Mısır’ın arabuluculuğunda Kahire’de devam eden görüşmeler, 26 Ağustosta İsrail ile Filistin arasında “kalıcı ateşkes” için anlaşmaya varıldığına dair açıklamayla sonuçlandı. İsrail’in 8 Temmuzda başlattığı savaşın Gazze için faturası ağır oldu. Birleşmiş Milletler verilerine göre, önemli bir kısmı kadın ve çocuklardan oluşan çoğu sivil 2 bin 143 Filistinli yaşamını yitirdi, 11 bine yakını yaralandı, 100 bin kişi evsiz kaldı. Savaş boyunca Gazze’de evlerini terk etmek zorunda kalarak BM’nin kontrolündeki okullara sığınan yüz binlerce insan ateşkesin ardından evlerine dönmeye başladı. Ancak 100 bin insanın evlerinin yerinde şimdi enkaz yığını var.
İki aya yakın bir süre devam eden bu savaş sırasında İsrail’in verdiği can kaybının 6’sı sivil, 64’ü asker olmak üzere 70 kişiyle sınırlı kalması da, taraflar arasındaki güç eşitsizliğinin ve İsrail devletinin “saldırı altındayız” propagandasının hiçbir gerçekliğinin olmadığının bariz bir kanıtını oluşturuyor.
Ateşkesin yürürlüğe girdiği akşam saatlerinde Filistin halkı sokaklara dökülerek savaşın en azından şimdilik sona ermesini sevinç gösterileriyle kutladı. Birkaç yıl arayla tekrarlanan İsrail bombardımanları Filistin halkının yaşamını cehenneme çeviriyor. Son ateşkesin ardından gerçekleşen sevinç gösterileri, kitlelerin barış özlemini yansıtıyor. Dünya devletlerinin Gazze’de yaşanan insanlık dramı karşısındaki duyarsızlığı, buna karşın dünyanın dört bir yanında halkların, İsrail’in katliamlarına karşı gerçekleştirdikleri eylemlerle tepki göstermeleri kaydadeğerdir.
Ateşkesin yürürlüğe girmesinin ardından Hamas yönetimi, İsrail’e karşı zafer kazandıklarını açıkladı. Hamas sözcüsü, yaptığı basın açıklamasında “Filistin direnişi, Arap ordularının birleşerek yapamadıklarını yaptı ve 51 gün süren saldırıların sonunda taleplerinin çoğunun gerçekleşmesini sağladı. (…) Daha önce Siyonistlere Gazze’ye yakın yerlerdeki evlerinize Başbakan Binyamin Netanyahu’nun değil ancak Hamas’ın izniyle girebilirsiniz demiştik. Şimdi ateşkesin yürürlüğe girmesinin ardından İsraillilere «Hamas’ın kararıyla evinize dönebilirsiniz» diyoruz” dedi. Hamas liderlerinden İsmail Haniye de “Tüm dünya direnişin kat ettiği ilerlemeyi gördü” diyerek zafer kazandıklarını iddia etti.
Hamas Siyasi Bürosu Başkanı Halid Meşal de, Filistinliler arasındaki milli birliğin, işgalciyle yaşanan bu savaş sırasında sağlamlaştığını; İsrail ordusunun seçkin askerlerinin haysiyetleri ve yeteneklerinin, seçkin Filistin direnişinin ayakları altına alındığını söyledi. İsrailli yetkililerin, Gazze’de hayali zafer arayışında olduklarını ancak İsrailli komutanların, hesapları ve öngörülerinin aksi yönünde gerçekleşen direnişin yöntemleri karşısında hayrete düştüğünü; savaşın Filistin topraklarının tamamen özgürleşmesini yakınlaştırdığını; İsrail’in mağdur ve güçlü devlet imajının bozulduğunu ve gerçek suçlu imajının ortaya çıktığını; önümüzdeki dönemde Filistin ve Arap gücünün tam kapasiteyle kullanılması gerektiğini savundu.
