Günlerce medyada 3 yaşındaki Kobaneli Alan Kurdi’nin kıyıya vurmuş cansız bedeni üzerinden haberler yapıldı, fotoğrafları yayınlandı. Bu fotoğraf insan olan herkesin vicdanında bir sarsılma yarattı. Kirli ve haksız savaşın kıyıya vuran görüntüleriydi onlar. Ama Avrupalısından Türkiyelisine ikiyüzlü burjuva siyasetçiler aynı fotoğraf kareleri üzerinden kirli siyasetlerini yürütmeye devam ettiler. Hele biri vardı ki sanki Suriye’nin savaş cehennemine dönmesinde payı yokmuş ve Türkiye’de son iki aylık süreçte onlarca insanın ölümüne sebep olan bu savaşın baş sorumlusu o değilmiş gibi aymazca kameralar karşısında konuşabildi.
Alan bebek için timsah gözyaşları döken Erdoğan, Cizre’de olanlardan habersiz mi acaba? 8 gün boyunca sokağa çıkma yasağı uygulanan, elektriğin, suyun kesik olduğu Cizre’de halk yaşam savaşı verdi. Keskin nişancı polisler, kadın-çocuk demeden insanları katletti. Yaralıların ya da hastaların taşınması için ambulansların mahallelere girişine izin verilmedi. İş öyle boyutlara vardı ki, her şeyi göze alarak yaralıları evden çıkarıp hastaneye götürmek için gelen ambulans şoförleri ve sağlık ekipleri de keskin nişancıların hedefi oldu.
İnsanlar hastanelere götüremedikleri hasta, yaralı yakınlarını kaybettiler. Uygulanan abluka ve devlet terörü nedeniyle Cizre’de 8 gün içerisinde 21 sivil yaşamını yitirdi. Bunlardan biri 35 günlük Muhammed Tahir Yaramış isimli bir bebekti. Rahatsızlanan bebeğin acilen hastaneye yetiştirilmesi gerekiyordu. Ama sokağa çıkmak yasaktı! Ambulansın gelmesi yasaktı! Zırhlı araçlar ambulansı birkaç sokak ötede geri göndermişlerdi. Çaresiz ailenin gözleri önünde küçücük beden eriyip gitti.
Özel harekâtçılar tarafından katledilen bir diğer çocuk ise Cemile Çağırga’ydı. 10 yaşındaki Cemile ve arkadaşları evlerinin önünde oyun oynuyorlardı. Ama özel harekâtçıların, çocukların evlerinin önünde oynamasına, çocuk gülüşlerine dahi tahammülleri yoktu. Keskin nişancılar yine devreye girdi ve çocuk gülüşleri çığlıklara çevrildi. Evden feryatlar yükseldi. Cemile kan kaybediyor ve hastaneye yetiştirilmesi gerekiyordu. Ama yine ambulansın gelmesine izin verilmiyordu. Cemile daha fazla dayanamadı ve kara gözlerini yumdu. Cemile de onlarca çocuk gibi, AKP ve Erdoğan’ın iktidarlarını koruma hırsı uğruna yürüttüğü savaşın kurbanları arasına katıldı. Ne acıdır ki aileler cenazelerini bile istedikleri zaman ve istedikleri gibi kaldıramadılar. Cemile’nin cansız bedeni, sokağa çıkma yasağından dolayı evlerindeki buzdolabında bekletildi.
Bugün AKP-Erdoğan iktidarı, Kürt halkına, çocuklarının cansız bedenlerini buzdolabında bekletmeyi reva görüyor. Kürt halkının yaşadığı zulme, devletin baskısına burjuva medyada yer verilmiyor, verenlerin de sesleri kısılmaya çalışılıyor. Vicdanı kurumuş olanlardan, timsah gözyaşları dökenlerden, savaşı, çocuk ölümlerini durdurmalarını bekleyemeyiz. Çünkü iktidar hırsıyla yanıp tutuşanlar, kanla besleniyorlar. Onlar için ölenlerin Kürt ya da Türk olması fark etmiyor, onların sınıfından değiller. Ölenler hep yoksul işçi-emekçi çocukları. O halde bu işe el atması gerekenler biz emekçileriz. Emekçiler yaşanan acıları unutmayacak, bir gün mutlaka ama mutlaka zulmedenlerden, savaş çığırtkanlarından hesap soracak. Ve işte o zaman kalıcı ve gerçek bir barışı kendi elleriyle inşa edecek.
link: İstanbul’dan MT okuru bir işçi, İnsanlık Buzdolabına Kaldırıldı, 15 Eylül 2015, https://marksist.net/node/4459
Tırmandırılan Milliyetçiliğe Karşı Göreve!
Kürt Kentlerinde Artan Devlet Terörü