Emek ve Özgürlük İttifakı, ilk mitingini 15 Ocakta, İstanbul Kartal’da gerçekleştirdi. Seçim tarihinin yaklaşmasıyla birlikte siyasal arenanın hareketlendiği günlerde gerçekleştirilen mitingde, İttifak bileşenleri (HDP, TİP, EMEP, EHP, TÖP ve SMF) ile çok sayıdaki destekçi örgüt yer aldı. İşçisiyle, kadınıyla, Kürdüyle, Alevisiyle, ezilen, sömürülen, ayrımcılığa uğrayan tüm toplum kesimlerinden 20 bine yakın emekçi, “Yoksulluğa, Savaşa, Baskılara Dur Diyelim, Birlikte Değiştirelim” şiarıyla bir araya geldi.
Faşist iktidarın emekçileri yoksullaştırıp sefalete sürüklemesi, seçimlere giderken baskıları daha da arttırması, HDP’li belediyelere atanan kayyumlardan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ve Ekrem İmamoğlu’nun hedefe konması, savaş politikalarıyla ve HDP’yi kapatma davasıyla Kürt halkının boyun eğdirilmeye zorlanması, Alevilerin eşit yurttaşlık hakkından yoksun bırakılması gibi temel hususlar tüm konuşmaların ortak noktasını oluşturdu. Bunların faili olan iktidarın yenilmesi için tüm demokrasi güçlerinin birleşik ve güçlü bir mücadele yürütmesinin şart olduğu vurgulandı.
Güçlü ve birleşik bir muhalefet karşısında ayakta kalması zor olan faşist rejimin halen iktidarda kalabilmesinin tek nedeninin, karşısında böylesi bir muhalefet görmemesi olduğunu biliyoruz. Rejim bu yüzden bir yandan muhalefeti bölecek her türlü fitneye başvururken, bir yandan da mutlak, alt edilemez bir güce sahip olduğu düşüncesini güçlendirecek çok boyutlu bir algı operasyonu yürütüyor. Bu operasyonun en etkili sonucunun, geniş kitlelerin uzun süredir kurtulamadıkları bir umutsuzluk sarmalı olduğu biliniyor. Oysa muhalefet bu umutsuzluk ve atalet sarmalını kıracak güçtedir ve bunun için güçlü bir silkinişe ihtiyaç var. Bunun ise emekçi kitlelerin büyüyen tepkisini aleni hale getirecek kanalları açmak dışında bir yolu bulunmuyor. İşte Kartal mitingi bu açıdan da olumlu bir başlangıç haline getirilebilir. Burjuva muhalefetin körüklediği “sokak fobisi”ni geniş emekçi yığınlar cephesinde kıracak ve bizzat burjuva muhalefeti de harekete geçmeye zorlayacak olan şey de budur. Faşist rejimin en güçlü silahı olmaya devam eden milliyetçilik zehrini zayıflatacak olan da bu tür eylemlerdir.
Bunun yanı sıra, seçim sürecini melûn planlarla şekillendirmeye çalışan rejimin, tehditleri, şantajları ve daha da ötesi suikastları, savaş oyunlarını bu sürecin kanlı araçları olarak kullanması işten bile değildir. Son olarak CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun TV100’de Uğur Dündar’la program yaparken alttaki reklam bandında eli silahlı vurucu güçleri eşliğinde SADAT’ın reklamının belirmesi ve bunun uzun süre tutulması işin ciddiyetine dair yeterince fikir vermektedir.
Türkiye tarihinin en kritik dönemlerinden birinden geçiliyor. On milyonlarca işçi ve emekçinin kaderi, sadece faşist rejimin yıkılıp yıkılmaması açısından değil, demokrasinin sınırlarının olabildiğince genişletilmesi bakımından da kendi sınıf çıkarları doğrultusunda hareket edip edememesine bağlıdır. İşte emek cephesinin güçlendirilmesi bu açıdan yakıcı bir öneme sahiptir ve önümüzdeki süreç bu bakımdan da belirleyici olacaktır.
link: Marksist Tutum, Emek ve Özgürlük İttifakı İlk Mitingini İstanbul’da Yaptı, 16 Ocak 2023, https://marksist.net/node/7831
Rosa Luxemburg’un ve Karl Liebknecht’in Son Mücadelesi
Neden Öldük?