Öte yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da “zafer” ilan etti. Netanyahu, Hamas’ın hiçbir hedefine ulaşamadığını, örgütün ağır darbeler aldığını ilan etti. Ateşkesin “acı bir tat” bıraktığını açıklayan İsrail İstihbarat Bakanı ise çeşitli medya kuruluşlarına İsrail’in zafer kazanmadığını ortaya koyan açıklamalar yaptı. Bakan, İsrail saldırılarını “gereksiz” ve “faturası ağır” gibi sözlerle nitelerken, Turizm Bakanı ateşkes sonrası tabloyu “iç karartıcı” olarak tanımladı. İsrail’de bir televizyon kanalının yaptığı araştırma Netanyahu’nun kamuoyu desteğinin %55’ten %38’e indiğini gösteriyor. Kısacası Netanyahu’nun “zafer” ilanı kendisine siyasi destek kazandırmadı.
İsrail devleti, bu saldırıyı, Hamas ile El Fetih arasında ortak hükümet kurmak üzere varılan anlaşmayı dinamitlemek, Filistin üzerinde Gazze ve Batı Şeria olarak somutlanan coğrafi bölünmüşlüğü Hamas ile El Fetih arasındaki siyasi bölünmüşlükle tamamlamak, kısacası böl-yönet politikasını sürdürmek üzere başlatmıştı. 51 günlük savaşın öncesinde de Gazze’nin durumu iç açıcı değildi. Mısır’da İhvan hükümetini deviren darbeci Sisi iktidarı, İhvan’ın kardeş örgütü olan Hamas’ı zayıflatmak için İsrail’le işbirliği yapıyor, Gazze ile Mısır arasındaki Refah sınır kapısını kapatarak Gazze’nin abluka altında tutulmasına destek oluyor, Gazze halkının yarısı dışarıdan gelecek gıda yardımlarına muhtaç halde yaşam savaşı veriyordu. Çatışmaların öncesinde de İsrail, Gazze şeridindeki tarım arazilerinin dörtte birini güvenlik gerekçesiyle tampon bölge haline getirmişti. 51 günlük savaş sürecinde ise tarım arazilerinin %44’ü tampon bölge haline getirildi. İsrail, Hamas’ın gücünü azaltmak ve Hamas-El Fetih uzlaşmasını yıkmak için Gazze halkını açlık ve ölümle yıldırmaya çalıştı.
Hamas, Gazze’de itibar yitirdiği için El Fetih ile ortak hükümet kurmaya ikna olmuştu. Çatışmalar başladığında Gazze’de yapılan kamuoyu yoklamaları, halkın Hamas yönetiminden uzaklaştığını, savaşın hemen durmasını ve FKÖ’nün, Gazze’de yeniden işbaşına gelmesini isteğini ortaya koyuyordu. Bu tür kamuoyu yoklamalarının gerçeği ne kadar yansıttığını ölçemesek de, savaş arifesinde, ambargolarla ekonomisi çökertilen Gazze’de Hamas’ın itibarının eskisi kadar yüksek olmadığını tahmin etmek zor değil. Hamas savaş sürecini, itibarını yeniden yükseltmek için fırsata çevirdi. Bu yüzden ateşkes önerilerine koşullu yaklaştı ve Gazze’de sivil ölümlerinin artması pahasına, zafer ilan etmesine olanak tanımayan bir ateşkesten uzak durdu. Filistinli örgütler ateşkesi kabul etmek üzere ileri sürdükleri talepleri ortaklaştırdılar. Batı-Şeria’daki Filistin Yönetimi de Gazze direnişine güçlü bir destek verdi. Böylelikle Filistin tarafı taleplerinin arkasında daha güçlü durabildi. İsrail askeri hedeflerine ulaşamadı. Ateşkes görüşmeleri iki kez kesintiye uğradı. İlk görüşmede İsrail ve Mısır tünellerin kapatılması ve Gazze’nin silahsızlandırılması koşullarını ileri sürmüştü. Filistin tarafı bu koşulları kabul etmedi. İsrail bombalamayı devam ettirerek koşullarını dayatmaya çalıştı ama başaramadı. İsrail savaşı anlaşmaya varmadan tek taraflı olarak bitirmekle tehdit etti. Ancak Gazze’den atılan füzelerin Tel Aviv havalimanını kapattıracak kadar etkili olması ve Gazze’deki direniş tünellerinin kara operasyonuna kalkışan İsrail ordusuna kayıplar verdirmesi, İsrail’i müzakere masasına geri dönmek zorunda bıraktı. Böylelikle savaşın sonucunda Hamas, itibarını arttırmış, Filistin tarafı pozisyonunu güçlendirmiş oldu.
