Faşizm, tüm toplumun baskı altına alınması üzerinde yükselir. İktidarın ve tüm devlet gücünün tek elde toplandığı böylesi rejimlerde, her türlü muhalefet ezilir ve toplum tam anlamıyla zapturapt altına alınır. Güce tapan, sorgulamayan, eleştirmeyen, hesap sormayan ve biat eden bireylerden oluşan bir toplum, faşist rejimlerin en temel arzularındandır. Faşist rejimlerin kitle tabanı yaratmak ve etki alanını genişletmek üzere hedeflediği potansiyel bir örgütlenme alanıdır gençlik. Faşizm, gençliğin değişim arzusunu, isyan ruhunu, dinamizmini, enerjisini, kendi ideolojisi temelinde yönlendirmek için özel bir çaba harcar. Hitler Almanya’sında da durum bu olmuştur. Nazi rejimi, gençliği gerek iç gerekse dış savaşta vurucu güç olarak kullanmak üzere kendi kalıbına göre şekillendirmiştir.
Hitler Gençliği ve Alman Kızlar Birliği adlı Nazi gençlik örgütleri, Alman gençlerinin düşünce, duygu, inanç ve kanaatlerini belirlemede en önemli aygıtlardı. 1926’da kurulan Hitler Gençliği’nin Ocak 1933’te üye sayısı 50.000 iken, yılsonunda bu rakam 2 milyonu aşmıştı. 1 Aralık 1936’da gençlik konusunda kapsamlı bir düzenleme yapılarak Ulusal Gençlik Kanunu çıkarılmıştı. 1936’da 5,4 milyona ulaşan Hitler Gençliği, 1939 itibariyle zorunlu hale getirilmişti. Naziler, “itaatkâr, kanaatkâr ve fedakâr” nesiller yetiştirmek amacıyla, eğitim sistemini faşist rejimin çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirdiler. Genç kuşakların eğitiminin en önemli özelliği, Führer ve vatan için ölmeye hazır olmakta, rejime sadakat yemini etmekte, Yahudi karşıtlığında ve ırkçılıkta somutlanıyordu. Gençlik liderleri tarafından okul sonrasında, grup etkinlikleri, toplu mitingler, haftasonu kamp gezileri gibi faaliyetler düzenleniyordu. Spor ve bu tür etkinlikler propaganda faaliyetleri ile birleştiriliyordu. Özellikle erkeklerin Fırtına Birlikleri’ne veya silahlı kuvvetlere girecek şekilde eğitilmesine özen gösteriliyordu.
Tüm bunlara paralel olarak gençlik üzerinde korkunç bir baskı da vardı. Ancak gerek rejimin tedrisatı, gerekse bu baskılar gençliğin tamamını Nazizmin destekçisi haline getiremedi. Gençlerin bir kısmı, artan baskılara, sürekli göz hapsine alınmaya, şiddete, tutuklamalara, çalışma kamplarına rağmen bir karşı duruş gösterdiler. Ne giydiklerine, ne yediklerine, ne tür müzikler dinlediklerine, saç kesimlerinden dans etmelerine kadar gündelik hayatın hemen her alanına müdahale edenlere karşı geldiler. Faşist rejimlerin tüm kuşatmalarına karşın, hayatı elinde tutmak isteyenler, direnenler hep olmuştur. Yönetmenliğini Thomas Carter’in yaptığı 1993 yapımlı Swing Kids adlı film, Hitler Almanya’sının gençliğindeki bu dönüşümü ortaya koyuyor. Gündüzleri Hitler Gençliği’nin bir üyesi, geceleri Swing Kids (Swing Çocukları) olmak arasında ikili bir yaşam sürmekte olan gençlerin dönüşümünü anlatan bu film, faşizmin insana ve hayata olan düşmanlığına ışık tutuyor.
