Pakistan’da yoksul kitleler yaklaşık bir aydır sel felâketiyle boğuşuyor. 1600 kişi öldü, yüzlerce kişi sel sularına kapılıp kayboldu, 8 milyon insan evsiz kaldı, 20 milyondan fazla Pakistanlı selden etkilendi. Bazı bölgelerde açlıktan ölümler yaşanıyor. 170 milyon nüfuslu ülkenin pek çok yerinde temiz su ve ilaç temin edilemiyor. Çocuklar kolera ve tifo salgını tehdidi altında.
Muson yağmurlarıyla gelen selden başta Belucistan, Pencap, Kyber, Pakhtun, Khwa ve Sint bölgelerinde yaşayanlar olmak üzere yaklaşık 40 milyon insan etkilendi. Karayolları ve demiryolları sular altında kaldı. Tarım alanları ve altyapı tümüyle tahrip oldu. Bazı burjuva uzmanlar, sular çekildikten sonra okulların ve yerleşim alanlarının yeniden kurulmasının 6 yılı bulacağını öne sürüyor.
Kapitalizm yaşanan felâketten doğrudan sorumludur
Birleşmiş Milletler Dünya Meteoroloji Örgütü raporuna göre fosil yakıt kullanımı ve sera gazı etkisiyle dünya, son 150 yılın en sıcak dönemini yaşıyor. Çin’de gerçekleşen sel ve toprak kaymaları, Finlandiya’dan Kuveyt’e kadar uzanan bölgede görülen aşırı sıcaklar da iklim değişikliğinin bir kanıtı olarak görülüyor. Sera gazı salımının azaltılması konusunda lafa gelince tüm kapitalistler hemfikir, ancak hiçbirisi bunun maliyetini üstlenmek istemiyor.
Pakistan’da sel felâketinin bu ölçüde korkunç olması, öte yandan Rusya’da aşırı sıcakların yaşanması küresel ısınmanın sonuçları olarak değerlendiriliyor. Kapitalizm tarafından acımasızca talan edilen, kirletilen, iklimi bozulan yerküre, felâketlerle adeta kapitalizme boyun eğen insanlığı cezalandırıyor. Sigorta şirketleri için risk değerlendirmesi yapan Münih Re şirketi, 1980’den bu yana olağanüstü fırtına ve sel gibi doğal afet sayısının 3 kat arttığını belirtiyor.
Kapitalizmin sorumluluğu küresel ısınmayla sınırlı değil elbette. 1973’den bu yana Pakistan’da daha küçük ölçekli 12 sel felâketi yaşanmıştır. Sel felâketlerini engellemek üzere birçok proje geliştirilmiş, ancak Pakistan egemen sınıfının önceliği sele karşı önlem almak olmadığı için bu projeler tozlu raflara kaldırılmıştır.
Dünya kapitalizminin rezaleti Pakistan felâketiyle bir kez daha açığa çıkmıştır. BM genel sekreteri Ban Ki-Moon Pakistan’da yaşanan sel için “gördüğüm en büyük felâket” diyor. Yıkımın maliyetinin trilyonlarca dolar olduğu tahmin ediliyor. Buna karşın BM’nin Pakistan’a yardım için topladığı para 70 milyon dolar gibi komik bir rakamdır. ABD, Pakistan genelkurmayına Taliban ile savaşması için her yıl 1 milyar dolar veriyor. Pakistan’a sel felaketi ile ilgili olarak önce 10 milyon dolar vereceğini açıklayan ABD sonra bu rakamı 25 milyon dolara çıkarttı. Pakistan’da insanları kurtarmak için ayırdıkları para insanları katletmek için her yıl harcadıklarının 40’ta biri kadardır.
Bölgedeki insanlar uluslararası yardım kuruluşlarının yardım malzemelerini kameralar eşliğinde köpeklere atar gibi attıklarını, kameralar gidince onların da çekip gittiğini anlatıyor. TC egemenlerinin ikiyüzlü tavrı da egemenlerin dünya çapındaki utanmazlığının sadece bir örneğidir. Türk Kızılay’ı yardım amacıyla bölgeye 7 kişi ve birkaç ton gıda malzemesi gönderdi. 10-15 bin kişiye geçici barınak sağlamayı vaat etti. Bir kasabada 2500 kişiye iftar paketi dağıttı. Bu yardımlarını da sanki çok büyük yardımlar göndermiş gibi reklâm etti. Kapitalist egemenlerin zihniyeti budur: Az maliyet, bol reklam!