Filistinli örgütlerin ateşkes için ileri sürdükleri taleplerin tümünün karşılandığı ve Filistin’in İsrail’e karşı zafer kazandığını söylemek zor. Filistinli örgütlerin talepleri ve kabul edilen ateşkes koşulları, tabloyu daha net ortaya koyuyor. Filistinli örgütlerin ilk talebi Gazze’ye yönelik abluka ve ambargoların kaldırılması, deniz ve havalimanının açılması idi. Sınır kapılarının 2012’deki ateşkeste olduğu gibi açılması kabul edildi. Mısır’da İhvan henüz iktidardayken Refah kapısı açılmış, Refah kapısı açık diye Gazze-Mısır arasındaki yeraltı tünelleri kapatılmıştı. Darbeci Sisi iktidarı İhvan’ın Filistin kolu olan Hamas’ı zayıflatmak için Refah kapısını kapatarak Gazze halkını yokluğa mahkûm etti. İsrail sınır kapılarının denetiminin El Fetih’in elinde olmasını istiyordu. Şimdi açılacak sınır kapılarının denetimi Hamas-El Fetih ortak hükümetinde olacak. Ateşkes şartlarına göre Gazze’ye insani yardımların girmesine izin verilecek. Gazze’nin yeniden inşası için gereken malzemelerin girişine, İsrail ve Gazze’de faaliyet gösteren uluslararası örgütlerin gözetiminde izin verilecek. Yıkılan Gazze’nin inşasının FKÖ önderliğindeki Filistin Yönetimince yürütülmesi ve Hamas’ın Gazze’deki siyasi tekelinin kırılması bekleniyor.
Filistinli örgütlerin diğer bir talebi, balıkçıların denizde avlandığı alanın 12 mile çıkartılmasıydı. İsrail daha önce 6 mil olan sınırı çatışmalar sırasında 3 mile düşürmüştü. Sınır yeniden 6 mile çıkartıldı. Filistin sınırın zaman içinde 12 mile çıkartılmasını bekliyor. İsrail ise konuyu daha sonra değerlendireceğini açıklıyor.
İsrail esir düşen askerinin serbest bırakılması karşılığında serbest bıraktığı 60 kişiyi çatışmalar sırasında tekrar hapse attı. Filistin tarafının bu 60 kişinin tekrar serbest bırakılması talebi karşılanmadı. İsrail Hamas yönetiminin banka hesaplarını bloke ettiği için Hamas yönetimine bağlı 40 bin çalışanın maaşları bir yıldır ödenemiyordu. İsrail, hesapların serbest bırakılması talebini de reddetti. İsrail, ateşkese uyulması halinde bir ay sonra başlayacak görüşmelerde konuyu ele alacağını açıklıyor. Müzakereler sırasında İsrail’in “Gazze’nin silahsızlandırılmasını” gündeme getirmesi bekleniyor. Ancak Filistin tarafının böyle bir isteği yerine getirmeyeceği ortadadır.
Filistin, Gazze’deki tarım arazilerinin kullanılmasına izin verilmesi koşulunu ileriye sürüyordu. İsrail, Gazze içerisindeki tampon bölgeyi 100 metreye düşürerek bu arazilerin büyük bir kısmının kullanılmasını kabul etti.
Filistin’in Batı Şeria ile Gazze arasında bağlantı kurularak topraklarının bölünmesine son verilmesi; Gazzelilerin Doğu Kudüs’e geçişine izin verilmesi, İsrail’in insansız hava araçlarıyla Filistin topraklarında gözetim yapmaya son vermesi gibi talepleri de karşılanmış değildir.
