletlerin, şirketlerin ve bireylerin borçlanmaları tarihte hiç görülmemiş ölçüde devasa boyutlara ulaştı. Küresel borç stoku 320 trilyon doları aşmış durumda.
Kapitalist sistemin tıkanması ve çürümesinin en önemli görünümlerinden birisi sermayenin üretken yatırım alanlarından uzaklaşmasıdır. Sermayenin giderek artan bir kısmı, büyüme temposu yavaşlayan üretimden uzaklaşarak daha yüksek kâr oranları elde edebileceği spekülatif alanlara yöneliyor. Tam da bu sebeple kitleleri borsaya, kumara, coin piyasalarına özendiriyor ve bu alanlara çekerek soyuyor. Kripto paralar, sanal ya da gerçek kumarhaneler, binlerce çeşit bahis siteleri ve hisse senedi borsaları, sermayenin emekçilerin küçük birikimlerini soymasının yaygın araçları haline gelmiştir.
Kapitalizmin tarihinde ilk defa genç kuşağın yaşam koşulları önceki kuşakların gerisine düşmüştür. Emekçi sınıfların gençleri için iş bulmak, çalışırken ev borcuna girmek, evlenmek gibi sosyal hayatın olağan akışının gereklerini yerine getirmek bile olağanüstü zorlaştı. Emekçi sınıfların ekonomik şartlarının kötüleşmesi ve örgütlü mücadeleyle hak arama bilincinin gerilemesi, bireysel kurtuluş yolu arayan milyonlarca insanı, kolay yoldan zengin olma hayalinin pazarlandığı online kumar, kripto coinler ve borsa oyunları gibi aldatıcı seçeneklere yönlendiriyor. Sosyal medyada reklâmları bolca yapılan bu mekanizmalar, milyonlarca emekçiyi derin bir ekonomik ve duygusal yıkıma sürüklüyor.
Spekülatif alanlarda genel kural, işlerin büyükler için işleyişi ile küçükler için işleyişinin farklı oluşudur.Kapitalist düzenin tüm finansal mekanizmaları, eldeki paranın ölçeğine göre farklı işler. Bu sistemin herkes için “eşit” gibi görünen mekanizmalarının aslında gayet “sınıfsal” olduğunu anlamak, içinde yaşadığımız düzeni ve hayatı anlamak açısından da elzemdir.
Zengin gemisini dağdan aşırır, fukara düz ovada yolunu şaşırır!
Bir işçinin 50 bin lira ile menkul kıymetler borsasında hisse senedi almasıyla, 50 milyon lirasıyla borsaya giren bir burjuvanın koşulları aynı değildir. Keza, 50 milyon lirayla borsaya giriş yapan bir burjuva ile diyelim 50 milyar lirasını borsada “değerlendiren” bir sermaye grubunun durumu da aynı değildir.
Sahibi kim olursa olsun (diyelim) 50 milyar liralık bir fonun yönetimi profesyonel bir ekibin elindedir. Bu ekibin hükümetle, bankalarla, şirketlerin yönetim kurullarıyla çok çeşitli bağları vardır. Makroekonomik dengeleri etkileyecek hükümet kararlarını önceden duyarlar. Borsada yükseliş dönemi ne zaman başlayacak, ne zaman sona erecek bilirler. Borsadaki şirketlerin yöneticileriyle içli dışlı oldukları için yasadışı olmasına rağmen “içeriden bilgiler” elde edebilirler. Büyük fonlar yatırım yaptıkları hisselerin değerlerini yükseliş trendine sokar, orta ve küçük ölçekli yatırımcıları da peşlerinden sürükler. Hisse değerini manipüle etmek yasadışıdır. Ama büyük sermayeye yasa işlemez. Hisse değerlerini manipüle ederek diğer yatırımcıları kazıkladığı için ya da şirketle ilgili ticari sırları elde ettiği için hapse giren fon yöneticisi ya da büyük sermaye sahibi duyamazsınız. Büyük sermayenin borsada kazanması mukadderdir.
