Ben metal iş kolunda çalışan bir işçiyim. Birçok işçi arkadaş gibi ben de başımdan geçen bir olayı sizlerle paylaşmak istedim. Elimden geldiği kadar yazmaya ve sizlerin de böyle sorun yaşadığınızı bilip bunu paylaşabileceğimizi ve ortak bir mücadele yürüteceğimize canı gönülden inanıyorum.
Yaşadığımız olay geçen Mayıs ayının ikinci haftasında, çalıştığım işyerinde meydana geldi. Yeni üretim müdürü işçilere “19 Mayıs günü çalışma olacak ve bu çalışma fazla mesai olmayacak!” diye bir duyuru yaptı. Çalışmanın haftanın diğer günleri gibi ücretlendirileceğini söyledi. Duyuru yapıldıktan sonra iki gün geçti. İşçi arkadaşlar “biz müdürle toplantı yapmak istiyoruz” demeye başladılar. Bunu duyan bizim genç, hızlı, dinamik yeni üretim müdürümüz apar topar biz işçileri toplayıp başladı konuşmaya. Eski çalıştığı iş yerlerinden örnekler verip oralarda 19 Mayıs’ın resmi tatil olmadığını, resmi tatil günlerinin sadece 29 Ekim ve 30 Ağustos olduğunu, bu nedenle bu iş yerinde de bundan sonra 19 Mayıs’ın resmi tatil günü olmayacağını belirtmeye çalıştı. Elinde bu konuyla ilgili resmi bir belge olduğunu söyledi.
Fakat ustabaşı, “bizim de elimizde Çalışma Bakanlığının bir kâğıdı var” dedi, “bu belgede 19 Mayıs’ın resmi tatil günü olduğu gözüküyor.” O sıra da genel koordinatör gelip “genç, hızlı, dinamik” müdürü kenara çekip konuştu. Bir dakika sonra müdür yarın Çalışma Bakanlığından bir kâğıt alacağını ve açıklama yapılacağını söyleyip gitti. İşçiler de sabırsızlıkla yarını beklemeye başladı. Ertesi gün neler olacak diye işçi arkadaşlarla konuştuk. Kimisi heyecanla “bekleyip görelim” dedi, kimisi de “çalışma olsa da ben gelmem” dedi. Herkes kendinin neler yapabileceğini söyleyip durdu.
Biz işçiler birlikte hareket etmekten öyle korkuyoruz ki. Hiçbir işçi arkadaşın ağzından hep birlikte hareket edersek kelimesi çıkmıyor. İşçi arkadaşlarına ve sınıfının gücüne o kadar güvensizler ki, kişisel hareket etmeyi tercih ediyorlar.
Sabah herkes üretim müdürünün bir açıklama yapmasını beklerken, nedense istenilen zamanda bir açıklama yapılmadı. İşçilerin gözleri üretim müdürünün kapısına bakıyordu. Ne zaman açıklama yapacak diye. Ama yeni üretim müdürümüz akşam mesai bitimine kadar odasından dışarı çıkmadı. Öğleden sonra duyuru panosuna muhasebeden bir işçi arkadaş bir yazı astı. “19 Mayıs Resmi Tatil günüdür. Çalışma olmayacaktır.” Altında genel koordinatörün imzası.
İşçi arkadaşların hepsinin kazanılan zaferle yüzleri gülüyordu. Ama yaptığımız tek şey orada birlikte durmamızdı. Yani üretimden gelen gücümüzü sadece beş dakika göstermek oldu. Bunun bilinciyle hareket etmedik ama örgütlü gücümüzü göstermiş olduk. Ama yaşamımızdaki diğer sorunlarda da düşünmemiz gerekiyor. Biz işçiler bir resmi tatil gününü bile bilmiyoruz. Durumumuz o kadar kötü.
Meclisteki milletvekilleri ve bizi temsil ettiğini söyleyen diğer insanlar, sabahlara kadar oturup (yazık onlara!) güya yararımıza olacak yasalar çıkartıyorlar. Bir de bunları bir güzel allayıp süsleyip bizi kandırmaya çalışıyorlar. Biz de her seferinde onlara inanıyoruz. Çünkü inanmak için beynimizdeki avuntularla kendimizi kandırıyoruz. Ne de olsa, okumuş tahsilli insanlar, bizden daha iyi düşünürler deyip duruyoruz.
Ama şunu unutmamak lazım. İşçiler önce kendi örgütlü güçlerine güvenmelidir. Kapitalistler kendi düzen çarklarının devamı için elinden geleni yapıyorlar. Sabahlara kadar oturup tartışıyorlar. Evet, bunu bizim için değil bizi daha iyi nasıl sömürürüz diye yapıyorlar. Neden çalışma saatini kısaltmayı düşünmüyorlar veya işsizlere iş imkânı sağlamıyorlar? Ya da neden işten atmak için bir güzel maddeler bulup bizi tazminatsız işten atmanın yasalarını çıkarmaya çalışıyorlar?
Uyan uyan
İşçi kardeşim.
Suyun kanalına
Bir taş da sen koy.
Akarsuyun kanalına
Yön ver.
Kır at şu zincirlerini.
link: Samandıralı bir grup MT okuru, Uyan İşçi Kardeşim, 29 Haziran 2005, https://marksist.net/node/421
Bir tekstil işçisinden
Ya mücadele, ya ölüm