DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından 10 Ekim 2015’te Ankara’da “Emek, Barış ve Demokrasi” için bir miting yapılması kararlaştırılmıştı. Yeniden ve hızla kanlı bir savaş iklimine girilen bir süreçte yapılan bu barış çağrısına kulak veren emekçiler, ülkenin dört bir tarafından Ankara’ya aktı. Miting alanında IŞİD tarafından patlatılan bombalar 103 karanfili yaşamdan kopardı. O günden bugüne beklendiği gibi, ne gerçek sorumlular ne de onların egemenler katındaki işbirlikçileri, destekçileri, azmettiricileri açığa çıkarıldı, hesap soruldu. Onların acısını 6 yılın ardından hâlâ derinden hissediyoruz. Unutmadık, unutmayacağız ve bir gün katiller mutlaka hesap verecek!
TC tarihinin en kanlı katliamlarından biri olan 10 Ekim, totaliter rejime giden dönemeçte, öncesi ve sonrasıyla bir dizi katliamlar zincirinin önemli bir halkası olarak gerçekleşti. Ülkenin adım adım 7 Haziran seçimlerine gittiği süreçte başta HDP olmak üzere emek ve demokrasi güçlerinin çalışmalarına, il binalarına yönelik saldırılar ayyuka çıktı. Seçime iki gün kala HDP’nin Diyarbakır’daki mitingine bombalı saldırı düzenlendi. Tüm bunlara rağmen 7 Haziran 2015 seçimleri AKP’nin yaşadığı en büyük hezimet olarak tarihe geçti. HDP yüzde 13,1 oy alarak 80 milletvekili çıkarmış ve Meclisteki üçüncü büyük parti olmuş, AKP ise tek başına hükümet kurma olanağını yitirmişti. Ülkede hükümet kurulmasının engellendiği bu süreçte bir hükümet darbesi gerçekleşti ve seçimlerin yenilenmesi kararı alındı. Tam bugünlerde Suruç katliamı gerçekleştirildi, onun ardından 10 Ekim katliamı geldi. İktidarlarını kaybetme korkusu saran muktedirler, Türkiye halklarına sopa gösteriyor, ülkeyi sonsuz bir karanlığa mahkûm etmek istiyordu. 10 Ekim 2015 sabahı Ankara Tren Garı önünde kulakları yırtan iki korkunç ses duyuldu. Sendikaların ve meslek örgütlerinin “barış” çağrısıyla Ankara Garı önünde toplanan işçiler, emekçiler, sosyalistler ve Kürtler, IŞİD canilerinin bombalı saldırısına uğradılar. Ceberut devlet katliam alanına ambulanslardan önce TOMA’lar gönderdi. Yakınlarını kaybeden, yaralılarına yardım etmeye çalışan insanlara polis saldırdı, biber gazı püskürtüldü, tazyikli su sıkıldı, deliller yok edildi. Ambulansların önü kesildi, sağlık ekiplerinin yararlılara acil müdahale yapması engellendi.
Önce Diyarbakır, ardından Suruç ve sonrasında 10 Ekim… Sıkışan muktedirlerin iktidarını kurtaran bu bir dizi IŞİD saldırısının ortak noktası; saldırıyı gerçekleştiren isimlerin birbirleriyle olan bağlantısı, bu isimlerin birçoğunun istihbarat takibinde olduğunun kayıtlara geçecek kadar net olduğu ve saldırıların göz göre göre geldiğiydi. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu “canlı bombaları takip ediyoruz, ancak eyleme geçmedikleri için yakalayamıyoruz” şeklinde bir suç ikrarı yapıyordu. Muhalefete geçtikten sonra ise, o günleri kast ederek, konuşursam yer yerinden oynar anlamında açıklamalar yapacaktı. Katliama ilişkin dava 7 Kasım 2016’da, yani üzerinden bir yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra açıldı ve 21 ay sürdü. Bu süreçte, Ankara katliamının üzerini bazı sanıklara ağır hapis cezaları vererek kapamaya çalışan muktedirler, yaşamını yitirenlerin ailelerine, yakınlarına, dostlarına çektirmedikleri ezayı bırakmadılar. Davanın katillerini yönlendiren ve koruyan kamu görevlilerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi ve tüm sorumlulardan hesap sorulması için yıllardır didinen bu insanlar, gerçekleştirmek istedikleri anma toplantılarında bile gaza, copa maruz bırakıldılar. Bu yıl da bu manzarada değişen bir şey olmadı. Ankara’da Gar önünde, yitirdiklerimizi anmak isteyen kitleye yine polis saldırdı, yine gözaltılar yaşandı.
10 Ekim katliamıyla genel olarak toplum sindirilirken, Kürt halkına yönelik çok daha ağır saldırıların da önü açıldı. Böylesi bir ortamda gidilen Kasım seçimlerinde kaostan beslenenler arzuladıkları sonuca ulaşırken, o günden bu yana kaosun da krizin de sonu gelmedi. Tersine savaş içeride de dışarıda da kızıştırıldı, OHAL sürecinden geçildi ve nihayet mevcut rejim kurumsallaşarak toplumun tepesine çöreklendi.
6 yılın ardından hâlâ acılıyız ve öfkeliyiz. Ancak sadece 10 Ekim’in değil tüm katliamların hesabını soracak günleri sabırla dokuyoruz. Elbet bir gün egemenlerin, kapitalist sömürücülerin, savaş tacirlerinin ve cihatçı çetelerin önünü açanların iktidarı son bulacak, tüm gerçekler ortaya çıkacak ve bu katliamın, yaşanan bu haksız savaşın sorumluları hesap vereceklerdir.
link: Marksist Tutum, 10 Ekim Katliamının 6. Yılı: Unutmadık, Unutturmayacağız! , 10 Ekim 2021, https://marksist.net/node/7482
SSCB’nin Yıkılışından Küba’da Kapitalist Restorasyona