

Trump, iktidara gelirken ve iktidarını pekiştirme sürecinde kullandığı kutuplaştırma siyasetinin en önde gelen aracı olan göçmen karşıtı politikalarını hız kesmeden hayata geçirmeye devam ediyor. Yerli işçilere yaşadıkları sorunların kaynağı olarak gösterdiği göçmen işçileri vahşi bir saldırı dalgası ile karşı karşıya bırakarak olabildiğince fazla sayıda göçmen işçiyi sınır dışı etmeye çalışıyor. Trump ABD tarihinin “en büyük sınır dışı operasyonunu” hayata geçirmek için attığı adımlarla göçmenleri hedef haline getirirken, işçi sınıfını bölmek ve kendisine yönelik tepkileri göçmenlere yönelterek hedef şaşırtmak istiyor.
Trump’ın yeniden başkanlığa oturmasından bu yana çıkardığı kararnamelerle, Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Kurumu (ICE) görevlileri tarafından yürütülen “göçmen avı” ülkede etkin biçimde sürdürülüyor ve belgelerinde sorun olan pek çok göçmen işçi yakalanarak sınır dışı ediliyordu. Ne var ki, bu tutuklamaların ve sınır dışı edilenlerin sayıları Trump’ı tatmin etmediği için, bir süre önce ICE yetkililerine, günlük en az 3000 tutuklama hedefi konuldu. Mayıs ayından itibaren de ICE bu konuda kritik bir adım atarak, göçmenler konusunda Trump politikalarına karşı en kararlı tepkilerin olduğu bölge olan Los Angeles’ta “çalışmalarını” yoğunlaştırmaya başladı. Restaurantlar ve perakende işletmeleri gibi işyerlerini de kapsayacak şekilde baskınların sayısı arttırıldı.
Nüfusunun üçte birinden fazlası yurtdışında doğmuş kişilerden oluşan Los Angeles, birçok farklı etnik kökeni, kültürü ve dili barındıran, halkı büyük ölçüde kaynaşmış bir şehir olduğu için, göçmenlere yönelik bu saldırgan uygulamalar büyük tepki çekti. Los Angeleslı işçiler tarafından bu saldırılara 6 Haziran Cuma günü sert bir yanıt verildi. ICE’nin Los Angeles kentinde göçmen “avlamak” için yaptığı baskınlar sonrası başlayan protesto gösterileri büyüyerek yaygınlaştı. ICE yakaladığı göçmenleri maskeli adamlarıyla kaçırmaya çalışırken gerginlik giderek tırmandı. Baskın haberleri yayıldıkça da, çoğunluğu genç binlerce emekçi sokaklara döküldü ve fiili müdahalelerle ICE araçlarının tutuklanan göçmenleri götürmesini önlemeye çalıştı. Şehir merkezindeki Federal Bina, ICE biriminin bazı kişileri burada gözaltında tuttuğunun ortaya çıkması üzerine binlerce protestocu tarafından kuşatıldı. Sonraki günlerde Los Angeles’ta, bazılarına 10 binden fazla kişinin katıldığı çok sayıda gösteri düzenlendi.
Bu protestolar, Trump’ın ve kolluk kuvvetlerinin sert tavırlarıyla birlikte şiddetli çatışmalara dönüştü.Polis Los Angeles’ın merkezini “yasadışı toplanma alanı” ilan etti. Trump da protestoların yaygınlaşmasının ardından kısmi sokağa çıkma yasakları koydu. Los Angeles’taki olayları “barışa ve kamu düzenine topyekûn saldırı” olarak tanımlayarak, protestocuları “hayvanlar” olarak nitelendirdi ve “bu anarşiye izin vermeyeceğiz” dedi. Gazetecilere bile plastik mermiyle ateş açan kolluk kuvvetleri, göstericileri göz yaşartıcı gaz, boya topu ve ses bombası atarak dağıtmaya çalıştı. Gösterilere katılan sendikacılar da polis şiddetine maruz kaldı. Örneğin California SEIU (Hizmet Çalışanları Uluslararası Sendikası) başkanı David Huerta polis tarafından dövüldü ve gözaltına alındı. Huerta, kafasındaki yaralanma nedeniyle hastaneye kaldırıldı ve orada gözaltında tutulmaya devam edildi.