50 milyon lirasını borsaya yatıran bir burjuva da asla yalnız bırakılmaz. Borsa aracı kurumlarının uzmanları, bankaların menkul kıymet birimleri, yatırım danışmanları (kısaca borsa simsarları) akıl vermek için sıraya dizilir. Komisyonla geçinen aracı kurumlar burjuvaya para kazandırmak için tüm maharetlerini sergiler.
50-100 bin lirayla borsaya girmeye niyetlenen işçinin hazin durumuna gelmeden evvel Marx’ın 150 yıl önce Kapital’in 3. cildinde anlattığı temel hususları hatırlayalım. Borsada üretim yoktur. Hisse alım-satım işlemleri yeni bir değer üretmez. Şirketlerin çalışanları üretim sürecinde artı-değer üretir. Şirket hissedarları da nihayetinde bu artı-değeri paylaşır. Şirketin kâr beklentileri şirketin hisse değerini etkiler. Kârlılığa ilişkin beklentiler borsada alınıp satılmaya başlanır. Yani bir spekülasyon alanı oluşur. Böylelikle hissenin borsadaki fiyatı şirketin gerçek değerine yabancılaşır. Hisse fiyatlarının dönemsel olarak yükselmesi şirketin gerçek değerini arttırmaz. Nihayetinde spekülatif olarak yükselen şirket hissesinin fiyatı da şirketin gerçek değerine ve gerçek kârına geri dönecektir. Bu yüzden Marx borsanın, yatırımcıların birbirlerini kazıkladıkları, genelde de büyüklerin küçükleri söğüşlediği dev bir kumarhane olduğunu anlatır.
Gelelim küçük yatırımcılara… Bunlar her tür manipülasyona açıktır. Borsada bıraktık köşeyi dönmeyi, hiç değilse enflasyonun üzerinde bir getiri elde edebilmek bile onun için uzun vadede neredeyse imkânsızdır. Genelde çevremizde de tanık olduğumuz pek çok işçi (veya küçük-burjuva) şöyle bir süreç yaşar: Borsanın hızla yükseldiği bir dönemde o da o günkü modaya ve çevresindekilerin tavsiyesine uyup borsa furyasına katılır. Kısa vadede aldığı hisse senetlerinin fiyatı yükselir. İşçi, etrafındakilere borsada kazanmakta olduğunu gururla anlatır. Kapitalist toplumda çok para kazanan kişi yüceltildiği için o da kendisine pay çıkarmaktadır. Takip ettiği borsa yorumcularının yönlendirmesiyle, sanki sihirli anahtarmış gibi “finansal okur-yazarlık edinmeye” teşvik edilir. Köşeyi dönme, sınıf atlama gibi hayallere kapılır. Hatta o da etrafındakilere “tüyolar vermeye” başlar. Aldığı hissenin fiyatı arttıkça heyecanı da artar. Kredi çekerek, etrafına borçlanarak daha fazla kazanabileceğini düşünür. Ailesinin ve arkadaşlarının birikimlerini de borsada değerlendirmeye kalkışır. Hızla fiyatı artan hisselere yönelir. Oysa fiyatı en hızlı artan hisseler genelde spekülatif yükseliş yaşayan ve fiyatları da en hızlı düşecek olan hisselerdir. Küçük yatırımcı “kazanırken” elindeki hisseleri satamaz. Tıpkı tecrübesiz bir kumarbazın para kazanırken masadan kalkamaması gibi o da borsadan çekilmeyi, hisselerini satarak kazancını realize etmeyi bilemez. Büyük sermaye fonları borsadan kârlarını alıp çekilirken bile küçük yatırımcının takip ettiği borsa yorumcuları borsadan veya ilgili şirket hisselerinden çıkma zamanının geldiğini söylemez. Çünkü bu insanlar da hayatlarını spekülasyondan kazanmaktadır.
