Kapitalist düzende eğitim, burjuva sınıfın kendi sömürü düzenini sürdürmek için kullandığı en önemli ideolojik silahlardan biridir. 2002 yılında iktidara gelen AKP de, eğitimin kendi iktidarını kurma ve sağlamlaştırmada nasıl etkili bir silah olduğunun fazlasıyla farkındaydı.
AKP, iktidarı boyunca eğitim alanında çeşitli değişikliklere gitse de esasen köklü bir değişikliği 4+4+4 sistemini getirerek yaptı. Böylece kindar ve itaatkâr nesilleri yetiştirecek bir eğitim sisteminin temelleri atılmış oluyordu. AKP’nin eğitim politikasının başlıca amacı, sermayenin kalifiye işgücü ihtiyacına cevap verecek, basit bir mesleki eğitimden geçmiş ve en önemlisi verilene şükredecek itaatkâr, milliyetçi ve muhafazakâr gençlerin yetişmesi idi.
AKP hükümeti her fırsatta “eğitime büyük bütçe ayırıyoruz”, “bedava kitap, tablet, bilgisayar dağıtıyoruz” yalanlarıyla eğitimde büyük ilerlemelerin sağlandığını propaganda etti. Oysa geçen bu sürede eğitim sistemi iyice niteliksizleştirildi, defalarca değişen sınav sistemiyle ilköğretimden liseye değin öğrenciler test çözen robotlara çevrildi. Meslek ve imam-hatip liselerinin sayısı kat kat arttırıldı. Bir taraftan da genel liselerdeki eğitim seviyesi ve donanımı bilinçli bir şekilde düşürülerek özel okulların önü açıldı. Tabii ki bütün bu uygulamalar eğitimin geçmişe göre daha da geri bir düzeye inmesine yol açtı.
Nitekim bu gerçeği uluslararası veriler somut bir şekilde ortaya koyuyor. Uluslararası Eğitim Değerlendirme Testi PISA’ya göre Türkiye eğitimde 72 ülke arasında 50. sırada yer alıyor. 2000 yılından bu yana, 15 yaş grubundaki öğrencilere uygulanmak üzere her üç yılda bir yapılan bu teste göre, Türkiye 2016’da 2003 yılı seviyesinin gerisine düşmüş durumda. Araştırmanın sonuçlarına göre, Singapurlu öğrenciler matematik, bilim ve okumada en yüksek notları alarak en başarılı öğrenciler oldu. Japonya, Estonya, Finlandiya ve Kanada 35 OECD ülkesi arasında en başarılı ülkeler olurken, Türkiye en alt sıralarda yer aldı. Matematik alanında Singapur, Hong Kong ve Tayvan başı çekerken, Türkiye’nin ortalaması OECD ülkelerinin altında yer alıyor. Okuma alanında ise OECD ülkeleri arasında Kanada ve Finlandiya başı çekerken, Türkiye, Meksika ile birlikte son sırayı paylaşıyor.
PISA’nın bu verilerini kabul etmek istemeyen Milli Eğitim Bakanının açıklaması ise şöyle: “Niçin OECD ülkelerinin yakaladığı başarıyı gösteremediniz diye eleştiride bulunulması doğru değil. Biz geçmişten çok daha iyiyiz. PISA’da Vietnam matematikte ABD’nin önündedir. 2012’de de önündeydi, 2015’te de önünde. Vietnam’ın eğitim sistemi ABD’den daha iyidir diyen var mı? Tek bir ölçüye bakarak, ülkelerin eğitim sistemini değerlendirmek doğru değil.” AKP ve Erdoğan yaptıkları her icraatı geçmişle kıyaslayarak büyük bir başarıymış gibi göstermeyi bir alışkanlık haline getirmiş durumdalar. Oysa AKP iktidarının başladığı 2003 yılıyla kıyaslandığında geriye düşülmüş durumda.
Bütün bu veriler bize Türkiye’de eğitim sisteminin nasıl yerlerde süründüğünü ve AKP’nin eğitimden ne anladığını ortaya koyuyor. Cumhurbaşkanı her ağzını açtığında yapılan yatırımlardan, köprülerden, barajlardan, tünellerden söz ederek Türkiye’nin çağdaşlaşma yolunda büyük adımlar attığından dem vuruyor. Çünkü çağdaşlaşma deyince her yere beton yapılar dikmekten, doğayı mahvetmekten, rant avcılığından, talandan başka bir şey anlaşılmıyor. Eğitimde kalitenin yükselmesinden, herkese kaliteli eğitim fırsatı sunulmasından, eğitimin evrensel normlara sahip kılınmasından bahsedilmiyor.