İsrail savaşa başlarkenki askeri ve siyasi hedeflerin hiçbirine tam anlamıyla ulaşamadı. İsrail Gazze’nin direniş tünellerini ve silahlarını yok etmek, Filistinli örgütleri İsrail saldırıları karşısında misilleme yapamayacak hale getirmek, Hamas’ın etkisini kırmak ve Filistinli örgütler arasındaki uzlaşmayı bozmak istiyordu. Hamas, İsrail bombalarıyla yıkılan tünelleri kısa sürede inşa edecek, çatışmalar sırasında harcadığı 5 bin füzeyi yeniden üretecek güçtedir. Savaş, Gazzeliler nezdinde Hamas’ın itibarını da arttırdı. Evleri yıkılan ve binlerce ölü ve yaralı vermelerine rağmen ateşkesi kutlayan Gazze halkının iradesinin kırılmadığı, halkın direnişi desteklediği ortadadır. Üstelik Filistinli örgütlerin ulusal uzlaşması da güçlenmiş gözüküyor. İsrail operasyonlarının fiyaskoyla sonuçlanması Netanyahu hükümetini zora sokarken, İsrail ordusunun karizması da çizilmiş oldu. İsrail’de gazetelerden hükümete yönelik istifa çağrıları yükseliyor.
Ortadoğu’ya barış, ezilen halklara özgürlük!
Ortadoğu’da küresel ve bölgesel güçlerin emperyalist paylaşım kavgası devam ediyor. Küresel ve bölgesel güçler, paylaşım kavgasını yerel güçler üzerinden sürdürüyor. Büyük devletler adına yerel güçlerin vekâleten sürdürdüğü iç savaşlarda taraflar ve dengeler sürekli değişiyor. Bu çatışmalar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in arkasında kümelendiği Sünni eksen ile İran’ın başını çektiği Şii eksen arasındadır. Suudi Arabistan ile İran arasındaki silahlanma yarışı devam ediyor. Türkiye ve Katar da Sünni eksenin liderliğine oynamaya çalışarak bu haksız ve kirli savaş sürecine eklemleniyor. Bu iki ülke Hamas’a ve Müslüman Kardeşler’in uzantılarına destek veriyor, IŞİD içerisindeki gruplarla kirli ilişkilere giriyor. Dolayısıyla Sünni eksen içerisinde de güç ve etkinlik mücadelesi sürüyor. IŞİD ve El Nusra gibi Sünni güçlerin kendi içerisindeki çatışmaların arka planında da yine küresel ve bölgesel güçlerin etkinlik kavgası vardır. Kısacası hiçbir kapitalist devletin bölgesel çıkar denklemleri arasında ilkesel bir duruş sergilemesi, çıkar hesaplarının dışında ve ötesinde mazlum Filistin halkını sahiplenmesi söz konusu değildir.
Mevcut tarihsel dönemde Ortadoğu’da sağlanan her uzlaşma geçici, her ateşkes pamuk ipliğine bağlı olmaktadır. Gazze’nin sınır kapılarının ne kadar süreyle açık kalacağı ya da Filistin-İsrail arasında sağlanan ateşkesin ömrünün ne kadar olacağı belirsizdir. Filistin sorununun 60 yılı aşkın süredir devam ettiği düşünüldüğünde, İsrailli işçi ve emekçilerin, daha da ötesinde bir bütün olarak Ortadoğu halklarının devrimci bir atılımı olmaksızın Filistin sorununun nihai çözümü ve bölgede kalıcı bir barışın tesis edilmesi mümkün olmayacaktır.
link: Serhat Koldaş, İsrail-Filistin Arasında “Kalıcı Ateşkes” mi?, Eylül 2014, https://marksist.net/node/3510
Emperyalist Savaşa Karşı Sınıf Savaşı!
6-7 Eylül Saldırısı ve Irkçılık Protesto Edildi