Bazı olaylar, karanlık bir gecede çakan şimşek misali, toplumun içinde bulunduğu ruh haline kuvvetli bir ışık tutarlar. Karanlığın içinde öylece duran çıplak gerçeklik, ışığın hükmünün sürdüğü kısa süre boyunca görünür hale gelir. ABD’nin en büyük sağlık sigortası şirketlerinden UnitedHealthcare’in CEO’su Brian Thompson’ın, 4 Aralıkta Manhattan’da sokakta vurularak öldürülmesinin ardından ortaya çıkan toplumsal tablo da adeta böylesi bir durumu resmetmektedir.
Amerikalı emekçilerin sağlık hizmetlerine ulaşma konusunda yaşadıkları sorunlardan kaynaklı olarak nasıl büyük bir öfke içinde oldukları bu suikastın ardından çarpıcı biçimde açığa çıktı. Böylesi durumlarda burjuva medya aracılığıyla pompalanan haberlerin ve yorumların etkisiyle öldürülen kişiye sempati duyması, onun için üzülmesi, katiline ise lanet okuması sağlanan emekçi kitleler, hiç de beklendiği gibi bir tepki vermediler. Kapitalist pazarın insafsızlığına bırakılmış sağlık hizmetlerinden yoksun kalan milyonlarca işçi, aksine, bu olayı sağlık sigortası şirketlerine olan tepkilerini ifade etmenin aracı haline getirdi. UnitedHealthcare CEO’sunu öldürmekle suçlanan 26 yaşındaki Luigi Mangione neredeyse bir halk kahramanı haline geldi.
İnternette, Mangione’nin resmi olan, üzerinde “FREE LUIGI (Luigi’yi Serbest Bırak)” ve “In This House, Luigi Mangione Is A Hero, End of Story (Luigi Mangione bu evde bir kahramandır, nokta!)” gibi ifadeler bulunan tişörtler, şapkalar vb. satılmaya başlandı. Manhattan’da duvarlara diğer şirket CEO’larının fotoğraflarının yer aldığı “aranıyor” posterleri asıldı. Mangione’ye hukuki destek sağlamak için kullanılmak üzere internette kısa sürede yaklaşık 200.000 dolarlık bir fon toplandı. Konuyla ilgili gazete yazılarına, sağlık sigortası yapan şirketlere tepkileri ifade eden sayısız yorum geldi. Washington Post gazetesinin cinayete karşı başyazısına yanıt olarak yazılan şu gibi yorumlar, genelin ruh halini ve düşüncesini net biçimde yansıtıyordu: “Binlerce kişi reddedilen talepler sonucu ölüyor. Bu ölümlerin her biri kârda bir artışla sonuçlandı. Şirketlerin kârlarını arttırmasının beklendiği bir sistemde sigortacıların kârlarını arttırmasının tek yolu bu. Ve talepleri reddetmek çok kolay.” “Ben bir acil servis hemşiresiyim ve sigorta tarafından reddedilen ölmekte olan hastaların gördükleri şeyler beni fiziksel olarak hasta ediyor. Tüm bu hastalar ve aileleri yüzünden ona karşı sempati duyamıyorum.” “O CEO’ya olanlar gerçekten umurumda değil. Onlara bakım vermeyi reddederek sayısız insanın öldürülmesine ortak oldu. Bu, tıbbi-endüstriyel kompleksin her bir bölümü için geçerlidir.” UnitedHealth Group’un, Thompson’ın ölümüyle ilgili Facebook paylaşımına da yaklaşık yüz bin gülen emoji tepkisi geldi.
Dahası kayıtlı seçmenler arasında yapılan ve 17 Aralıkta yayınlanan bir ankette, katılımcıların %41’inden fazlası Thompson suikastını destekledi veya kararsız kaldığını ifade etti. Yani her on Amerikalıdan dördü cinayeti kesin bir şekilde kınamayan bir tutum sergiliyordu. Ayrıca seçmen ne kadar gençse, verilen destek seviyesi o kadar yüksekti. 18 ilâ 29 yaş arasındaki seçmenlerin yüzde 67’si Mangione’nin eylemi hakkında kararsız veya destekleyiciydi. Sadece yüzde 33’ü bu eylemi tamamen kabul edilemez buluyordu. 30 ilâ 39 yaş arasındaki seçmenlerin ise yüzde 57’si cinayeti kesin bir şekilde kınamıyordu. Bu kesimin sadece yüzde 43’ü bunu “tamamen kabul edilemez” bulduğunu söylüyordu.