Peter Müller, Thomas Berger, Arvid ve diğerleri… Swing müziği ve dansına tutkuyla bağlı olan bir grup genç. Peter’in babası Wilhelm Müller ünlü bir müzisyen ve 6 yıl önce Gestapo tarafından sorgulanmış, işkence görmüş ve sorgu sonrasında yaşamını yitirmiş. Farben fabrikasında işçi olan annesi ise, kendisini çocuklarına adayan bir kadın. Mühendislik bölümünde okuyan Peter boş zamanlarında, kitapçıda çalışıyor, kendisine verilen adreslere sipariş edilen kitapları ulaştırıyor. Sokaklarda dolaşırken karşılaştığı manzara öfkelendiriyor Peter’i. Nazi subayları tarafından kapılarına “Verräter” yani hain yazılan Yahudi esnaflar, yağmalanan dükkânlar, artan kovuşturmalar. Toplumun hemen her kesimi Nazilerin göz hapsinde. Hemen her adımda, Hitler Gençliği üyelerinin rapor etmek üzere topladığı bilgilerle tedirginleşen insanlar. Peter, fırsatçı, yağmacı Naziler için, “her istedikleri şeyi alabileceklerini sanıyorlar” diyerek tepki gösteriyor. Nazilerin, aşağıladıkları halkların ürettikleri besinleri tüketmesine, sefahat içinde yaşamasına öfke duyuyor. Sokakta dolaştıkları bir gün, Yahudi bir esnafın radyosuna el koyan Nazi subaylarına ilişiyor Thomas ve Peter’in gözleri. Radyoyu alıp gitar ve plak tutkunu olan arkadaşları Arvid’e vermek istiyorlar. Ancak radyoyu alıp kaçarken Nazi subaylarına yakalanıyorlar. Gestapo’dan, annesiyle arkadaşlık geliştirmek isteyen ve dışarıya karşı yumuşak bir görüntü veren Nazi Kropp’un yardımıyla serbest bırakılan Peter için yeni bir dönem başlıyor.
Münih’te konuşan bir adam ve gençlerin değişen hayatı
Peter ile konuşan Kropp, yerel Hitler Gençliği komutanını haberdar ettiğini, Peter’in de onun yaşındaki her genç gibi davranması gerektiğini söylüyor. Hitler Gençliği’ne katılmayacağını belirten Peter’e kendi gençliğini anlatıyor. Çocuk yaşta tıpkı onun gibi babasını kaybettiğini, ancak Münih’te konuşan bir adamdan çok etkilendiğini ve hayatının değiştiğini anlatıyor. Çaresizliğini, içindeki özlemi, yalnız olmadığını o konuşmayla öğrendiğini söylüyor. Asıl olanın anavatanı kurtarmak gerekliliği olduğunu kavradığını ifade ediyor. Diğer yandan annesi de Peter’e, “Kendi geleceğini düşünmek zorundasın. Duygularının seni yönetmesine izin veremezsin” diyerek Hitler Gençliği’ne katılmasını telkin ediyor. Hitler Gençliği’ne katılan ve birbirinden ayrılmayan Thomas ve Peter için ikili yaşam başlıyor.
Gençliğin ideolojik eğitimine son derece önem veren Hitler Gençliği’nde, bir eğitim esnasında şunlar anlatılıyor gençlere: “Alman halkı içte korkacak bir şey olmamasına rağmen o kadar da huzurlu değil. Yahudi istilası bir veba gibi Almanya’nın ekonomik kalbine ölüm saçmaya hazırdır. Almanya Yahudilerin umurunda değildir. Erken yaştan itibaren, gençlerine dünya ekonomisini yöneten Yahudi atalarını takip etmeleri öğretilir. Almanya bu düzeni yeni yeni kırmaya başlamıştır.” Düşmanlığı, kindarlığı ve ırkçılığı körpe zihinlere kazıyan bu ideolojik bombardıman milyonlarca genci tuzağına düşürüyor.
