Toplumun dünü bugünden ve bugünü de yarınından daha “iyiyse” aslında işler kötüye gidiyor demektir. Geçmiş tarihte de toplumların yarınından endişe duyduğu dönemler oldu. İşte böylesi dönemlerden biri şanlı Ekim Devriminin hemen öncesindeki Birinci Dünya Savaşı dönemiydi.
Savaşın başladığı kritik 1914 yılıyla birlikte insanlık için işler geri döndürülemez bir şekilde süratle kötüye gitti. Emperyalist güçler dünyayı bitmek bilmeyen bir açgözlülükle sömürüyor, emekçileri birbirine boğazlatıyordu. Ekonomik, siyasi, toplumsal düzen altüst olmuş; dünya coğrafyası kana bulanmıştı. 20 milyon insan bu emperyalist paylaşım savaşında canice katledildi.
Tarihin sayfalarında mutlak olarak olumsuz durumlar olmadığını biliyoruz. Küçücük imkânları büyük bir azimle kullanan tarihin yeni inşacıları tam da böylesi dönemlerde imdada yetişiyor. Spartaküslerden Bolşevik Devrimine bu mucize dolu anlar yaşandı, yaşanacak.
7 Kasım 1917 tarihi “insanlığın yıldızının parladığı anlar”ın doruğuydu. Lenin’in başında olduğu Bolşevik Parti adeta imkânsızı başardı. İmparatorlukların çatırdadığı, savaşın yakıp yıktığı dünya tam bir kaos içindeydi. Bu öyle bir kaos durumuydu ki kimse ne yapacağını bilemiyordu. Krallar, çarlar, diktatörler, oligarklar ve burjuva hükümetler can çekişiyordu. Burjuva dünya çaresizlik içinde bocalıyor, krizini aşmaya çalışıyordu. Yönetememe boşluğu ayları, yılları alıyordu. Örneğin savaştan yenilgiyle çıkıp, parçalanan Avusturya-Macaristan İmparatorluğunda Avusturya’nın yönetimini üstlenecek siyasi bir güç uzun süre çıkmadı. Almanya’da aynı belirsizlik sürdü ve koca ülke on üç yıl sonra faşizme teslim oldu. Böylesi bir dönemde cesaretle yeni bir düzen örgütlenme işini sadece işçi sınıfının devrimci, komünist güçleri üstlendiler. İnsanlığın içine düştüğü bu cehennem çukurundan dünyayı çıkaracak tek güç onlardı. Yüzölçümü itibariyle dünyanın altıda birini kaplayan Rus İmparatorluğunun tepesindeki Çarlığı devirmek üzere harekete geçen Bolşeviklerin düşüncesi son derece berraktı: Dünya devrimi için ileri!
Lenin ve Bolşevikler işçi sınıfının öncülerini kazandılar. 1900’lerin başından itibaren fabrikalardan cephelere işçileri haklı bir mücadelenin taraftarı yaptılar. Tüm olumsuzlukları, imkânsızlıkları aşarak toplumun kaderine yön verecek güce ulaştılar. Onlar tarihin karanlığı içinden küçük küçük kıvılcımlardan koca bir meşale yaktılar. İşçi sovyetleri eliyle iktidarı alabileceklerini, emperyalist savaşa son vereceklerini ve dünya devrimi için çalışacaklarını tereddütsüz gösterdiler. 1917 Büyük Ekim Devrimine öncülük eden Bolşevik Parti yeni bir dünyanın kapılarını araladı. Sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız bir dünya inşa edilebileceğini gösterdi.