Bu arada Milli Eğitim Bakanı, PISA ortalamasını meslek liselerinin düşürdüğünü iddia ediyor. Kuşkusuz meslek liselilerin durumu bu açıdan hiç parlak değildir. Ancak sonuçlar, imam-hatip okullarının meslek liselerini 62 puan geriden takip ettiğini göstermektedir ve iktidar sözcüleri bu konuda tek laf etmemektedirler.
Amaç itaatkâr ve kindar bir nesil yetiştirmek
AKP Türkiye’nin emperyalist politikalarını destekleyecek, gerektiğinde burjuvazinin çıkarları uğruna cephede ölüme gidecek, baskılara karşı gıkını çıkartmayacak, hakkını aramayacak, iktidarın her emrine itaat edecek bir toplumun ve genç nesillerin yetişmesini istiyor. Bunu da belli bir ölçüde sağlamış durumda. Türkiye’de tek adam rejiminin yerleşmesi ve kurumsallaşması içinse bu desteğin devamı gerekiyor. Bu devamlılığın sağlanması için de toplum her an bu ideolojik bombardımana tâbi kılınmalıdır. Nasıl Kemalist eğitim sisteminin tedrisatından geçen milyonlar onun ideolojik bombardımanına maruz kaldılarsa ve neredeyse genlerine kadar bunu hissettilerse, şimdi de AKP uyguladığı eğitim politikalarıyla aynı etkiyi yaratarak, yani toplumun genleriyle oynayarak, kendi politikalarının devamını sağlayacak kindar ve itaatkâr bir nesil yetiştirmek istemektedir.
Bu noktada imam-hatip okulları anahtar rol oynamaktadır. 28 Şubat sürecinde önü kesilen, ortaokul kısmı kapatılan imam-hatip okulları AKP döneminde hızlı ve sıçramalı bir şekilde çoğaldı. Başta Erdoğan olmak üzere AKP yöneticileri her fırsatta dini eğitimin ne kadar önemli olduğunu dile getirdiler. Eski başbakan Davutoğlu bir konuşmasında şöyle diyordu: “Ben nasıl Marksist değilsem ama Marksizmi bilmek iktisat okurken zaruretse, bir ateistin dahi din kültürü bilgisi sahibi olması zarurettir. Türkiye’de ve Ortadoğu’da, Balkanlar’da hiçbir sosyal olayı din olgusu dışında anlamak mümkün değil, gelişmeleri görüyorsunuz. Çevremizdeki ülkelerde doğru bir din kültürü, dinleri karşılıklı anlayışa dayanan şekilde öğretilmiş olsaydı bazı olaylar yaşanmazdı.” Davutoğlu bir taraftan zorunlu din dersini saçma bir savunu üzerinden dayatırken, bir taraftan da din olgusunun emperyalist politikada nasıl bir rol oynadığını itiraf ediyordu.
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında imam-hatip okullarının sayısı 450, bu okullarda okuyan öğrenci sayısı ise 71 bin civarındaydı. 2016 yılında imam-hatip liselerinin sayısı 1149’a öğrenci sayısı ise 555 bin 870’e yükseldi. Ortaokulları da eklediğimizde imam-hatipli öğrenci sayısı toplamda 1 milyon 200 bine yaklaşmaktadır. Buna mukabil genel liselerde okuyan öğrenci sayısı 1 milyon 805 bine inmiştir. Yani çok kısa bir süre zarfında devlete bağlı liselerin ezici bir çoğunluğunun imam-hatiplere dönüştürülmesi kuvvetle muhtemeldir. Nitekim bu niyeti geçen yıl Kabataş Erkek Lisesi Müdür yardımcılığına atanan Şakir Voyvot açıkça belli etmişti: “Artık bütün okullarımızın imam-hatip lisesi gibi olma zamanı geldi. Bunu söyleyebiliyoruz değil mi? Hâlbuki bir zamanlar imam-hatip okulu diye bir şey yoktu. Bir tane açtılar, insanlar korkudan gidip kayıt yaptıramıyordu. Şimdi elhamdülillah dağı taşı dolduracağız.”
