Uluslararası alanda tanınan bir sosyalist, yazar ve şairdir Sabahattin Ali. 1907’de doğmuştur. Birçok kez tutuklanıp egemenler tarafından bedenen mahkûm edilmek istenmiş, ölüm tehditleri altında yaşamaya mecbur edilmiştir. Nitekim 1948’de faşistler tarafından katledilmiştir. O, bütün baskılara rağmen düşüncelerini sonuna kadar söylemekten vazgeçmemiştir. Halen dillerden düşmeyen türküleşmiş şiirinde sanki özgürlüğünü haykırır:
Başım dağ, saçlarım kardır Deli rüzgârlarım vardır Ovalar bana çok dardır Benim meskenim dağlardır
1928-1930 yılları arasında devlet tarafından açılan sınavı kazanarak Almanya’ya dil eğitimi almaya gitmiş, burada fikir dünyasında değişimler yaşayarak sosyalist düşünceleri benimsemeye başlamıştı Sabahattin Ali. Almanya’da faşizmin tırmanma sürecine, kitlelerin bundan etkilenmesine tanık olmuştu. 1931’de Türkiye’ye dönmüş, Almanca öğretmeni olarak Aydın’a tayin edilmişti. “Resimli Ay” dergisinde Nâzım Hikmet’le tanışması Almanya’da benimsediği sosyalist fikirleri geliştirmesini, var olan düzenle ilgili uzlaşmaz bir tutum almasını sağlamıştı. Yazdığı bir şiirden dolayı ihbar edilmiş, komünizm propagandası yapmaktan tutuklanarak Konya’dan Sinop Cezaevine nakledilmişti. Cezaevinde özgürlüğü düşlüyor ama boyun eğmiyordu, “Aldırma Gönül” diyerek hem kendisine hem çevresine güç veriyordu.
Başın öne eğilmesin Aldırma gönül aldırma Ağladığın duyulmasın Aldırma gönül aldırma
Sinop Cezaevinde zor şartlara rağmen üretkenliğinden hiçbir şey kaybetmedi Sabahattin Ali. Aralarında Leylim Ley, Aldırma Gönül, Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz gibi şiirlerinin bulunduğu, bugün dillerden düşmeyen hapishane şarkılarını, o zorlu günlerinde yazdı.
Kendini geliştiren Sabahattin Ali, Türk edebiyatında bir ilk olarak nitelendirilen “Kuyucaklı Yusuf” romanında toplumsal gerçekleri dile getiriyordu. Yusuf’un çetrefilli yaşamı üzerinden Anadolu’nun iliklerine kadar sömürülen emekçilerini, ezen azınlığın karşısında ezilenleri, zenginlerin, ağaların bozuk düzenini anlatmıştı. Roman egemen sınıfı rahatsız etmiş, toplatılma kararı alınmış, Sabahattin Ali mahkemeye verilmişti.
Daha sonra yazdığı “İçimizdeki Şeytan” kitabı Irkçı-Turancı akımın önde gelen liderlerini öfkelendirmiş, Sabahattin Ali’yi komünist ve vatan haini ilan etmişlerdi. Artık mahkeme süreçlerinde faşistlerin organizasyonuyla kitlesel gösteriler yapılıyor, Sabahattin Ali hedef gösteriliyordu. Savaşın başlaması ve Almanya’da Hitler’in egemenliğinin devam etmesi Türkiye’deki faşistlerin de iştahını kabartıyor, Nazi Almanya’sı ile işbirliği yapılması için hükümete telkinde bulunuluyordu. Sabahattin Ali ile bir avuç sosyalist aydın faşizme karşı mücadele edilmesi gerektiğini net bir şekilde ortaya koyuyordu. Türkiye İkinci Dünya Savaşına girmese de ekonomik ve siyasi olarak savaşın etkisine girmişti. Devletin kaynak aktarmasıyla beslenen sermaye sınıfı palazlanıyor, yeni yeni zenginler türüyordu. Açgözlü sermayenin ve faşistlerin halka verdiği zararları çıkardığı kitaplarla ve dergilerlerle sürekli gündemde tutmuş, toplumsal gerçekleri yazdığı için Moskova ajanı olmakla suçlanmıştı. Bundan dolayı yine tutuklanmış ve Sansaryan Han’da ağır işkencelere maruz kalmıştı.
Sabahattin Ali 1946’da Marshall Yardımları ile Amerikan emperyalizminin Türkiye’ye nüfuz etmesini eleştirmiş, bu da siyasi iktidarı rahatsız emişti. Sabahattin Ali’nin Aziz Nesin ve arkadaşları ile birlikte çıkardığı Marko Paşa adlı haftalık mizah dergisi, faşistleri, siyasi iktidarı, egemenleri kızdırıyor, Meclis kürsüsünden “Marko Paşanın kökü dışarıdadır” diye linç kampanyaları organize ediliyordu. Ali’nin “Sırça Köşk” öyküsü ise Bakanlar Kurulu kararıyla toplatılmıştı.
Sabahattin Ali sürekli ölümle tehdit ediliyordu. Hakkında bazısı kesinleşmiş pek çok dava vardı. Kitapları dergileri toplatılıyor, matbaalar yakılıp yıkılıyordu. Artık tek çare yurtdışına çıkmaktı, ancak pasaport alması mümkün değildi. Kaçak yollardan Bulgaristan’a gitmek isterken sınırda katledildi. Tam olarak nerede, kimin tarafından öldürüldüğü hiç gün yüzüne çıkarılmadı. Cesedi bulunduğunda tanınmaz haldeydi. Ali Ertekil adlı bir faşist, suçu üslenerek, komünist olduğu için onu öldürdüğünü söyledi. Katil çok kısa zamanda çıkan afla tahliye oldu. Sabahattin Ali ihbarla yakalanıp işkence ile öldürüldüğü halde, Ertekil’in suçu tek başına üstlenmesi inandırıcılıktan uzaktı. O dönemde yapılan araştırmalar istihbarat teşkilatı ile Ertekil’in bağı olduğunu ortaya koydu. Sabahattin Ali adeta kanatlarından vurulacağını hissetmişti:
Göklerde kartal gibiydim. Kanatlarımdan vuruldum Mor çiçekli dal gibiydim, Bahar vaktinde kırıldım.
Sabahattin Ali, bedeli ne olursa olsun düzene ve düzenin işbirlikçilerine karşı mücadeleden vazgeçmemiştir. Onun baş eğmez, düzenle uzlaşmaz tutumu bugünlere, devrimci işçilere miras olarak kalmıştır. Bu miras unutulmayacak, gün gelecek Sabahattin Ali’nin de özlem duyduğu o günler, bütün ezilenler için aydınlık günler gelecek.
link: Esenyurt’tan bir işçi, Sosyalist Yazar Sabahattin Ali, 11 Şubat 2018, https://marksist.net/node/6212
Dünya Değişiyor, Değişecek!
İclal Nergiz’in Sürgününe Son!