Arvid, bir gün çok istediği bir plağı alıp keyifle yürürken, Hitler Gençliği’nin üyeleri tarafından yolu kesiliyor. Daha önceden tanıdığı ve Swing müziği dinleyen, fakat daha sonra Hitler Gençliği tarafından etkilenip Swing arkadaşlarına ihanete zorlanan Emil tarafından dövülüyor ve gitar çalamaması için parmakları kırılıyor. Arvid hastanede gözünü açtığında, bu kez karşısında yakın arkadaşları Thomas ve Peter’i dönemin kendilerine giydirdiği Hitler Gençliği kıyafetleri içinde görüyor. Yaşadığı ilk korku ve şaşkınlığı atlattıktan sonra, müziğini elinden almak isteyenlere karşı iki parmağıyla da olsa gitar çalmaya devam edeceğini söylüyor. Thomas ve Peter ise arkadaşlarını bu hale getiren Hitler Gençliği’ne derin bir öfke duyuyorlar. Daha sonra Emil, hain olmadığını, gözünün açıldığını, bir gün herkesin gözünün açılacağını söylüyor onlara. Eğitimler ve propagandalar aralıksız sürerken, Thomas, Peter, Arvid ve arkadaşları arasında çeşitli tartışmalar yaşanıyor. Kimin dönüştüğünü, neyin değiştiğini sorgulamaya başlıyorlar. Nazilerin “Zenci, Yahudi müziği, swing yasak” afişlerini dört bir yana astıkları günlerde, artık bu ikili yaşam arasında tercih yapma zamanı kapılarına dayanıyor.
Gençlere faşist ideolojinin aşılandığı bir başka eğitimde şunlar anlatılıyor: “Yahudi ona başka bir insan gibi bakmanızı ister. Ama size aynı şekilde bakmaz. O düşmanınızdır. Peki niye? Çünkü siz ondan üstünsünüz. Siz özelsiniz. Siz özel bir şeye aitsiniz. Yanınızdaki sizin kardeşiniz. Hepiniz kardeşsiniz. Hepinizin damarlarında aynı kan dolaşıyor. Yeryüzündeki en büyük ırkın kanı. Sadece altı kısa yılda yaptıklarımıza bakın. Her gün kim olduğunuzun bilincini yanınızda taşımalısınız.”
Peter için sorgulama kapısı Linge ile tanıştığında aralanıyor. Linge’nin kocası da Naziler tarafından öldürülmüş bir müzisyendir. Aynı zamanda Peter’in babasının keman öğrencisidir. Onunla konuşana kadar, sürekli babasını suçlayan ve ona öfke duyan Peter, Linge’den öğrendikleri karşısında yaşadıklarını, etrafında olup bitenleri ve kendisini sorguluyor. “Gündüzleri Hitler Gençliği, geceleri Swing Kids” olmak, etrafında olup bitenleri anlamlandırmak konusunda Peter bir adım daha atıyor.
“Bizzat siz yapmıyorsunuz diye katliamların bir parçası sayılmaz mısınız?”
O dönemleri hatırlayalım. Nazi orduları dünyayı kanlı bir savaşa sürükleyecek olan ilerleyişlerini sürdürmekteydi. 1938 Martında Avusturya’yı ele geçirmelerinin ardından, sıra Çekoslovakya’ya gelmişti. 1938 Eylülünde Münih’te bir araya gelen emperyalist güçler, Çekoslovakya’da Alman nüfusun yaşadığı Südet bölgesinin Nazi Almanya’sına verilmesini karara bağladılar. Ve 1 Eylül 1939’da Polonya’nın işgaliyle, II. Dünya Savaşının fitili ateşlenmişti. Bugün Afganistan, Irak ya da Suriye’de olduğu gibi, o dönemde de Çekoslovakya işgali özgürlük olarak sunuluyordu. Gerçekte yerlerde sürüklenip, dipçiklenip, terör estirilerek boyun eğmeye zorlanan Çeklerin, Nazi ordularına “şükranlarını sundukları” radyolar aracılığıyla Alman halkına şöyle anons ediliyordu: “Bugün tüm Almanya’ya büyük bir gurur duygusu ve Führer’in Südetenland’daki Alman kardeşlerimizin güvenliğini sağlamak için yaptığı cesur hareketin takdiri hâkim olmuştur. Çek ordusu, birliklerimizin gücü karşısında hiçbir direnç göstermemiştir. Aynı zamanda, Çek halkının artan kutlamalarına dair çeşitli bilgiler vardır. Birçok kişi cesur askerlerimizi selamlamak ve kurtarıcılarına minnetlerini göstermek üzere sokaklara dökülmüştür.”