Cinayetin kabul edilemezliği üzerine ahkâm kesen “ahlâkçı” propagandaya, medyada öne çıkarılan ailesine düşkün baba imajına rağmen, yılda yaklaşık 10 milyon dolar kazanan üst düzey bir şirket yöneticisi için Amerikalı emekçilerin pek çoğu sempati hissetmedi. Bunun yerine, birçoğunda adaletin yerini bulduğuna dair hisler ağır bastı. Sınıf nefreti binlerce makale ve videonun yorum bölümlerinde açıkça kendini hissettirdi. Burjuvalarsa bu tepkileri tehdit olarak algılamakta ve acil olarak en azından kendi güvenlikleri için tedbirleri arttırmakta gecikmediler elbette. Yönetici koruma firması Global Guardian’ın Başkanı ve CEO’su Dale Buckner, olaydan sonraki ilk dört saatte 47 yöneticiden koruma talebi geldiğini açıkladı. Ertesi gün, bu sayıya 20’den fazla yeni talep eklendi. Kapitalizmin emekçilerin hayatını altüst eden uygulamaları karşısında toplumda bu sefer yapay değil gerçek bir kutuplaşma, sınıfsal bir karşı karşıya geliş söz konusu olmuştu.
ABD’de sağlık sigortası şirketlerinin emekçilere uyguladığı terör
Emekçilerin sınıf öfkelerini önlenemez biçimde ortaya dökmelerine vesile olan bu suikasta giden yolu döşeyen zemin çok açık ki ABD’de sağlık hizmetlerine ulaşımdaki derin adaletsizlik haliydi. Sağlık hizmetlerinin merkezine insan sağlığının değil kârlılığın oturtulması, kapitalist ülkelerin tümünde yıkıcı sonuçlara yol açıyor şüphesiz. Ancak dünyanın en gelişmiş kapitalist ülkesi ABD’deki durum tam anlamıyla fecaat. Kısmi olarak Medicare ve Medicaid olarak adlandırılan kamu sağlık sigortaları, çoğunlukla ise özel sağlık sigortası üzerinden işleyen sistem, ABD’lilerin yaklaşık yüzde 90’ını kapsamaktadır. Özel sağlık sigortası kapsamındaki Amerikalı bir emekçi ailenin sağlık sigortası primi yılda ortalama 26.000 dolar civarındadır.
Yani emekçilerin bütçelerinin ciddi bir bölümü düzenli olarak sigorta şirketlerine akmaktadır. Buna rağmen sistem her yıl yüz binlerce insanın iflasına neden olarak sefalet koşullarına itilmelerine yol açmaktadır. Çünkü özel sağlık sigortasına sahip emekçilerin büyük çoğunluğunun sigorta kapsamı, ödedikleri yüksek meblağlara rağmen son derece sınırlıdır. Bu insanlar pek çok hastalık için ceplerinden para ödemek, ödeyemezlerse de tedavi olamamak durumlarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Üstelik ABD’de sağlık hizmetleri çok pahalıdır. Zenginliği dillere destan olsa da büyük bir gelir dağılımı eşitsizliğinin yaşandığı bu ülkede, bu yüzden her yıl yüz binlerce insan, tedavi masraflarını karşılayabilmek için sahip olduğu her şeyi yitirerek sefalete sürüklenmektedir. Nüfusun yüzde 41’i tıbbi faturalar nedeniyle borçlu durumdadır. 3 milyon civarında Amerikalı, 10 bin dolar veya daha fazla borcu olduğu için iflas noktasındadır. Tüketici Finansal Koruma Bürosu, 88 milyar dolar değerinde tıbbi borcun bireylerin kredi raporlarına yansıdığını tahmin etmektedir. Özel sağlık sigortasına yapılan harcamaların bu yıl 1,5 trilyon doları aşması beklenmektedir.
Bunun karşısında sağlık sigortası şirketleri ise kârlarına kâr katmakta, giderek artan kazançlar elde etmekteler. 2010’dan 2023 yılı sonuna kadar geçen sürede, içlerinde CEO’su suikasta uğrayan UnitedHealthcare de olmak üzere, ülkenin en büyük sağlık sigortası şirketlerine 9 trilyon dolardan fazla gelir aktı. Elli milyondan fazla kişiyi kapsayan en büyük ABD sigorta şirketi olan UnitedHealthcare’ın gelirleri, 2023 yılında 47,5 milyar dolar artarak 371,6 milyar dolara çıktı. Şirket 23 milyar dolar kâr elde etti. Şirket bu yüksek kâr rakamlarına ulaşarak, Walmart, Amazon ve Apple gibi devlerin ardından ülkenin dördüncü en değerli şirketi oldu.
UnitedHealthcare’ın bu “başarısına” en önemli katkıyı ise bakım reddi konusundaki tutumu sağlıyor. ABD’de, sağlık sigortacıları hangi hizmetlerin ve ilaçların karşılanacağı konusunda söz sahibi ve UnitedHealthcare kendisine ulaşan tüm taleplerin %32’sini reddederek bu konuda da sektörün liderliğini elinde bulunduruyor. Özellikle şirketin sağlık hizmeti taleplerini işlemek için yapay zeka algoritmaları kullanmaya başlamasından sonra milyonlarca insan, şirketin kendi kurallarına göre bile karşılanması gereken hizmetlerle ilgili olarak faturalar alıyor. Buna karşı şirketin görevlileriyle sinir bozucu mücadelelere girişmeden veya mahkemeye gitmeden çözüm bulma yolu yok. En zorlu zamanlarında insanlar bir de şirket görevlilerine dertlerini anlatarak onları ikna uğraşına girmek zorunda bırakılıyorlar ve çoğunlukla bir şey elde edemeden büyük borçlarla yüz yüze geliyorlar. Ya da çaresizce sağlıklarını tehlikeye atmak zorunda kalıp ihtiyaç duydukları bakımı almaktan vazgeçiyorlar. Bu durumu sağlık çalışanları da ifade ediyorlar zaten. 2023’te ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, her dört doktordan biri, onay süreçlerinin ölümcül sonuçlara neden olduğunu düşünüyor. Doktorların yüzde 94’ü ise tedavi öncesi sigorta onay süreçlerinin tedaviyi sekteye uğrattığını söylüyor.
