AKP’nin yeni Genel Başkanı ve yeni Başbakan, makamına atanmasının ardından yaptığı açıklamalarda çeşitli “müjdeler” verdi. Bu müjdelerden biri de bireysel emeklilik sistemiyle ilgili. Bu yılın başında, dönemin Maliye Bakanı Naci Ağbal, bireysel emeklilik sistemine katılımın arttırılması için çalışmalar yapılacağını, katılımın tüm çalışanlar için zorunlu olacağını açıklamıştı. Peki bireysel emeklilik konusunda bu kadar ısrarcı olmalarının altında ne yatıyor? Kamusal emeklilik dururken neden ikinci bir emeklilik sistemi getiriliyor?
Dünya genelinde kapitalist sistemin krizi derinleştikçe işçi sınıfının haklarına yönelik saldırılar da tırmandırılıyor. Türkiye’de kölelik büroları, özel sözleşmeli personel gibi yakın zamanda AKP’nin hızla Meclis’ten geçirdiği düzenlemeler, burjuvaziye daha ucuz işgücü sağlamaya dönüktür. Sırada kıdem tazminatı var. Birkaç yıl önce emeklilik yaşının yükseltilmesini sağlayan düzenleme de bu doğrultuda atılan adımlardandı.
Emeklilik yaşı yükseltilirken, ortalama yaşam süresinin uzadığı iddia edilmişti. O dönem kullanılan söylemlerden biri de “yaşam süresi artıyor, yaşlı sayısı artıyor” idi. Böylelikle işçilerin daha uzun süre ve daha çok prim ödemeleri, emekli olabilmeleri halinde ise daha kısa süre boyunca emekli maaşı alabilmeleri sağlandı. Bugün gelinen noktada işçilerin emekli olana kadar çalışmak zorunda bırakıldığı koşullar, önce taşeron işçiliğin yaygınlaştırılması, ardından kiralık işçi bürolarının resmileştirilmesiyle iyice ağırlaştırılmış durumda.
AKP açıkça işçileri sefalete mahkûm etti. Tüm çabalarına rağmen tasarruf oranlarının halen istediği noktada olmadığından dem vuran AKP, bu oranı arttırmak için çalışmalar yaptığını açıkladı. İşte bu kapsamda duyurduğu çalışmalardan biri de bireysel emekliliğin yaygınlaştırılması.
Bireysel emeklilik sistemi (BES), ilk defa 2001’de çıkarılan yasayla yürürlüğe sokulmuştu. BES’i yaygınlaştırmak için 2013’ün başında yapılan düzenleme ile AKP, yüzde 25 devlet katkısı ve şirketlere vergi kolaylıkları sağlayarak katılımı arttırmayı, böylece bu fonda birikecek parayı arttırmayı amaçlamıştı. Ancak istenilen düzeye ulaşılamadı. Bugüne kadar sisteme girmiş olan 11 milyon 208 bin kişiden 4,1 milyonu, geçen yıl sisteme dâhil olan 1 milyon 233 bin kişinin ise 743 bini sistemden ayrıldı. Çünkü kendi isteğiyle sisteme dâhil olanlar bile memnun değil. Bu kez gündeme getirdikleri düzenlemeyle, bütün çalışanları otomatik olarak BES’e dâhil edecekler. Hiçbir çalışanın itiraz hakkı olmayacak ve 6 ay dolmadan sistemden çıkmasına izin verilmeyecek. Üstelik bakan, sistemden çıkanların paralarını geri alabileceğini söylese de, geçmiş örneklerden yola çıkarsak, bunun ne zaman ve ne şekilde olacağı da şüphelidir.
AKP hükümeti, bireysel emeklilik için yaptığı düzenlemeyi, çalışanların tasarruf sağlayarak emekliliklerinde ek gelir sağlamaları ve refah düzeylerinin yükseltilmesi için yaptığını iddia ediyor. Bireysel emeklilik önceki halinde isteğe bağlı iken, şimdi zorunlu hale getiriliyor. Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu’nun ilk halinin amaç ve kapsam kısmında, “ekonomiye uzun vadeli kaynak yaratarak istihdamın arttırılması ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunulması” ifadesi dikkat çekiyor. Bu ifadeler ekonomiye uzun vadeli kaynağın, işçinin ücretinden yapılacak ek kesintiyle sağlanacağını ve bu yolla sermayeye kaynak aktarılacağını açıkça ortaya koyuyor.
Böylece kamusal emeklilik sistemini güçlendirmek yerine neden bireysel emeklilik sistemini gündeme getirdikleri de daha açık ortaya çıkıyor. Kamusal emekliliğin tasfiye edilmesine doğru giden bu yol, sermayeye fon sağlamayı amaçlıyor. Ekonomik kalkınma gayesiyle attıklarını söyledikleri hiçbir adımın işçilerin, emeklilerin refah düzeyini yükselttiği görülmedi. Bu düzenlemeyi de gerçekten işçilerin refah düzeyini yükseltmeyi düşündükleri için değil, işçiden nasıl daha fazla kesinti yapacaklarını düşündükleri için hayata geçirecekler. Bu kesintileri de hiç kuşkusuz sermayeye aktaracaklar.