AKP gözünü Türkiye’nin en prestijli liselerine de dikmiş durumdadır. “Proje okul” bahanesiyle buralara da el atarak bu okulları da imam-hatip lisesine dönüştürmek istemektedir. 2014 yılında başlatılan projede, bu okullara akademisyenlerin danışmanlık hizmeti vereceği, laboratuvar, elektronik, bilişim ve altyapı olanaklarının en üst seviyede olacağı ve üniversitelerle işbirliği halinde olacakları iddia ediliyordu. Bu okullara yönetici ve öğretmen atama yetkisi doğrudan Milli Eğitim Bakanlığına verildi. Bakanlık da 2015 Eylül ayından itibaren proje okul olarak belirlediği okullara müdür ve öğretmenleri direkt kendisi atamaya başladı. Ancak bu uygulama öğrencilerin ve velilerin büyük tepkisini çekti. Yıllarca aynı okulda görev yapan deneyimli öğretmenlerin tayini başka okullara yapılıyor, buralara ise direkt hükümetin emrinde olan yönetici ve öğretmenler atanıyordu. “Dağı taşı imam-hatiple dolduracağız” diye nutuk atan Şakir Voyvot da işte bu garabet uygulamanın bir ürünüydü.
AKP sadece proje okul uygulamasıyla değil, aynı zamanda çıkardığı KHK’lerle de öğretmen revizyonunu yapmaktadır. OHAL ilan edildiği günden bu yana binlerce öğretmen FETÖ ve PKK ile ilişkisi olduğu gerekçesiyle görevinden uzaklaştırıldı. Bunların yerine ise tam da kendi politikalarına hizmet edecek, kindar nesiller yetiştirecek AKP’li öğretmenler yerleştirildi. AKP’nin bu uygulamasının nelere yol açabileceğini görmek için fazlaca beklemeye gerek yok. Çünkü iktidarın öğretmenleri durumdan vazife çıkararak körpecik çocukları zehirlemek için harekete geçtiler bile. Birkaç gün önce İstanbul Başakşehir’deki bir ilköğretim okulunda, bir öğretmen küçücük çocukların ellerine idam ipi verip çektirdiği resmi “ ya devlet başa, ya kuzgun leşe… Başkaaaan…! Adalet istiyoruz” notuyla sosyal medyada paylaştı. Bu, kamuoyunda büyük bir tepkiye neden olunca öğretmen hakkında soruşturma başlatıldı. Tepkiler üzerine okul müdür yardımcısının yaptığı açıklama ise tam anlamıyla akla ziyandı: “Konudan haberdar olduk. Araştırıyoruz. Öğretmenle görüştük. Öğretmenimizin bir izcilik faaliyeti var. İzci düğümleri ile ilgili bir çalışma yaptığını söyledi. Biz de o şekilde yorumladık.” Yalanın bu kadarına da pes yani denir. Ne var ki faşizm yalanla beslenir. Her şey apaçık ortada iken bu vakada olduğu gibi alenen yalan söylenmekten kaçınılmaz. Ne demişler “görünen köy kılavuz istemez”, sanırız bu örnek bize gelecekte nasıl bir Türkiye ve nasıl bir nesil yetiştirileceğinin bir fotoğrafını vermiş oluyor.
AKP döneminde imam-hatip okullarının sayısı arttırıldığı gibi özel okulların sayısı da katlamalı bir şekilde artmıştır. AKP bu yolla, çocuğunu okutmak isteyen ailelerin önüne iki seçenek sunmuş oluyor. Ya parayı verip çocuğunu özel okula göndereceksin ya da imam-hatip okullarına. Parası olan kesim için değişen pek bir şey yok. Onlar zaten çocuklarını istedikleri gibi yurtdışındaki özel lise ve üniversitelerde okutabiliyorlar. Milyonlarca emekçi ise iktidarın dayattığı imam-hatiplere mahkûm bırakılmak isteniyor.
Türkiye’de eğitim sistemi günümüze kadar çeşitli sorunlarla yaşayageldi. Ezberciliği, düşündürmeye itmeyişi, sorgulamayışı vs. Ancak hiç bu kadar kötü olmamıştı. “Çocuklarımıza dinimizi öğreteceğiz” yalanlarıyla imam-hatip okullarını patlamalı bir şekilde yaygınlaştıran AKP’nin asıl amacı, milliyetçilikle bilenmiş, gerçek dışı bir tarih anlayışıyla kafası doldurulmuş, bilimsel düşünceden uzak, gelene ağam gidene paşam diyecek, yaşadığı sıkıntıları ve çelişkileri sorgulamayacak, kader deyip geçecek bir nesil yetiştirmektir. İşte PISA testlerinde alınan sonuçlar da bununla uyumludur!
link: Hakan Sönmez, PISA Raporu ve Eğitim Sisteminin İçler Acısı Hali, 20 Aralık 2016, https://marksist.net/node/5432
U Z A T M A !
Muktedirlerin Şehitlik Arzusu!