Akademisyen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın evleri, 22 Mayısta, açlık grevlerinin 75’inci gününde polis tarafından basıldı. Günün ilk saatlerinde, gece 01.00 sularında siyasi şube polislerinin düzenlediği baskında evlerinin kapıları kırılan Gülmen ve Özakça gözaltına alındı. Baskını daha ilk dakikada sosyal medya hesaplarından duyuran Gülmen ve Özakça’ya destek verenler ve aileleri de gözaltına alındı. İnsan Hakları Anıtının çevresi polis bariyerleri ile çevrildi. İstanbul ve Ankara’da Gülmen ve Özakça’nın gözaltına alınmasını protesto edenlere polis saldırdı, gözaltına aldı.
Avukatların ve ailelerin yaptığı açıklamaya göre baskının ve gözaltının nedeni “açlık grevi eyleminin ölüm orucuna, Gezi ve Tekel direnişleri gibi bir direnişe dönüşme ihtimali” olarak gösterildi. Bu gerekçe, asıl nedenin darbe bahanesiyle 10 aydır sürdürülen OHAL sayesinde tüm toplumsal muhalefetin ezilmek istenmesine karşı tepki gösterenleri cezalandırmak olduğunu ortaya koyuyor. KHK ile ihraç edilmelerinin ardından direnişe geçen ancak defalarca gözaltına alınan, buna rağmen yılmayarak seslerini duyurmak için açlık grevine başlayan Gülmen ve Özakça, bir kez daha cezalandırılmak istenmektedir. Haksızlığa, keyfi biçimde işten çıkarılmaya karşı direnen Gülmen ve Özakça’ya desteğin büyümesinin iktidarı rahatsız ettiği açıktır.
Semih Özakça’nın eşi Esra Özakça yaptığı açıklamada “bu hukuksuzluk devam ederse su ve şeker de almayacaklar” derken, kendisinin de açlık grevine başlayacağını duyurdu. Anne Sultan Özakça ise şöyle dedi: “Kapıyı kırarak giyinmemize bile izin vermeden içeri girdiler. Çocuklarımız 75 gündür burada açlık grevindeler, bir yere kaçmıyorlar. Daha dün adli kontrol için karakola gittiler. Çocuğumun kılına zarar gelirse ben de karşılarındayım. Sorun açlık grevi ise ben de açlık grevi derim. Bundan sonra ne olursa olsun!”
KHK ile ihraç edildikleri işlerine geri dönebilmek için açlık grevini sürdüren Gülmen ve Özakça, darbe ile hiçbir ilgisi olmadığı halde işsiz bırakılan insanların sesi olmak istediklerini ifade etmişlerdi. Ancak egemenler bu sesi kesmek, boğmak ve büyüyen tepkinin önüne geçmek istiyorlar. Ama tarihin sayfaları baskının ve sömürünün olduğu yerde direnişlerin de olduğunu, büyük toplumsal patlamaların mayalanmasının ise asla engellenemediğini gözler önüne seriyor. Er ya da geç AKP iktidarının sonu da bu örnekler arasına girecektir.
Gülmen ve Özakça’nın karşı karşıya oldukları sağlık sorunlarının ve hayati riskin sorumlusu siyasi iktidardır.
Gülmen ve Özakça derhal serbest bırakılsın ve görevlerine iade edilsin!
Barışın, demokrasinin, adaletin sesi oldukları için işten atılan kamu çalışanlarına tüm hakları iade edilsin!
link: Marksist Tutum, Açlık Grevine Bile Tahammül Yok!, 22 Mayıs 2017, https://marksist.net/node/5658
Kuzey Kore Bahanesiyle Pasifik’e ABD Yığınağı
İtaat Etmeyen Gençlik Lazımmış!