Bu yılın başında, dönemin Maliye Bakanı Naci Ağbal, tasarrufları arttırmak için Bireysel Emeklilik Sistemini (BES) otomatik hale getireceklerini açıklamıştı. Ağbal, mevcut durumda Türkiye’de yüzde 15 civarında olan hane halkı tasarruf oranını yüzde 25-30’lara çekmek istediklerini söylemişti. IMF’nin tasarruf oranlarına ilişkin yayınladığı raporda da, Türkiye’de bu oranların arttırılması için önlem alınması gerektiği savunuluyordu. IMF, Türkiye’nin gayri safi tasarruf oranının bu yıl %15,4, 2017’de yüzde 14,9, 2018-2021 yıllarında %14,6’ya gerileyeceğini öngörüyor. Tassarruf oranlarını arttırmak için AKP hükümeti derhal kamusal emeklilik fonunu yağmalamayı ve bireysel emeklilik yoluyla işçileri yolmayı önüne koydu.
Düşük ücretler nedeniyle işçilerin büyük bir bölümünün, emeklilikleri veya çocuklarının geleceği için tasarruf edebilmesi, eline geçen paranın bir bölümünü bir köşeye ayırması imkânsız. İşçilerin çoğu kredi kartlarıyla bankalara borçlanarak ayın sonunu zar zor getirebiliyor. AKP hükümeti işçilere gelecekleri için tasarruf imkânı sağlamıyor. Ama düşük ücretlerden bile “tasarruf” adı altında kesinti yapmayı planlıyor.
BES sistemine katılım sağlayanların sayısı bu yıl 6 milyonu aştı. Bu sayı bütün sigortalıların yaklaşık yüzde 24’üne karşılık geliyor. BES’te biriken toplam paranın %24’ünü geliri 13 bin liranın üzerinde olanlar, %38’ini ise geliri 2600-3900 lira arasında olanlar sağlıyor. BES’teki asgari ücretli sayısı ise sadece 35 bin. Fonda biriken para 47,4 milyar liraya ulaşmış durumda (%25 devlet katkısı dâhil). Bu paralar sermayenin iştahını kabartmış olacak ki, katılımcı sayısını daha da arttırmak istiyorlar. BES’e katılımın zorunlu hale getirilmesiyle birlikte, sistemdeki asgari ücretli sayısı milyonları bulacak.
Çalışanlara “harcama yaparken biraz daha tutumlu olmalarını” tavsiye eden Ağbal, tasarrufun tadını alabilsinler diye herkesin sisteme otomatik olarak dâhil edileceğini ve 6 aydan sonra sistemden çıkıp çıkmama tercihinde bulunabileceklerini söylemişti.
Hatırlanacağı gibi önceki hükümetler de benzeri gerekçelerle fonlar oluşturmuşlardı. Tasarruf teşvik ve konut edindirme fonlarının başına ne geldiği belleklerdeki yerini koruyordur. Keza AKP döneminde, İşsizlik Fonunun, işsiz kalan işçilerden çok patronların kullanımına açıldığına, fonla ilgisi olmayan GAP ve benzeri projelere aktarıldığına da tanık olduk, oluyoruz. Kapitalist devletin tasarruf anlayışı işte budur! İşçiden al, patrona ver!
AKP’nin bakanlarının çeşitli zamanlarda yaptığı açıklamalara göre, bireysel emeklilik sistemine katılım için çalışanlardan ücretlerine göre her ay en az 100 lira kesinti yapılacak. Sisteme dâhil olanlar, 56 yaş ve 10 yıl prim ödeme şartlarını sağlayınca, ikinci emeklilik sisteminden isteğine bağlı olarak toplu para veya aylık maaş alabilecek. Asgari ücretli milyonlarca işçiden yapılan kesintiler, alınan vergiler yetmiyormuş gibi en az 100 lira daha kesilecek.
AKP’nin bu adımıyla emeklilik sisteminin tamamen özel sektöre devredilmesinin yolu açılıyor. Fonda biriken ve 50 milyar liraya yaklaşan para, sermayenin kullanımına bu şekilde sunulacak. Bugüne kadar sadece orta ve üst gelir grubundaki çalışanları kapsayan sistem, otomatik katılım sayesinde asgari ücret alan milyonlarca işçiyi de kapsayacak. Asgari ücretliler, sadece zorunlu süre doluncaya kadar sistemde kalsalar dahi, fonda biriken paranın yüksek oranda artmasına istekleri dışında katkıda bulunacaklar. Tasarruf oranı da sermayenin hedeflediği yüzde 30’lar seviyesine ulaşabilecek, hatta geçebilecektir. Bu seviyeye ulaşmaktaki amaç, 2023 hedeflerine doğru bir adım daha ilerlemek.
2023 hedeflerine ulaşmaktan, Yeni Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokmaktan dem vuran AKP’li egemenler, bu hedeflere işçi sınıfının haklarına çöreklenerek ulaşmaya çalışıyorlar. Dünya genelinde işçi sınıfının haklarına yönelik gerçekleştirilen saldırı dalgasının Türkiye ayağını istikrarlı bir şekilde yürütüyor AKP.
Attığı her adımda, toplumdaki yapay kutuplaşmanın derinleşmesine, ülkenin bir bölümünün savaş alevleri içinde yanmasına neden olan hükümet, işçi sınıfının kazanılmış haklarını da bu arada bir bir gasp ediyor. İş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçilerin sayısı her yıl daha da artıyor. İşçi sınıfı ise, örgütsüzlüğün bedelini, haklarını, sağlığını ve canını yitirerek ödüyor.
AKP’nin dayatmalarına, sermayenin yalanlarına kanmamak, saldırıları geri püskürtmek ve refah seviyesini gerçek anlamda yükseltmek için işçi sınıfının birlik olmak ve mücadele etmekten başka çıkar yolu yoktur.
link: Berdan Güney, Bireysel Emeklilik Yağması, 5 Haziran 2016, https://marksist.net/node/5124
Dünya İnsani Zirvesi: İkiyüzlülükte Zirve
Faşist Gidişat ve İşçi Sınıfı