Ezilenlerin başka bir dünya tahayyülü ve bu dünyayı yaratma mücadelesi binlerce yıl öncesine dayanıyor. Sınıflı toplumların oluştuğu dönemden bu yana bir avuç azınlığın çoğunluk üzerindeki tahakkümü, zulmü ve sömürüsü nice haklı ve onurlu isyanın sebebi olmuştur. Kölenin ruhunu özgürleştiren Spartaküs’lerden Anadolu’nun “hakikat” savaşçılarına, “biz başka dünya isteriz” diyen Paris Komünarlarına dek nice isyan özünde aynı düşün izlerini taşır: Sınıfsız, savaşsız, sömürüsüz bir dünya... Ezilenlerin daha adil ve eşitlikçi bir düzen için giriştikleri nice isyan ne yazık ki amacına ulaşamadan egemenler tarafından kanla bastırıldı. Ancak işçi sınıfının tarih sahnesine çıkmasıyla birlikte ezilenler üretenlerin yönettiği sınıfsız, sömürüsüz, gerçek anlamda özgür bir dünyanın maddi temellerini döşemiş oldular. İşçi sınıfı, ezilenlerin bu kadim düşünü gerçekleştirebilmek için tüm dünyada burjuvaziye karşı destansı mücadeleler verdi, muazzam deneyimler biriktirdi. Ve işte bu deneyimler ışığında, Lenin önderliğinde Rusya işçi sınıfı tarihte ilk kez muzaffer bir devrimle iktidarı ele alarak bambaşka bir dünyanın kapılarını araladı.
Ekim Devrimi, işçi sınıfına cehennemi yaşatan bu sömürü düzeninin doğru bir önderlikle nasıl yerle bir edilebileceğini, aydınlık güzel günlere nasıl varılacağını göstermesi açısından paha biçilmez bir örnek teşkil ediyor. Ekim Devriminin mimarı Bolşevikler, en geri ülkelerden birinde iktidarı ele almalarına rağmen çalışma koşulları üzerinde, eğitimde, sağlıkta, demokratik hak ve özgürlükler konusunda döneminin en ilerici programını hayata geçirmişlerdi. Çarlık rejimi altında hiçbir söz hakkı olmayan ve insanlık dışı koşullarda çalışmak zorunda bırakılan işçiler devrimle birlikte üretimi de denetimi de kendileri yapıyor, oluşturdukları komiteler aracılığıyla kendi temsilcilerini ve yöneticilerini yine kendileri seçiyorlardı. Çarlık rejimi altında emeği ve varlığı yok sayılan kadınlar Ekim Devrimiyle birlikte erkeklerle eşit oy ve temsil hakkı kazanmış, kurulan ortak yemekhaneler, çamaşırhaneler, çocuk bakım evleri vb. ile kadına biçilen roller toplumsal görev haline getirilmişti.
Ekim Devriminin mimarı Bolşevikler iktidarı ele aldıklarında dünya emperyalist savaşın alevleriyle kavruluyordu. Bolşevikler, egemenlerin kirli çıkar ilişkilerini ifşa ederek emperyalist savaştan çekilmiş ve tüm dünya emekçilerine kardeşlik çağrısında bulunmuşlardı. Bu çağrı tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Bolşeviklerin gerici iktidarı devirerek savaştan çekilmesi, özel mülkiyeti kaldırarak köylülere toprak dağıtması, toplumsal yaşamda başlattığı devrimci dönüşümler vb. tüm dünyada yakından takip ediliyor, dünyanın dört bir yanındaki işçilere moral ve cesaret veriyordu. Nitekim o güne dek dünyayı kana bulayan emperyalist devletler devrimin kendi ülkelerine sıçramasından duydukları kaygıyla derhal savaşı durdurmak zorunda kaldılar.
Bugün dünyamız bir kez daha emperyalist savaşın alevleriyle kavruluyor. Ortadoğu’da yoğunlaşan savaş her gün nice insanın canını alıyor, çok daha fazlası sevdiklerini, evini, yurdunu kaybediyor. Yüz milyonlarca insan açlığın, yoksulluğun, yoksunluğun pençesinde kıvranırken bilim ve teknoloji egemenlerin elinde yıkıcı bir savaş aygıtına dönüşüyor. Egemenlerin kâr düzeni insanlığı ve gezegeni tümüyle bir yok oluşun eşiğine getirmiş durumdadır. İşte Ekim Devrimi, üzerinden 106 yıl geçmesine rağmen ezilenlerin muzaffer devrimi olarak ışıl ışıl parlamaya; sınıfsız, savaşsız, sömürüsüz bir dünya yaratmak isteyenlere yol göstermeye devam ediyor. Bizler de işçi sınıfının gençleri olarak insanlığın bu kadim düşünü gerçekleştirmek isteyenlerin yolunda, işçi sınıfımızın safında yürümeye devam edeceğiz! Ekim Devriminin mimarlarından Troçki’nin sözleriyle:
“Ufukta gözüken mücadele tekil bireylerin, hiziplerin ve partilerin sahip olduğundan çok daha büyük bir öneme haizdir. Bu tüm insanlığın geleceği adına verilen bir mücadeledir. Elbette amansız olacak, zaman alacaktır. Her kim ki kendi rahatının derdinde, manevi huzur peşindeyse, yolu açık olsun! … Sosyalizmi lafı güzaf olarak değil de, kendi manevi hayatlarının en özlü ifadesi olarak görenler, ileri! Tehditler, işkenceler, zorbalıklar, hiçbiri bizi durduramayacak! Zafer isterse rengi atmış küllerimizin üzerinde yükselecek olsun. Ne gam! Değil mi ki, hakikat zafere ulaşacak... Bu yola biz ışık tutacağız ve hakikat zafere ulaşacaktır. Kaderin bütün ağır darbeleri altında, eğer sizlerle birlikte bu zafere giden yola bir omuz da ben verebilirsem, kendimi gençlik yıllarımın en güzel günlerindeki kadar mutlu hissedeceğim. Zira dostlarım, en büyük mutluluk bugünün tüketilmesinde değil, yarının yaratılmasında saklıdır.”[*]
link: Gebze’den genç bir işçi, Yolumuz Ekim Devrimini Yaratanların Yoludur, 21 Kasım 2023, https://marksist.net/node/8127
Ekim’in Fenerinde İşçi Devrimi Hayalimiz
Devrimci Önderlerimiz Yolumuzu Aydınlatıyor