Ulusal Muhafız, ABD’de hem eyalet hem de federal düzeyde kullanılabilen bir güvenlik gücü. Gösterilere müdahale amacıyla, kanunlara uygunluğu tartışılacak biçimde, 4 bin Ulusal Muhafız ve 700 deniz piyadesi, Trump tarafından Los Angeles’a gönderildi. Normal koşullarda bu gücün devreye girebilmesi için eyalet valisinin talebi gerekli. Ancak Trump bu mekanizmayı devre dışı bırakarak, protestoların “Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin otoritesine karşı bir başkaldırı” olduğunu söyleyip, Valinin talebi olmaksızın Ulusal Muhafızı görevlendirdi. Trump’ın bu kararına Demokrat Partili California Valisi Gavin Newsom ve Los Angeles Belediye Başkanı Karen Bass sert tepki gösterdiler. Newsom, Trump’ın kararını “yasadışı” olarak nitelendirdi ve onu “yangına körükle gitmek”le suçladı. Trump’ın eyalet onayı olmadan Ulusal Muhafızları konuşlandırmasını “otoriterliğe açık bir adım” olarak nitelendirdi. Newsom, Trump’ın yetkilerini aştığı ve deniz piyadelerini “siyasi piyon” olarak kullandığı gerekçesiyle dava açtı. Los Angeles Belediye Başkanı Karen Bass ise, düzenlediği basın toplantısında, “Bir hafta önce her şey sakindi. İşler Cuma günü baskınların yapılmasıyla zorlaştı” dedi. Bass, Los Angeles’ın “federal hükümetin yerel yönetim yetkilerini ne ölçüde aşabileceğini test eden bir deneyin parçası” olduğunu söylüyor. California Adalet Bakanı Rob Bonta da açıklamasında, bu sevkiyatın “sahadaki koşullarla desteklenmeyen, kışkırtıcı bir tırmandırma” olduğunu söyleyerek, “federal hükümetin yetkisini aştığını” dile getiriyor.
Demokrat yöneticiler dâhil geniş kesimler tarafından tepki gösterilen bu saldırılar karşısında Los Angeleslı işçiler kendilerini savundular ve Trump’ın saldırgan politikaları karşısında bir direniş örgütlenmesinin koşullarının olduğunu gösterdiler. İşçi sınıfının mücadelesiyle çakan kıvılcımların genel bir yangına yol açma potansiyelinin ne kadar büyük olduğunu ortaya koydular.
Trump’ın yolu
Trump, Los Angeles’da uyguladığı saldırılarla ortaya çıkan tablodan bazı önemli sonuçlar elde etmeyi ummaktadır. Kutuplaştırma siyasetiyle daha önce kendisini destekler hale getirdiği emekçileri arkasında konsolide etmek bunların başındadır. Çeşitli nedenlerle azalmaya başlayan kitle desteğini ayağa kaldırmak onun için çok önemlidir. Bu saldırılara karşı emekçilerin sınıf çıkarı temelinde yükselmeyen itirazların onun değirmenine su taşıyacağı, emekçilerin bölünmesine hizmet edeceği unutulmamalıdır. Eyalet valisini kısa devre eden kararlarını hayata geçirerek de tüm iktidarın kendi elinde yoğunlaşmasını ve bunun kabullenilmesini sağlamaya çalışmaktadır. Silahlı güçleri kendi kararlarının uygulanmasında etkin kılması ise otoritesini kullanırken bu güçleri seferber edebilmesini olağanlaştırmak için attığı bir adımdır.
Trump, kapitalizmin çürüme döneminde, burjuvazinin olağan dönem siyasetinin yerini otoriter, faşist siyasetlerin aldığı gerçeğini gözlere soka soka göstermektedir. Üstelik bunu burjuva demokrasisinin en ileri örneklerinden biri sayılan ABD’de yapmakta, ABD’de başkanın yetkilerini sınırlayan kurumlara, yasalara, kurallara meydan okuyarak ilerlemeye, egemenliğini pekiştirmeye devam etmektedir. Toplumun kendini desteklemeyen kesimini korkutup sindirerek, ellerini kollarını bağlayarak yol alırken, olağan burjuva rejimin mekanizmalarını tahrip ederek temsil ettiği faşist siyasi hattı güçlendirmektedir.
Unutulmamalı ki, Trump ve onu destekleyen kapitalistlerin siyaseti kapitalist düzenin bir anomalisi değildir. Kapitalizmin siyaseti de topluma verebilecekleri de artık bu rezilliklerden ibarettir. Kapitalizm çürümüş, insanlığı ilerletici potansiyellerini tüketmiştir. Dolayısıyla daha demokratik, daha barışçıl ve işçi sınıfı açısından daha müreffeh bir kapitalizm asla mümkün olmayacaktır. Yerlisiyle göçmeniyle işçilerin buna karşı birleşip örgütlenerek mücadele etmek dışında bir seçenekleri yoktur.

link: Selim Fuat, Los Angeles’ta Göçmen İşçilerin İsyanı, 13 Haziran 2025, https://marksist.net/node/8530
İzmir Belediye İşçilerinin Grevinin Açığa Çıkardıkları
Gazze: “Vicdanı Kararan” Kim?