Emekçi kitlelerin bağrında biriken öfke
Bütün bu olumsuzlukları sıralayınca, sağlık sigortası şirketlerinin emekçiler nezdinde ülkedeki en nefret edilen kurumlar olmasının anlaşılmaz bir tarafı kalmıyor tabii ki. Bu gayet anlaşılır, sağlıklı bir toplumsal tepkiyi ifade etmektedir. Emekçilerin hayatına yüksek primler ve teminatların pervasızca reddedilmesi ile karabasan gibi çöken bu yapılardan ve bunların yöneticilerinden nefret etmemek zaten bir sağlıksızlık göstergesi olurdu. UnitedHealthcare CEO’suna suikastı gerçekleştiren Luigi Mangione’nin eylemine neden olan saiklerin de bu koşullar tarafından belirlendiği ortada. Mangione yakalandığında çantasında bulunan notlarda da bu gerçeklere vurgu yapılıyordu:
“Açıkçası, bu parazitler başlarına geleni hak ediyor. Bir hatırlatma: ABD dünyadaki en pahalı sağlık sistemine sahip, ancak yaşam beklentisinde kabaca 42. sıradayız. United, piyasa değeri açısından Apple, Google ve Walmart’tan sonra ülkenin en büyük şirketi. Bu şirket büyüdükçe büyümüş, peki yaşam süremiz uzamış mı? Hayır, gerçek şu ki, bunlar çok güçlendiler ve Amerikan halkı yaptıklarının yanlarına kâr kalmasına izin verdiği için, ülkemizi muazzam kârlar için istismar etmeye devam ediyorlar. Açıkçası sorun çok karmaşık, fakat yerim yok ve tüm tartışmayı ayrıntılı bir şekilde ortaya koymak için en yetkin kişi olduğumu iddia etmiyorum. Ancak birçok kişi yolsuzluğu ve açgözlülüğü onyıllar önce aydınlattı (örn.: Rosenthal, Moore) ve sorunlar olduğu gibi devam ediyor. Bu noktada bu bir farkındalık sorunu değil, açıkça bir güç oyunu. Görünüşe göre, bununla bu kadar acımasız bir dürüstlükle yüzleşen ilk kişi benim.”
Hakkındaki ilk verilere göre Luigi Mangione, tutarlı ve belirgin bir politik görüşe sahip biri gibi görünmemektedir. Kuşağından pek çok insan gibi, fikirler karmaşası içinde ama verili düzene karşı olağanüstü bir tepki duyan bir genç profili çizmektedir. Dönemin niteliği itibariyle bu durumda da şaşılacak bir şey yoktur. Mangione, yaşanan önemli sorunlardan biri ile yüzleşmek arzusunun etkisi altında siyasi bir rehberlikten yoksun biçimde bireysel bir eylemle yaşananlara itirazını ortaya koymuştur.
Bu eylemin ardından ortaya çıkan tabloda dikkat kesilmek gereken en önemli nokta, emekçi kitlelerin bağrında biriken sınıfsal öfkenin ilerlemiş düzeyidir. Bu sistemin zıvanadan çıkardığı insanların bireysel eylemlerle çıkış noktası arayışlarına girmeleri kaçınılmazdır. Troçki’nin zamanında söylediği gibi: “Ahlâkın haremağaları ve ikiyüzlüleri ne söylerse söylesin, intikam duygusunun kendine özgü doğruları vardır. Bu duygu işçi sınıfına, dünyaların bu en iyisinde olup bitenlere boş bir kayıtsızlıkla bakmamak gibi büyük bir ahlâki erdem kazandırır. Proletaryanın taşıdığı intikam duygusunu söndürmek değil, tam aksine onu tekrar tekrar kışkırtmak, derinleştirmek ve bu öfkeyi tüm adaletsizlik ve insani alçaklığın gerçek kaynaklarına karşı yöneltmek; Sosyal Demokrasinin [komünistler kastediliyor-SF] görevi budur.”[*]
link: Selim Fuat, UnitedHealthcare CEO’suna Suikast Ne Anlatıyor?, 30 Aralık 2024, https://marksist.net/node/8410
Ücret Artışları ve Enflasyon
Marx’ın Kapital’ini Okumak, III. Cilt /17