Borsa, büyük sermayenin hâkimiyetindeki bir kurtlar sofrasıdır. Orta ölçekli burjuvaların (diyelim 50-100 milyon lirası olan) yatırımlarına yön veren borsa simsarları (biz onlara “tilkiler” diyelim), kendilerine ve burjuvalara bu sofrada sınırlı da olsa yer açabilirler. Böyle bir sofrada yatırımcı küçük-burjuvalar ancak koyun, mini yatırımcı işçiler ise ancak birer tavuk olarak yerlerini alabilirler. 50 bin lirası ile borsada hisse alıp satmaya kalkışan işçi, kurtlarla ve tilkilerle aynı sofrada yemek yemeye kalkışan tavuğa benzer. Tavuk, tilki ile aynı sofrada bulunabilir elbette ama yemek olarak!
Kripto paralar
“Blockchain” denilen bir teknoloji, yazılımlar, kodlar ve itibari değer taşıyan kripto paraların on binlerce çeşidi var. Bunlara her gün yenileri ekleniyor. Bir kısmı da kandırabildiği insanların parasını çarpıp kısa zamanda yok olup gidiyor. Bu “paralar” kripto borsalarında alınıp-satılmaya başlandığında spekülatif olarak fiyatları kat be kat yükselebilmektedir. Coinin spekülatif fiyatlaması, güya alış-verişte kullanılmak üzere üretildiği platformdaki itibari değerden tamamen kopmaktadır.
Kripto “paralar” şirket hisseleri gibi değildir. Ardında üretim yapan, artı-değer üreten bir mekanizma yoktur. Bu yüzden kripto “paraların” fiyatlamalarındaki yabancılaşma düzeyi, borsadaki hisselerin ait oldukları şirket değerlerine yabancılaşması ile kıyaslanmayacak ölçülerdedir. Kripto “paraların” fiyatlamaları neredeyse bütünüyle spekülasyonlar ve manipülasyonlarla şekillenmektedir.
Elbette burada da “balinalar”, büyük balıklar ve küçük balıklar var. Büyük balığın küçük balığı yediği hepimizin malûmudur. Menkul kıymet borsalarındaki sınıfsal ayrım elbette bazı farklılıklarla beraber kripto borsalarında da var. Büyük fonlar genellikle kripto borsalarında yatırım yapmazlar. Bazı multi-milyarderler kendileri için küçük, kripto piyasası için büyük sayılabilecek miktarda paralarla bir kripto varlığın fiyatını yükseltip, küçükleri peşine taktıktan sonra usulce çekilip, zararı küçük yatırımcıların cüzdanına bırakıyorlar. Elon Musk, bu soyguncu manipülatörlerin en tanınmışıdır.
Orta ölçekli yatırımcı burjuvalar ise nakit varlıklarının en fazla %10’luk bir kısmını dönemsel olarak (boğa sezonu olarak tabir edilen yükseliş sezonu başlayınca) kripto “paralara” yatırır, hedefledikleri bir oranda kazanca ulaşınca kripto piyasasından çekilirler. Küçük yatırımcılar içinse kripto yatırımlar, canlarını acıtacak kadar para kaybetmeden kalkamadıkları kumar masalarıdır.
Cep telefonlarındaki kumarhaneler
Hisse senedi borsaları, banka ve aracı kurum uygulamaları, kripto borsaların uygulamaları ve elbette mafyatik burjuvazinin online kumarhaneleri cep telefonları ile her an kolaylıkla ulaşılabilir hale geldi. Yasal kumar oynatma tekeli Milli Piyango idaresindedir. Milli Piyango’nun sahibi Varlık Fonudur. Varlık Fonunun başında da Cumhurbaşkanı Erdoğan var. Devletin işlettiği resmi kumarhane, “Piyango”, “şans oyunları” ve “bahis” adlarının ardına gizlenegelmiştir. Lâkin artık devletin kumarhane işlettiğinin kelime oyunlarıyla örtülebilir tarafı kalmamıştır. Milli Piyango’nun resmi web sitesinde ve cep telefonu uygulamasında mafyanın sanal kumarhanelerindeki oyunların muadillerini bulmak mümkündür.
