Yaklaşık 332 milyonluk nüfusu ile dünyanın en kalabalık 3. ülkesi olan ABD’de açlıkla mücadele eden milyonlarca insan bulunuyor. Koşullar içinden geçtiğimiz dönemde daha da kötüleşmiş durumda…
Koronavirüs salgınının ortaya çıktığı dönemden itibaren dünya çapında toplumların hayat koşullarının nasıl değiştiğine dair çeşitli araştırmalar yapıldı, yapılıyor. Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’de yapılan son araştırmalar pandemi sürecinde ülkedeki eşitsizliğin boyutlarının nerelere vardığını gösteriyor. Amazon, Tesla, Apple gibi sermaye devlerinin piyasa değerlerini katladığı bu dönemde 50 milyonun üzerinde Amerikalı güvenli gıda erişimine sahip değil. Hastalık öncesi dönemde bu rakam 10 milyonu çocuk olmak üzere 35 milyon civarındaydı. Bugün 50 milyonun 17 milyonunun çocuk olduğu dile getiriliyor. Bu da bugün Amerika’da her 6 kişiden birinin ve her 4 çocuktan birinin güvenli gıda erişimine sahip olmadığı anlamına geliyor. Veriler, şimdilik karnını doyuracak gıda bulsa da ekstra bir sağlık harcaması ya da fatura karşısında açlığa sürüklenecek milyonlarca Amerikalı olduğunu ortaya koyuyor. İhtiyaç duydukları gıdalara erişmek için gerekli paraya sahip olamayan milyonlar, bu yüzden öğün atlamak veya çok daha ucuza en sağlıksız yiyeceklerle beslenmek zorunda kalıyor. Pandemiden önce çocuklarının okullarda yediği bedava yemek sayesinde ayakta kalabilen, çalıştıkları işten kazandıkları gelirle cüzi koşullarda hayatlarına devam etmeye çalışan milyonlarca aile bugün açlıkla sınanıyor. Tarım Bakanlığının verilerine göre, eyaletten eyalete durum değişse de Amerika’daki tüm hanelerin onda birden fazlasının gıda güvensizliği yaşadığını belirtiyor. Kadınlar, göçmenler ve beyaz olmayanlar şartlardan orantısız biçimde daha fazla etkileniyor.
Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının ülkedeki açlığın boyutlarıyla ilgili sunduğu raporların yanı sıra yiyecek bankalarının önlerinde oluşan kuyruklar, “Amerikan Rüyası”ndan emekçi kitlelere düşen payı gösteriyor. Yiyecek bankalarına başvuran insan sayısı geçen seneye göre %60 daha fazla ve yiyecek bankaları artık ihtiyacı karşılayamıyor. Feeding America’ya göre Mart-Haziran döneminde yiyecek bankalarına gereksinim duyan her 10 kişiden 4’ü Covid-19’a bağlı sebeplerden işini kaybetmiş ya da bulunduğu koşullara mahkûm olmuş durumda. Yiyecek bankalarının önünde oluşan kilometrelerce kuyruklar, gıda talebinin daha önce görülmemiş ölçülerde olması ve açlığa mahkûm edilen insanların ihtiyaçlarının karşılanamayacak noktaya gelmesi ulusal çapta devasa bir problemi yansıtıyor.
Covid-19’u fırsata çeviren ABD yöneticileri ise toplumun taleplerini karşılayacak politikalar üretmek yerine hastalık perdesinin arkasına gizlenerek kitleleri baskılayacak, sosyal hayatı kontrol altında tutacak adımlar atıyor. Sermaye yanlısı Trump yönetiminin işçi sınıfına karşı düşmanca tavrı hastalık sürecinde de devam etti. Tarım Bakanlığının acil gıda yardımı programı kapsamındaki fon kalemini yakında iptal edeceği belirtiliyor. Bu dönemde ayrıca yüzlerce kamyonluk gıda ürününün insanlara ulaştırılması tedarik zinciri krizi bahanesiyle Tarım Bakanlığı tarafından iptal edildi. Tüm bu uygulamalar pek çoğu pandemi sürecinde işinden olmuş insanları derinden etkiliyor. Yakın zamana kadar yiyecek bankasına ihtiyaç duyacağını düşünmeyen milyonlarca insan bugün düzenli olarak yiyecek kuyruklarına giriyor. Çünkü karınlarını doyurmak için başka çareleri yok. Oysa yine bu süreçte Trump yönetimi sermaye için trilyon dolarlık destek paketleri çıkardı.
