Her geçen gün devrimcilere ve Kürt halkına dönük saldırılar artıyor. Tutuklanarak mahkemelere çıkartılan yüzlerce devrimci ve Kürt, akla hayale gelmedik suçlamalarla, onlarca yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyorlar ve hapse giriyorlar. Son örneklerden biri, “poşu” taktığı için tutuklanan ve hakkında 45 yıl hapis istenen Cihan Kırmızıgül’ün davası.
Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Fakültesi öğrencisi olan Kırmızıgül, 20 Şubat 2010’da eylem yapmak amacıyla Kâğıthane Etibank caddesinde toplanan gurup içersinde yer aldığı gerekçesiyle tutuklanmıştı. Tutuklanma gerekçesi sadece bir “poşu” takmasıydı. Savcının ve tanık olarak dinlenen polislerin iddialarına göre Kırmızıgül de bu gurubun içersindeymiş. Ama çelişkili olan nokta şu ki, hiçbir polis Kırmızıgül’ü teşhis edemiyor. Tanık polis Halil K., Kırmızıgül’ü tanıyıp tanımadığı sorusuna, “olayın üzerinden çok zaman geçti. Kırmızıgül’ü tanımıyorum. Ancak tutanak doğrudur” cevabını veriyor. Bir başka tanık polis Erkan G. ise şunları söylüyor: “Uzun zaman geçti. Teşhis edilen sanığı şimdi hatırlayamadım. Benim de katıldığım teşhis tutanağa geçti.” Polis Merkezi Amiri Günay A. da Kırmızıgül’ü “suç” üstünde görmediği halde suçlu muamelesi yapanlardan biri: “O tarihte bir market zincirine yönelik molotofkokteyli atılması eylemleri yapılıyordu. Bizim sivil ekipler de bu olaylar için market civarında önlem alıyordu. Olay günü molotofkokteyli atıldığının bildirilmesi üzerine, polislerce Gazhane Caddesi’nde iki kişinin takip edildiği bilgisi verildi. Olay yerine gittiğimde bir kişi yakalanmıştı. Daha sonra şahsı Çağlayan Polis Merkezine götürdük. Terörle mücadele ekipleri geldi, yakalama tutanağı tutarak, şahsı ekiplere teslim ettik.”
Verilen ifadelerde de görüyoruz ki, söylenen hiçbir şey birbirini tutmuyor. Nasıl oluyor da, bir polis hayatında ilk defa gördüğü birini gözlerinden tanıyor. Sadece tanımakla ve görmekle de yetinmiyor, o kalabalık gurubun içersinden Kırmızıgül’ü seçebiliyor ve tutuklatabiliyor. Tüm bu çelişkiler yumağı içinde eziyet gören gencecik bir insan duruyor.
Kırmızıgül ise tanık olarak dinlenen iki polisi çok iyi hatırladığını ve polislerden ilkinin kendisini sorgulayan, ikincisinin de Çağlayan Polis Merkezi’nde kafasına tekme atarak tutanağı kendisine zorla imzalatan polis olduğunu söyledi. Tüm bu tanık ifadelerinin gerçekle bağdaşmadığını da dile getirdi. İfadeler dinlendikten sonra savcı Hikmet Usta, Kırmızıgül’ün hiçbir ifadede teşhis edilememesine rağmen, polislerin birbirini tutmayan çelişik ifadelerine rağmen, “terör örgütü üyesi olmak”, “mala zarar vermek”, ve “tehlikeli madde bulundurmak” suçlarından 15 ilâ 45 yıl arası hapsini istedi. Mahkeme heyeti ise Kırmızıgül’ün tutukluk halinin devam etmesine karar verdi. Bir önceki duruşmada ise başka bir savcı çelişkili ifadeler olduğundan Kırmızıgül’ün beraatını istemişti. Bunun üzerine savcı değiştirilerek, başka bir savcı atandı ve yeni savcı Hikmet Usta 45 yıl hapis istedi.
Kırmızıgül gibi daha nice genç zindanlarda. Daha nice genç bu zindanlarda zalimlerin zulümlerine maruz kalıyor. Daha nice devrimci genç, hayatlarını mahkemeler ve zindanlar arasında mekik dokuyarak geçiriyor.
Onca devrimci sadece ve sadece bu sisteme karşı oldukları için, bu köhnemiş, çürümüş sistemi istemedikleri için, zalimlerin saltanatına son vermek için o zindanlara atılıyor. Çürüyen kapitalizme ve onun çürük adaletine karşı devrimci mücadele bayrağını yükseltelim ve burjuvazinin zindanlarını kafasına yıkalım. Özgürlük ancak o zaman sağlanır!
link: Tuzla’dan bir deri işçisi, Bir “Poşu” ve 45 Yıl Hapis!, 7 Ocak 2012, https://marksist.net/node/2872
Ellinci Yılında Acı Vatan Almanya!
Yeni Bir Mücadele Yılı Bizi Bekliyor