Milli Piyango’nun işletme hakları 2019 yılında artık aşina olduğumuz ihale yöntemleriyle Erdoğan’ın gözde adamlarından olan Demirören’e on yıllığına verildi. Demirören’e geçmesini takip eden aylarda Milli Piyango hızlı bir itibar kaybı yaşadı. Çünkü Sayısal Loto’yu tutturmak zorlaştırıldı, piyangodan para kazanmak neredeyse imkânsız hale geldi. Şikeli çekiliş iddiaları ve hatta görüntüleri ortalığa saçıldı. Aynı dönemde yasadışı online kumarhane platformları da hızla yaygınlaşıyordu.
Yasadışı sanal kumarhanelerin yaygınlaşması, Türkiye’de rejimin değişmesiyle çok yönlü bir ilişki içerisindedir. Faşist iktidar blokunun narko-mafyatik bir rejim kurmasıyla beraber kara para, Türkiye ekonomisinin vazgeçilmez bir gelir kaynağı haline geldi. Hatırlanacağı üzere 20 Temmuz 2016’da OHAL ilan edilmişti. Ağustos 2016’da “Varlık Barışı” yasası çıkartıldı. İnşa edilen faşist rejim böylece Türkiye’ye getirilen paralara “kaynağını sormama” ve “vergi muafiyeti” garantisi veriyordu. 2017 referandumuyla faşist rejim yeni anayasasına kavuştu. Aynı yıl çıkarılan bir yasayla da Türkiye’de 1 milyon dolarlık mülk alan yabancılara TC vatandaşlığı verilmeye başlandı. 2018 yılında 1 milyon dolarlık limit, 250 bin dolara düşürüldü. Aynı yıl bir kez daha Varlık Barışı Yasası çıkarıldı. Türkiye’ye getirilen kara para %2’lik bir vergi ödenmesi karşılığında “tertemiz” hale getiriliyordu. 2019, 2020 ve 2022 yıllarında tekrar tekrar “Varlık Barışı” yasaları çıkarıldı. Tüm dünyanın kara parasına garanti veren rejim, dünyanın tüm mafya baronlarına da TC vatandaşlığı dağıtmaya başladı. 2020 yılında da hapishanelerdeki (Alaattin Çakıcı, Kürşat Yılmaz, Erol Evcil gibi…) yerli mafya baronları Covid salgını bahanesiyle serbest bırakıldı.
Kara para aklayan, yasadışı kumara aracılık eden taşeron şirketler, sözde makyaj malzemesi satan güzellik merkezleri pıtrak gibi çoğaldı. Hızla zenginleşip şımarıklıklarını sosyal medyada sergileyen “fenomenler” türedi. Dilan Polat gibi fazla göze batanlar ve ifşa edilenler tutuklandı ve pek çoğu kısa bir süre sonra serbest bırakıldı. Rejimin yargısı bunlara kimlerin paralarını akladıklarını elbette soramazdı. Çünkü bu sorunun yanıtı narko-mafyatik faşist rejimin zirvelerine uzanıyordu. Yeni mafya çeteleri türedi. Ultra-lüks araçlarına polis çakarları taktıran, hatta devletin polis koruması tahsis ettiği mafyatik karakterler gündemimize girdi. Türkiye, milyarlarca dolarlık pastadan daha fazla pay kapmaya çalışan uluslararası mafya çetelerinin aralarındaki silahlı çatışmaların, infazların alanı haline geldi. Kıbrıs’taki yasal kumarhanelerin ve Türkiye’ye yönelik yasadışı sanal kumarın en büyük baronlarından Halil Falyalı 2022’de suikastle öldürüldü. Falyalı Kıbrıs’ta siyaseti finanse ediyordu. Cenazesi devlet töreniyle kaldırıldı.