Bu tablo her ne kadar tamamen koronavirüs kaynaklı gibi gösterilse de ABD’de açlık problemi yeni değil. Koronavirüs salgınından önce 2019 verilerine göre 35 milyon insan açlıkla mücadele ediyordu. Feeding America geçen sene yaptığı bir çalışmada ülkede açlığa mahkûm edilen binlerce insanın resimlerini bir araya getirerek bir insan profili ortaya çıkardı. Ortaya çıkarılan kişi yapay zekâ tabanlı bir uygulama aracılığıyla konuşturuldu: “Ben Amerika’daki açlığın resmiyim” diyordu.
Dünden bugüne dünyanın “süper gücünde” ortaya çıkan bu tablo hepimizin içinde bulunduğu cendereyi resmediyor. Bu cendere kapitalizmdir. Cenderede ezilen biz emekçileriz. Sefalet ücretlerinin, işsizliğin, güvencesiz hayat şartlarının, açlık ve yoksulluğun yüzü bizleriz, arka planda ise kapitalizmin karanlık yüzü yatıyor. Çoğu zaman gizlenmeye çalışılan, emekçilerin beynine utanılacak bir şeymiş gibi işlenilen açlık dünya çapında yaşanan bir gerçekliktir.
Oysa biz işçiler dünyadaki bütün nimetleri ellerimizle yoğururuz. Bütün zenginliklerin kaynağında bizler varız. Ne var ki çeşmenin başını bir avuç asalak tutmuş; kaynaktan akan nice nimeti en eşitsiz şekilde bölüştürürler. Bundandır açlığımız, yoksulluğumuz bundan. Biraz da suskunluğumuzdan!
Zincir çekmişler her çeşmeye boydan boya, zincire bağlı milyonlar. Her çeşmeyi birbirine bağlamışlar. Yalnızca kendi çeşmelerine bakıyor zincirlerini unutanlar. Zincirlerine tek başına gücü yetmeyenler yılgınlık içinde. Zincirlerine razı olanlar var aralarında ve zincirlerine teslim olmayanlar… Çeşme başındakiler mutlu, yine de kontrolü elden bırakmıyorlar. Zincir belli belirsiz sesler çıkarıyor. Çeşmenin suyu çeşme başındakilere gidiyor…
Sonra zincirlerini fark ediyor insanlar. Yılgınlıklarını atıyor zinciri beraber kavrayanlar. Razı değiller zincirle yaşamaya artık. Zincirlerine teslim olmuyorlar. Milyonlarca çeşmede milyarlarca insan. Önce birbirlerini tanıyorlar, sonra zincirlerini. Çeşme başındakiler telaşlı, zincirleri iyice sıkıya veriyorlar. Zincir her yerinden şangırdıyor. Çeşmenin suyu bir çeşme başındakilere bir zincirlenenlere gidiyor.
Ve sonra kenetleniyor zincirlenenler birbirine. Her biri bir yerinden tutuyor zincirin. Uğulduyor ortalık, büyük sessizlikler, büyük haykırışlar oluyor. Çeşme başındakiler korkuyorlar, bir sağa bir sola kaçışıyorlar. Zincir korkunç bir gürültüyle kopuyor. Çeşmenin suyu dağılıyor etrafa. Zincirlenenler bir suya, bir kopmuş zincirlerine bakıyorlar. Gökyüzünü ve sonsuz çayırları farkediyorlar sonra. Kurumuş çayırlar ve kararmış gökyüzü rengârenk oluyor birden. Gökyüzü, çayırlar ve zincirlenenler, suya doyuyorlar…
Ne zaman ki dünyanın bütün çeşmelerinin başına dünyanın bütün işçileri geçer o zaman eşit bölüşülür üretilen bütün nimet ve zenginlik. O zaman son bulur açlık dört bucağında dünyanın…
link: İstanbul’dan bir eğitim emekçisi, Kapitalizmin Yüzü Amerika, Amerika’nın Yüzü Açlık, 28 Aralık 2020, https://marksist.net/node/7138
Para Basmak Kapitalizmi Kurtarır mı? /2
Endonezya’nın İsyanı: “Geriye Tek Söz Kaldı: Kavga!”