Değerli delegeler,
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Halkların Demokratik Kongresi 3. Genel Kurulu çok önemli bir süreçte toplanıyor. Kapitalizmin derinleşen küresel krizine hem dünyada hem Türkiye’de çok önemli siyasal gelişmeler eşlik ediyor. Emperyalist kapışmanın bir sonucu olarak, başta Suriye olmak üzere dünyanın birçok köşesinde savaşlar yaşanıyor. Alt-emperyalist bir konuma yükselen Türkiye burjuvazisi, AKP liderliğinde oluşturulan emperyal bir politikayla Ortadoğu’da söz sahibi olmaya çalışmaktadır. Suriye’deki iç savaşın dolaylı bir tarafı olan Türkiye ve AKP hükümeti, sermayenin çıkarları için bölgedeki savaşı körüklüyor.
Ortadoğu’ya dönük emperyalist kapışmanın baş aktörlerinden olan Türkiye, bu coğrafyanın kadim halklarından olan Kürtlerin özgürlük mücadelesini engellemek üzere her türlü yöntemi uyguluyor. Esad diktatörlüğüne karşı “özgürlük ve demokrasi”den dem vuran AKP iktidarı, sıra Kürt halkına geldiğinde, tam anlamıyla riyakârca bir tutum içine girmektedir. Sermayenin emrindeki AKP hükümeti, bir yandan Rojava’da gelişen Kürt inisiyatifini boğmaya çalışırken diğer yandan da Kürtleri oyalamaya, bölmeye dönük politikalar izliyor. AKP geliştirdiği milliyetçi-muhafazakâr politikalar eliyle Türk işçilerin bilincini esir almaya, işçi sınıfının çıkarının Kürt halkının taleplerinin karşılanmasından geçtiği gerçeğinin üzerini örtmeye çalışıyor.
Geleneksel devlet politikalarına sarılmaktan geri durmayan AKP, ne yaparsa yapsın Kürt halkının özgürlük mücadelesini bastıramaz. Kürt halkının taleplerini karşılamayan, anti-demokratik uygulamalara hız veren AKP, beri taraftan da işçi sınıfının haklarına saldırmaktadır. Kıdem tazminatını ortadan kaldıracak, kölelik bürolarına onay verecek ve taşeronluk sistemini alabildiğine yaygınlaştıracak saldırı paketi Meclis gündemine getirilmek istenmektedir.
Aslında AKP hükümeti, gerek dış gerekse iç siyasal gelişmelerin bir bileşkesi olarak son derece sıkışmış durumdadır. Şurası çok açık ki, sıkışan AKP hükümetini rahatlatan en temel şey, işçi sınıfının örgütsüz ve dağınık olmasıdır. Peş peşe yapılacak olan üç seçimin de etkisiyle burjuva siyaset arenasındaki kutuplaşma alabildiğine derinleşmektedir. Bu kutuplaşma işçi-emekçi sınıflara da taşınmakta, emekçi kitleler baskı altına alınmaktadır. Örgütsüz olan emekçi kitleler, AKP ve CHP’nin şekillendirdiği yapay kutuplaştırmanın tuzağına düşebilmekteler.
İşçi sınıfı içinde derin bir hoşnutsuzluk olmasına rağmen, bu hoşnutsuzluk henüz kendisine bir kanal bulabilmiş değildir. İşte sosyalistlerin odaklanması gereken yer tam da burasıdır. Unutmayalım ki, işçi-emekçi sınıfların yaşadığı sorunlar merkeze konmadan, işçi-emekçi sınıfları esas alan bir çalışma yürütülmeden, işçi-emekçi kitleler örgütlenmeden AKP, CHP ya da düzen cephesi karşısında başarılı olunamaz. İşçi sınıfının örgütlü olması demek, Kürt sorununun da hızla çözüm yoluna girmesi demektir. Zira Kürt sorununun çözülmesi ve Kürt halkının özgürlüğüne kavuşması, aynı zamanda Türkiye’nin işçi-emekçilerinin de özgürlüklerine kavuşması demektir. Örgütlü ve bilinçli işçi kitleleri, Kürt halkının demokratik taleplerine sahip çıkmaktan ve desteklemekten geri durmayacaklardır.
Tüm bu gerçekler hesaba katıldığında emek, demokrasi ve özgürlük mücadelesini güçlendirme çabasının taşıdığı önem daha iyi anlaşılacaktır. Geniş işçi ve emekçi kitleler içerisinde aktif, kararlı, sabırlı ve doğru hedeflere kilitlenmiş bir mücadele yürütmeden işçi sınıfını, Kürt halkının ve ezilen tüm halkların, toplumun ezilen tüm kesimlerinin haklarının tutarlı bir savunucusu haline getiremeyiz.
İşte bu nedenle hiçbir ayrım gözetmeksizin, Kürdüyle Türküyle, Alevisi Sünnisiyle, kadını erkeğiyle, işçi sınıfının dev gövdesini ayağa dikmek için çalışmak gerek! İşçilerin birliği ve halkların kardeşliği şiarıyla hepinizi saygıyla selamlıyor, genel kurulumuza başarılar diliyorum.
link: Marksist Tutum, HDK Üçüncü Genel Kurulu Yapıldı, 28 Ekim 2013, https://marksist.net/node/3336
Kaçan Olimpiyat Rantı
Otoriterleşme Süreci İlerliyor, Polisin Yetkileri Artıyor