Kapitalizmin bulaşıcı hastalık gibi dört bir yanımızı sardığı, biri biterken diğer sorunların başladığı günlerden geçiyoruz. Bırakın yaşamı var etmeyi, var olan yaşamları, kadınları, çocukları katleden bir düzen bu. Diğer taraftansa yarattıkları yıkım ve savaşlara haklı gerekçeler sunmaya çalışan, utanmadan televizyon ekranlarında bunu anlatan, kanlı elleriyle savaş oylamaları yapan egemenlerin ayakta tuttukları bir düzen bu. Sistem kriziyle beraber daha da keskinleşen çelişkiler ve artan saldırılar artık üzeri örtülemeyecek hale geldi. Vaziyet ortadayken, sağlık alanında hizmet üreten bizler de dâhil olmak üzere sınıf bilinçli işçilere düşen görev tarih bilinciyle donanmaktır. İşçi sınıfının tarihine baktığımızda “nasıl olmalı?”, “ne yapmalı?” sorularına alacağımız cevaplar ortadadır. Bu şanlı tarihin sayfalarında yazılı 1917 Ekim Devriminden sonra Rusya’da, yeniden yaratılan sağlık sistemine bakmak bize başka bir açıdan ışık tutacaktır; kapitalizmi yıkmadan sağlıklı olmanın asla mümkün olmadığını hatırlatacaktır.
Sağlık, sağlıklı olmak gibi kavramlar bireysel olarak görülmektedir. Bu anlamda Ekim Devriminin bıraktığı miras ve anlayış, sağlık sisteminin toplumsal olarak yeniden inşası ders niteliğindedir. Peki, 1917 Ekim Devriminin hemen sonrasında ne olmuştu? Devrimden önce sağlıklı olmak sadece burjuvazinin elindeyken, artık devrimi gerçekleştiren işçilerin elindeydi. Devrimden sonra, sağlığın belirleyicisi olan maddi yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerektiği düşüncesi etrafında yeni bir sağlık sistemi şekilleniyordu. Sağlık hizmeti sunumu, sağlık eğitiminden işleyiş biçimine, koruyucu sağlık hizmetlerinden hijyen eğitimlerine kadar geniş bir alanda örgütleniyordu. Sovyet devletinin ilk Halk Sağlığı Bakanı (Komiseri) Dr. Nikolay Aleksandroviç Semaşko’nun “işçilerin sağlığı işçilerin elinde olmalıdır” demesinin bir anlamı vardı.
Ekim Devrimi, emperyalist paylaşım savaşının talan ve yıkımının tam ortasında doğmuştu. Rusya’da Bolşevik Parti öncülüğünde savaş öncesinde binlerce işçinin katıldığı grevler gerçekleşiyordu. Savaş patlak verdiğindeyse, savaş çığırtkanlığı peşine takılmadan barışı ve devrimi savunan Bolşevik işçilerdi. Günler geçtikçe cephede ölenlerin sayısı milyonlara ulaşırken, açlık ve yoksulluk giderek artıyordu. Tüm bu koşullar altında başladı Ekim Devrimi. “ekmek istiyoruz, çocuklarımız ölüyor” diyen emekçi kadınların eylemi, “kahrolsun savaş” “kahrolsun otokrasi” sloganlarıyla daha da büyüdü.
Bugün de kanlı bir emperyalist savaş yaşanıyor. Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Ukrayna’da, Filistin’de ve dünyanın pek çok farklı yerinde bu savaş yüzünden milyonlarca insan öldü. Milyonlarca insan yerinden yurdundan ediliyor. Milyonlarcası susuz ve açlıkla boğuşuyor. Savaş bir halk sağlığı sorunudur. Savaşın hüküm sürdüğü yerde ölüm kol gezerken, hayatta kalabilmiş insanların sağlıklı olduğu düşünülemez. Sağlık, sadece bireyin vücudunda hastalık ve sakatlığın olmayışını değil, kişinin bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halinde olmasını ifade etmektedir. Ekim Devrimine baktığımızda, hem savaşı durdurduğunu hem de ilk yıllarda işçi ve emekçilerin sağlığı için değişimler yarattığını görüyoruz. Ekim Devrimini andığımız şu günlerde, savaşa karşı barışı yaşatmanın ve sağlıklı bir yaşamı kurabilmenin tek yolunun kapitalizmi yıkmaktan geçtiğini tekrar hatırlamalıyız. Biz Ekim Devriminin yarattığı mirasa sahip çıkıyoruz. Yaşamın her alanında “dünyanın bütün işçileri birleşin” diyerek devrimin taşlarını döşüyoruz. Yaşasın Ekim Devrimi! Dünyaya barış işçilerle gelecek!
link: İstanbul’dan sağlık işçileri, Sağlığa Devrim Gerek! Selam Olsun Ekim Devrimine! , 9 Kasım 2023, https://marksist.net/node/8114
Ekim’in Fenerinde İşçi Devrimi Hayalimiz
Yolumuz Ekim Devrimini Yaratanların Yoludur