Müslüman ülkelerden de gönderilen dişe dokunur bir yardım yok. Müslüman ülkelerin kapitalist egemenleri lafa gelince Müslüman kardeşliğinden söz eder, öte yandan Ramazan ayını sefalet içerisinde geçiren milyonlarca Pakistanlı selzedeyi umursamazlar. Onlar da her kapitalist devlet gibi kendilerinin ne kadar hayırsever olduğunu rezilce propaganda ediyorlar. Kısacası diğer kapitalist ülkelerin tavrı da TC’den farklı değil.
Taliban’la savaşın devam ettiği bölgelerde zorunlu göçe tâbi tutularak mülteci kamplarında yaşamak zorunda bırakılan 600 bin kişiye hâlâ ulaşılamıyor. Emperyalistlerin öncelikli kaygısı yardımların Taliban destekçisi bölgelere ulaşmaması. Üstelik bu kaygılarını da açıkça dile getiriyorlar. Bu, kapitalistlerin açlık ve sefalet içerisindeki insanlara sadece politik çıkarları doğrultusunda yardım gönderdiklerinin pervasızca itiraf edilmesidir. Onların yardımlarında insancıl bir yön asla yoktur.
Pakistan hükümeti de sefalet içerisindeki selzedeleri zerre kadar umursamadı. Sel felâketi devam ederken ABD’nin desteklediği Başkan Zerdari İngiltere’deydi. Devlet başkanının sel felâketinden daha önemli işleri vardı. Zerdari, ülke felâketle boğuşurken İngiliz emperyalizmine Afganistan savaşında sadık müttefikleri olmaya devam edeceğini garanti ediyordu.
Sel üzerine yapılan resmi açıklamalarda Kuran’dan ayetler okunup dualar edildi. Tamamıyla egemen sınıfların tercihlerinden dolayı korkunç boyutlara ulaşan felâket “Allah’ın gazabı” olarak tanımlanıp yoksul insanlara günahlarından arınmaları vaaz edildi. Zenginin giderek daha zengin, yoksulun daha yoksul hale geldiği ülkede egemenler yoksul kitlelerin hem emeğini hem de inançlarını acımasızca sömürüyorlar.
Pakistanlı egemenler dünyada sayısı pek az olan “7 yıldızlı otel” inşa etmeyi, ahlâksızca bir lüks ve ihtişam içerisinde hava atmayı gayet iyi biliyorlar. Yoksulluk ve sefalet içerisinde kıvranan bu ülkede insanların selden ölmesini engelleyecek yatırımları ise yapmıyorlar. Pakistan, devleti gelirinin yaklaşık %80’ini emperyalist kuruluşlara ödediği borç faizlerine ve askeri harcamalara ayırıyor.
Sel felâketi sırasında bazı bölgelerde büyük toprak sahiplerinin baraj ve bentleri kendi topraklarındaki ürünlerini korumak için kullandıkları, sel sularını yerleşim yerlerine yönlendirdikleri gelen haberler arasında. Büyük toprak sahipleri kendi kârları uğruna yerleşim yerlerini sular altında bırakabiliyor, insanların ölmesine ve evsiz kalmasına sebep olabiliyor. Onların kazançları insanların hayatından da evlerinden de daha önemli. İşte kapitalizmin özü!
Kapitalizmin neden olduğu küresel ısınma ve iklim değişikliğinin korkunç sonuçları, emperyalist ülke ve kurumların ikiyüzlülüğü, yerli kapitalist egemenlerin acımasız sömürüsü, umursamazlığı, yoksulluk ve yıkım… Pakistan’daki sel felâketi ve bir aydır süregelen rezalet zinciri, yoksul kitlelerin kapitalizme karşı mücadele etmekten başka hiçbir kurtuluş yolunun olmadığını açıkça göstermiştir. Kapitalizm ayakta kaldığı sürece zenginler için sefahat, emekçiler için yoksulluk, sefalet ve felâket üretmeye devam edecektir.
link: Serhat Koldaş, Pakistan’daki Felâketten Kapitalizm Sorumludur!, 1 Eylül 2010, https://marksist.net/node/2491
Faşist Rejimlerin Çözülme Süreçleri Üzerine
Sosyalizm ve Demokrasi Mücadelesi