Bu devrimle gelen her şey yeniydi. Dünya işçi sınıfını bu çabaya ortak olmaya, destek olmaya çağırıyorlardı. Adeta insanlık için yeni bir çağ başlıyordu. Egemen sınıfların elindeki baskı ve şiddet aygıtı olan “devlet” parçalanıyor, işçilerin temsil edildiği sovyetler yönetim aygıtına dönüşüyordu. Sovyet işçilerin eviydi, kararlar birlikte alınıyor ve uygulanıyordu. İstenmeyen temsilci veya temsilciler geri çağrılıyordu. İşçi ve emekçilere ölüm kusan ordu dağıtıldı. Kadın ve erkek işçilerin oluşturduğu silahlı halk kitleleri sınıf düşmanlarına karşı gönüllü savaştı. Polis, ordu ve bürokrasi lağvedildi. Mahkemeler, duruşmalar, yargılamalar halka açık yapıldı. Suç, suçlu kavramı değişti. Hukuk sistemi yeni baştan yazıldı. Sömürü, vurgunculuk, kâr peşinden koşmak suç sayıldı. Halklar hapishanesi olarak adlandırılan Çarlık yıkıldığında halklara kendi kaderini tayin hakkı tanındı. Gençlere bütün alanlarda seçme ve seçilme hakkı tanındı. Devrimden üç gün sonra yayınlanan kararnamede çocukların çalışması yasaklanıyor, tüm çocuklara parasız eğitim, beslenme, sağlık ve barınma hakkı tanınıyordu. Bolşevikler ezilen insanlığa şu mesajı veriyordu: Havası, doğası, üretimiyle bu dünya hepimizin. Çalışan, üreten insanların ruh hali bugünden çok farklıydı: Bu işi güzel yaptık, yarın daha da güzelini yapacağız diye düşünüyorlardı.
Tüm dünya Ekim Devriminin yarattığı şaşkınlığı konuşuyordu. Nasıl oldu da ayaktakımı olarak görülen işçiler baş olmuştu? Ekim Devrimi, ömrü birkaç ay ile sınırlı bir çılgınlık hali olarak değerlendiriliyor, kısa sürede yok olacağı öngörülüyordu. Fakat egemenlerin beklentileri boşa çıktı. Devrim tüm imkânsızlıklara rağmen yoluna devam etti. Büyük bir özveriyle işçi ve emekçiler kendilerine yeni bir yol açan devrime sahip çıktılar. Ekonomik, siyasi ve kültürel kazanımlar Ekim Devrimini dünya çapında büyük bir çekim merkezi haline getirdi. Bolşevikler mutluluğun, huzurun, eşitliğin, özgürlüğün, bolluğun ve bereketin fışkıracağı yeryüzü sofrası inşa etmeye giriştiler. Yepyeni bir temel üzerine insanlığın kadim düşünü gerçekleştirecek ilk adımlar atılıyordu.
Kısa sürede Asya’dan Amerika’ya, Ekim Devriminin dostları ve düşmanları oluşmaya başladı. Ekim Devriminin düşmanları onu yenmek için dünya çapında bir koalisyon kurdu. Emperyalist güçler faşizm sopasını kullanarak karşı-devrimi güçlendirdiler. Böylece Ekim Devrimi yalnız kaldı, yalıtıldı ve bürokratik hastalıklar bünyeyi ele geçirdi. Ekim Devrimi bürokratik karşı-devrimle ezildi. İşçi ve emekçilerin kazanımları teker teker yok edildi. Fakat sonu ne olursa olsun tarihin yiğitleri attıkları bu koca adımla insanlığı fersah fersah ileriye taşıdı.
İşçi sınıfı 20. yüzyılda yeni bir Ekim Devrimi örgütleyemedi. Kapitalistler fırsatları değerlendirdi, tereddüt eden işçi sınıfı örgütlerini ezdi. Enternasyonal dayanışma parçalandı. Sosyalist devrimci mücadele zayıflayınca, dünya işçi sınıfının kazanımları da emperyalist kapitalist güçler tarafından gasp edildi. Bugünümüzün dünden, yarınımızın bugünden kötü olmasının işçi sınıfının uluslararası mücadele ve örgütlenmelerinin güçsüzleşmesiyle doğrudan bağı vardır.
Biz, Marksist Tutum’un ifade ettiği “Enternasyonalle Kurtulur İnsanlık” şiarını benimsemiş, Ekim Devriminin güncelliğini asla unutmayan komünist işçileriz. Çürüyen emperyalist-kapitalist sistemin toplumu bir adım ileriye taşıyamayacağını biliyoruz. Verdiklerinden kat kat fazlasını alarak insanlığı uçurumdan aşağı fırlatan bu sisteme karşı tek seçenek Ekim Devriminin açtığı yoldan ilerlemektir.
Yaşasın Büyük Ekim Devrimi!
Yaşasın onun sönmeyen ve söndürülemeyecek ateşi!
link: Gebze’den MT okuru bir işçi, Ekim Devriminin Şanlı Yolu, 8 Kasım 2024, https://marksist.net/node/8377
Cezaevlerinde Artan Zulüm
Ekim Devriminin Işığıyla, Üstesinden Geleceğiz!