Sanal kumarhaneler, Türk mafyasının kapı komşusu haline getirdiği Kıbrıs, Gürcistan ve Balkan ülkelerinden yayın yapıyor. Maç yayınlarından film sitelerine kadar her yerden yasadışı kumar sitelerinin reklâmları yayınlanıyor. Kumara olan düşkünlükleri bilinen M. Ali Erbil, Serdar Ortaç gibi ünlüler astronomik paralar karşılığında kumarhane reklâmlarında oynatılıyor. Tüm bu rezillikler ortalığa saçılıyor. Medyatik şovlar eşliğinde tutuklamalar yapılıyor. Ardından hepsi serbest kalıyor. Hatta medya önünde “mağduru” oynuyorlar.
Erdoğan son haftalarda güya “kumar karşıtı” açıklamalar yapıyor. Kara paradan nemalanan böyle bir rejimde bu tür açıklamalar veya şaşaalı polisiye operasyonlar olsa olsa rejimle kara para arasındaki ilişkileri örtme ve mafya baronlarının kazandığı milyarlarca dolardan alınan payların “yeniden düzenlenmesi” için yapılır. Vereceği paya razı olmayanlar ekarte edilir, razı olanlarla yola devam edilir.
İşçi sınıfının kurtuluşu
Kumar, bireyin değerli olarak gördüğü herhangi bir şeyi yüksek bir kazanç elde etme düşüncesiyle riske atma davranışıdır. Türü, şekli, ismi fark etmeksizin “maddi kazanç” elde etmek hevesiyle, kaybetme riski alarak oynanan tüm oyunlar kumardır.
Narko-mafyatik faşist rejim emekçi sınıflara yoksulluk ve sahte zenginleşme hayalleri eşliğinde binbir çeşit bahis, kumar ve uyuşturucu pazarlıyor. Emekçi ailelerin hayatlarını karartarak para kazanıyor. Mafya çeteleri kazandıkları parayla binlerce insanı istihdam ediyor, kirli işlerinin aparatına dönüştürüyor.
Bu karanlık rejim, milyonlarca işçiyi sanal kumar bağımlısı haline getirmiştir. Emekçiler soyuluyor, aileler yıkıma sürükleniyor. Evlerini satarak çocuklarının kumar borçlarını kapatmaya çalışan emekçi aileler korkunç bir trajedi yaşıyor. Umudunu ve gelecek hayallerini yitiren yoksul mahallelerin gençleri kumara, uyuşturucuya yöneliyor, bazıları mafya çetelerine katılıyor.
İşçi ve emekçiler kendi kurtuluşlarını kumarda aramamalıdır. İşçinin kumarda kaybedecekleri, paradan çok daha fazlasıdır. Kumar bağımlısı aklını, kişiliğini, hak arama bilincini, iradesini, onurunu, ahlâkını hatta ona değer veren insanları yitirir.
Emekçi sınıfların mevcut koşulları değiştirmesinin kolay veya kestirme bir yolu yok. Ama emekçilerin, haklı davaları uğruna birlik olmak, haksızlıklar karşısında dik durabilmek, kendi sınıfının saflarında onurlu bir mücadele yürüterek hayatı anlamlı ve değerli kılabilme seçeneği var. İşçi sınıfının kurtuluşu, bireysel çabalarla değil, kolektif mücadeleyle mümkündür. Gerçek kurtuluş, kumarhanelerde ya da manipülatif piyasalarda değil, dayanışmada ve örgütlü mücadelededir. Örgütlü mücadele toplumsal kurtuluşun da bireysel mutluluğun da anahtarıdır.
![Share](/sites/mtw7/files/pictures/icons/share.png)
link: Serhat Koldaş, Kurtlar Sofrasında Tavuk Olmak: Borsa, Kripto ve Kumarhaneler, 12 Şubat 2025, https://marksist.net/node/8441
Milyarlar Açken Milyarderler Trilyoner Olma Yolunda!