Oysa “istikrar”, “demokrasi”, “özgürlük” ya da “barış” adıyla yapılan operasyonların, yürütülen savaşların gerçek niteliğini Arvid şöyle haykırıyor: “Hepinizin nesi var? Ne olduğunu görmüyor musunuz? Bakmaya korkuyor musunuz? Avusturyalıları öldürüyoruz. Sırada Çekler ve Polonyalılar var. Çingeneler ve Yahudilerden bahsetmeye gerek bile yok. Lafı bile olmaz. Bizzat siz yapmıyorsunuz diye bunun bir parçası olmadığınızı mı sanıyorsunuz!” İçinde bastırdığı öfke çığlığa dönüştüğünde Arvid ile arkadaşları arasında esaslı bir tartışma yürür. Düne kadar birlikte müzik dinledikleri, dans ettikleri arkadaşları dönüşerek tıpkı bir Nazi gibi konuşmaktadır. “Yahudi aşığı” olmakla, “Naziye dönüşmekle” birbirlerini suçladıklarında düne kadar kendilerine saçma gelen ideolojilerin, daha sonra gençleri nasıl körleştirdiği görülmektedir. Hitler Gençliği’nin üyelerinin bir araya getirildiği bir törende, “Bugünün Almanya’sında bize yol gösterecek olanlar gençlerimizdir. Nasyonal sosyalizm, insanlığın yaşadığı en büyük deneyimdir. İnsanlığın kurtuluşu bizim ellerimizdedir. Ve Hitler Gençliği bu geleceğin garantörüdür. Siz Almanya’nın yaşam kaynağısınız” denilerek faşizm zehri aşılanmaya devam edilmektedir.
Nefret dolu bir ses ve onun zafer vaatleri…
Peter, etrafında olup bitenlerle ve geçmişiyle hesaplaşırken, babasının sözleri yolunu aydınlatır. Babası bir mektupta, “Eğer sesi olan bizler, o sesi yanı başımızdaki insanlara yapılan zulme karşı yükseltmezsek, onların ölümüne ortak olmuş oluruz. Bu sesleri evlerimizde yükseltmemiz yetmez. Birçok Alman bunu yapıyor. Ama kapılarının dışında tek duydukları, Hitler’in nefret dolu sesi ve onun zafer vaatleri. Devam etmemi sağlayan şey, Peter’in küçük yüzündeki güçlü ve umutlu ifade ve etrafında olan bitenin farkına varması. Onu düşündükçe yaptığım şeyin yapılması gerektiğini biliyorum.” Ne kadar zorlu olursa olsun, nasıl bir bedel ödemesi gerekirse gereksin, insan yaptığı şeyin doğru ve yapılması gerektiğine inandığında her türlü zorluğa başkaldırır. Peter de etrafında “Heil Hitler!” diye söze başlayan, gözünü Hitler ile açıp Hitler ile kapatan insanların karşısına “Swing Heil” (Yaşasın Swing) diye tepki göstererek dikilir. Peter artık tarafını seçmiştir. O çalışma kampına götürülürken, geride bıraktığı kardeşi peşinden aynı şekilde haykırmaktadır: “Swing Heil!”
Milyonlarca insanın katledildiği ya da sakat kaldığı II. Dünya Savaşını başlatan, insanlara acımasızca işkence çektiren ve halkların hafızasına kara bir leke olarak kazınan Alman faşizminin yenildiğini yeni kuşaklar gördüler. Ancak faşizm belâsı bugün de insanlığın başına musallat olmuş durumda. Ve bu defa çok daha kanlı hesaplaşmalar, çok daha vahşi pazarlıklar yaşanması söz konusu. Bu film faşist ideolojinin nasıl insanları bataklığına çektiğini gösterirken, diğer yandan da en karanlık günlerde bile direnci korumak gerektiğini ortaya koyuyor. Gelecek, eli kanlı faşistlerin karanlık gölgesinde değil, faşizmi yaratan kapitalizme karşı örgütlü mücadele yürütenlerin kararlı duruşu ve inancı etrafında mayalanacak. Geleceği belirleyecek genç kuşaklar kim oldukları, hangi sınıftan oldukları bilincini her an içinde taşıdıkça, karanlıklar aydınlığa dönüşmeye muktedirdir.
link: Ceyhan Duru, Gündüzleri Hitler Gençliği, Geceleri Swing Kids, 31 Mart 2018, https://marksist.net/node/6279
ÖNSÖZ
Mısır Seçimlerinin Anlattıkları