ABD’de siyahlara yönelik polis terörü iki can daha aldı. Salı günü Louisiana’da Alton Sterling’in polis tarafından katledilmesine yönelik tepkiler büyüyerek yayılırken, bir gün sonra bu kez Minnesota’dan Philando Castile’in ölüm haberi geldi. Castile, aracını durduran polise ehliyet ve ruhsatını göstermek için torpido gözüne eğildiğinde polis tarafından kurşun yağmuruna tutularak katledildi. Bu cinayetin görüntülerinin o sırada araçta bulunan sevgilisi tarafından sosyal medyada yayılması, polisin ırkçılığına yönelik tepkileri ve öfkeyi katlayarak arttırdı. ABD’nin pek çok eyaletinde on binlerce siyah sokaklara döküldü.
Dallas’ta yapılan gösteriler ise bu kez polislere yönelik bir saldırıya sahne oldu. Protesto gösterileri esnasında bir keskin nişancının açtığı ateş sonucunda en az 6 polisin yaralandığı, 5 polisinse öldüğü açıklandı. Egemenleri şok eden bu saldırının ardından burjuva medyada “iç savaş” çığlıkları atılmaya başlandı. Hemen ardından da polis, Afganistan’da birkaç yıl savaşmış eski bir ABD askeri olan 25 yaşındaki Micah Xavier Johnson adlı siyah keskin nişancıyı yargısız infaz etti.
ABD’de sadece bu yılın başından bu yana 137 siyah, polis kurşunuyla katledildi. Polisin beyazlara ve siyahlara karşı tutumu çok bariz bir farklılık gösteriyor. İstatistikler ABD’de siyahların polis tarafından öldürülme ihtimalinin beyazlardan üç kat fazla olduğunu ortaya koyuyor. Bu da polisin ırkçı tutumunun açık bir kanıtı.
Son yıllarda ırkçılığın, şovenizmin tüm dünyada olduğu gibi ABD’de de yükselişe geçtiği, faşizmin körüklendiği bir atmosferde, polisin ırkçı şiddet uygularken elini çok daha rahat hissettiğine de hiç şüphe yok. Başkan adaylarından Donald Trump mültecileri, Hispanikleri, Müslümanları, siyahları hedef tahtasına oturtarak ırkçılığı doruğa tırmandırıyor, diğer Cumhuriyetçi aday adayları da ırkçılıkta onunla yarışıyor. İşte bu ortamda polis, potansiyel “terörist” olarak gösterilen siyahlara, Hispaniklere, Müslümanlara her zamankinden daha rahat saldırıyor.
Ancak siyahların polis şiddetine yönelik tepkileri de yükseliyor. Barışçıl bir hareket olarak ortaya çıkan “Siyahların Hayatı Değerlidir” hareketi giderek güçleniyor. Fakat böylesine aymazca saldırılar karşısında daha radikal tepkilerin yükselmesi de kaçınılmazdır. Bu durum, haklı bir öfkeyle bilenmiş olan çok sayıda siyah genç için artık mücadelenin başka kanallardan da yürütülmesi gerektiği fikrini güçlendirecektir. Siyahların ABD’de geçmişte verdiği mücadelede de benzer eğilimler görülmüştür. Sivil haklar mücadelesini yeterli görmeyen radikal siyah unsurlar, daha sol bir eğilim taşıyan Kara Panterler gibi örgütler oluşturmuşlar ve radikalleşen siyah gençler için çekim odağı olmuşlardır. Tarihsel bir kriz içindeki kapitalist sistem sömürülen ve ezilen halk kitlelerinin ayağa kalkmaması için bunlar üzerindeki baskıyı arttırıyor ve kaçınılmaz olarak toplumsal mücadeleler yükseliyor. ABD’de yaşanan siyah hareketliliğinin son yıllardaki yükselişi bu genel sürecin bir parçasıdır. İşçi sınıfı temelli devrimci bir örgütlenme ve mücadele çizgisinin eksikliğinin, bu tür radikal unsurları yalıtık silahlı eylemlere sevk ettiğini görmek zor değildir. Ancak bunun kitle eylemlerinin geri çekilmesi sonucunu doğurmaması gereklidir. Bunun için de işçi sınıfı temelli devrimci bir mücadele çizgisinin ve örgütlenmesinin tüm dünyada olduğu gibi ABD’de de yükseltilmesi en büyük gerekliliktir.
link: Marksist Tutum, ABD’de Polis Terörü ve Artan Siyah Öfke, 10 Temmuz 2016, https://marksist.net/node/5183
Bizans Zaptedilirken…
İspanya’da Siyasi Kriz Devam Ediyor