Kapitalist düzen çürüdükçe toplumu da çürütüyor ve ürettiği çürümenin üzerini örtmek için insanları dört duvar arasına hapsediyor. Milyonlarca insan asgari ücretle çalışacak bir iş bulmak için bile aylarca hatta yıllarca beklemek zorunda kalıyor. İnsanlar açlığa mahkûm edildikçe, hırsızlık, kapkaç, fuhuş da doğal olarak artıyor.
Tüm bunlara ek olarak, devletin muhalif gördüğü herkesi “etkisiz hale” getirmek üzere zindanlara tıkma çabası sonucunda, son bir yıl içinde cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 70 binden 93 bine çıktı. Cezaevlerinde boş ranza kalmadığı için yüzlerce tutuklu ve hükümlü, kalın parmaklıklar ardında, camları bilinçli olarak kırılmış koğuş ve hücrelerde, kışın soğuğunda yere serdikleri yataklarda yatıyorlar. F tipi cezaevlerinde ise, rutubeti eksik olmayan tek kişilik hücrelere sokulan devrimci tutsaklar, tek tip elbiseleri giymeyi kabul etmedikleri için, kışı yazlık, yazı da kışlık elbiselerle geçiriyorlar.
Son bir yılda tutuklu ve hükümlü sayısında 23 bin kişilik bir artış yaşandı. Savcılar cezaevlerinin Cumhuriyet tarihinin en kalabalık dönemini yaşadığını ifade ediyorlar. Cezaevindeki insan sayısının nüfusa oranla da çok arttığını vurguluyorlar. Adalet Bakanlığı, cezaevlerindeki doluluğu azaltmak için, henüz inşa halinde olan cezaevlerinin açılışını yaparak oraları da devreye sokuyor. Devletin soruna bulduğu çözüm cezaevi sayısını arttırmaktan ibaret.
Yapımı devam eden cezaevlerinin bir an önce “hizmete açılmak” istenmesinin tek nedeni yerde yatan tutuklu ve hükümlüler değil elbette. Cezaevleri uzun zamandır burjuvazi için bedava işgücü anlamına da geliyor. Çalışmayı kabul etmeyen tutuklulara ise şöyle cezalar veriliyor: Uyumak için gidilen hücrelerden 24 saat çıkartılmamak, hastalandığında hastaneye götürülmemek, aile görüşüne çıkartılmamak, mektup almasına ve göndermesine izin vermemek, “ıslah” olana kadar hücreden dışarı çıkartılmamak vb.
F tipinde baskılar sürüyor!
F tipinde kalan devrimci tutsaklar ise, zorla çalıştırılmayı kabul etmedikleri için “özel” muameleye tâbi tutuluyorlar. 24 saat tek kişilik hücrelerde tutulan devrimciler, haftalarca aile ve avukat görüşüne çıkartılmıyorlar. Hastalanan devrimci tutsaklar bıraktık hastaneye götürülmeyi cezaevi revirine bile çıkarılmıyorlar.
2000 yılından beridir devrimci tutsaklar tek ve üç kişilik F tipi hücrelerde tutuluyorlar. Özellikle F tipi cezaevlerine konan devrimcilerde benzer tip hastalık baş gösteriyor: görme bozukluğu, diş çürükleri, kas ve kemik hastalıkları vb. Acil tedaviye ihtiyacı olan devrimcilerden biri de Erol Zavar. Zavar, uzun zamandır mesane kanseri hastası. Fakat bırakın tedavi edilmesini, hastaneye bile götürülmüyor. Ama sıra faşist mafya şeflerine gelince durum değişiyor. Meselâ Alettin Çakıcı çok yemek yediğinde şişkinliğinin giderilmesi için bile hastaneye götürülüyor. Üstelik tepeden tırnağa muayene de ediliyor. Devrimcilerin ise hiçbir talebi karşılanmıyor. Gönderilen kitaplar, dergiler, gazeteler bile kendilerine verilmiyor.
İşçi sınıfı kapitalist sisteme karşı ayağa kalkıp mücadeleye atılmadığı sürece, kapitalist çark aynı yönde dönmeye devam edecek. Cezaevleri daha fazla doldurularak tutuklu ve hükümlüler köle gibi zorla çalıştırılacak. F tiplerinde hak gaspları ve baskılar sürecek.
Esasında kapitalist düzen yalnız cezaevlerini değil, fabrikaları, okulları ve atölyeleri de cezaevine çevirmiş durumda. Beri yandan işçiler işten atılmakta, ücretler düşmekte, iş saatleri uzamakta, çalışma koşulları her yönden ağırlaştırılmakta ve ekonomik-sosyal kazanımlar gasp edilmektedir. Çalışma saatleri sendikalı işyerlerinde bile en az 12 saate çıkarıldı. Üç vardiya çalışan işyerlerinin büyük bir bölümü iki vardiyaya çevrildi. Çalışma temposu iyice hızlandırıldı. Esnek çalışmanın uygulanmadığı sektör ve işyeri yok gibi. Bütün fabrikalar ve atölyeler fiziki yapısından, çalışma saatlerinin uzatılmasından, ustabaşlarının, amirlerin ve müdürlerin uyguladığı baskıdan ötürü, işçiler için adeta yarı açık cezaevine çevrilmiş durumda.
Tüm bunlara son vermek için kapitalist sisteme karşı mücadeleye atılmaktan başka çaremiz yok. İşçi sınıfı kapitalist sisteme karşı mücadeleye giriştiğinde ve onu yerle bir ettiğinde, hapishanelerin duvarlarını da yıkacak ve dünyaya gerçek özgürlüğü getirecek.
link: Emekli bir deri işçisi, Cezaevleri Ağzına Kadar Doldu!, 11 Mart 2008, https://marksist.net/node/1731
Emekçi Kadınlar ve Emperyalist Savaşlar
Kadıköy’de 8 Mart Mitingleri