8 Mart Kadın Platformunun organize ettiği Dünya Emekçi Kadınlar Günü mitingi cumartesi günü Kadıköy’de yapıldı. Mitinge KESK’li, DİSK’li, TMMOB’li, DTP’li, EMEP’li, ÖDP’li, SDP’li, EKD’li, Köz okuru kadınlar, Küresel Eylem Grubu, İmeceli Kadınlar, Feministler ve Morçatı altında yer alan kadınlar katıldı. Kadın grupları Tepe Nautilius önünde saat 11’de toplanmaya başladılar. Kitlenin toplanması beklenirken, Kürt kadınlar zılgıtlar eşliğinde halaylar çektiler. Kürt kimliklerinden dolayı yaşadıkları baskılara sloganlarla tepki gösterdiler. Barış Anneleri İnisiyatifi “Biz anneyiz savaşsız bir dünyadan yanayız” pankartıyla; DİSK, Tersane İşçi Aileleri imzalı “Artık eşler dul, çocuklar yetim kalmasın” pankartıyla; direnişleri devam eden İlbek Tekstil işçisi kadınlar “Yaşasın İlbek Tekstil işçilerinin direnişi” pankartıyla mitinge katıldılar.
Sayıları 7 bini bulan kitle, buradan Kadıköy İskele Meydanına kadar sloganlar eşliğinde yürüdü. Alana girilmeden önce feministler polisi “Tecavüzcü polis” sloganıyla protesto ettiler. Bariyerlerle çevrili olan miting alanına polisin üst aramasından sonra girilebildi.
[img_assist|nid=1732|title=|desc=|link=none|align=left|width=480|height=360]Çoğunluğu oluşturan DTP’li kadınlar toplanma alanından mitingin sonuna kadar canlılıklarını korudular. Kürt kadınların coşkusu diğer grupları da etkiledi. Miting boyunca cinsiyet ayrımcılığını ve Kürtlere yönelik baskıları protesto eden “Jin jiyan azadi”, “Kadınlara özgürlük, halklara kardeşlik”, “Cinsel, sınıfsal, ulusal sömürüye son”, “Barış hemen şimdi” sloganları atıldı.
Başbakanın 7 Martta yaptığı açıklamada kadınlardan en az üç çocuk doğurmalarını istemesine, “Diyelim ki doğurduk, sen mi bakacaksın?” şeklinde cevap veren dövizler de kadınların elindeydi.
Miting alanında oluşturulan kürsüde katılımcı kurumların temsilcilerinin yanı sıra İlbek Tekstil işçisi bir kadın da söz alarak, “işçilerin yarısı kadın, çalışırken aynı işi yapmamıza rağmen erkek arkadaşlarımızdan daha düşük ücret alıyoruz” diyerek çalıştıkları işyerlerinde maruz kaldıkları cinsiyet ayrımcılığını vurguladı. Fabrikanın önünde direnişlerini sürdürmeye devam edeceklerini de ifade etti. Kocasını tersanede iş cinayetinde yitiren Ruhiye Levent de bir konuşma yaptı. Yapılan konuşmaların önemli bir bölümü Kürtçeydi. Kürtçe yapılan konuşmalar Türkçeye çevrildi.
Alana giriş sırasında polisin erkekleri “platform kararıyla” alana sokmaması dikkat çekti. Miting boyunca da platformdan sıkça yapılan anonslarla erkekler uyarıldı ve alana girmemeleri istendi.
Yapılan konuşmalardan sonra, müzik gruplarının Kürtçe ve Türkçe söyledikleri türküler ve marşların ardından miting sona erdi.
Pazar günü ise kadınlı erkekli devrimci çevreler ve çeşitli dernekler Kadıköy’deydi. Yaklaşık 4 bin kişinin katıldığı pazar günkü mitinge, Türk-İş’e bağlı İstanbul Şubeler Platformu ve KESK de pankart açarak katıldı. Tepe Nautilius önünde saat 13’te toplanan kitle, Kadıköy İskele Meydanına doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca “Yaşasın 8 Mart”, “8 Mart Kızıldır Kızıl Kalacak”, “Cinsel Sınıfsal Ulusal Sömürüye Son” gibi sloganlar atıldı. Bunun yanı sıra SSGSS yasasını protesto eden ve yasanın geri çekilmesini talep eden sloganlar da atıldı.
Yapılan açış konuşmasında, Kürt halkına karşı yürütülen haksız savaş kınandı ve şöyle dendi: “Yıllardır türlü katliamlarla imha ve inkar politikalarının hüküm sürdüğü Kürtlerin yaşadığı coğrafyada savaş, sınır ötesi operasyonlarla derinleştiriliyor. Emperyalizmin dolaysız desteğiyle süren bu katliamı en yakıcı hisseden yine Kürt kadınları oluyor. Evleri, köyleri yakılıp yıkılan, tecavüze uğrayan, eş ve çocuklarını kaybeden Kürt kadınları aynı zamanda isyanın ve direnişin adı oluyor.” Yapılan konuşmalardan sonra miting, okunan şiirler, söylenen şarkılar ve çekilen halaylarla son buldu.
Birkaç yıldır farklı yaklaşımlar nedeniyle parçalı kutlanan 8 Mart, böylece bu yıl da yine parçalı bir şekilde kutlanmış oldu. 8 Mart’ın bir kadın eylemi olduğunu ve eyleme sadece kadınların katılması gerektiğini savunan gruplar, erkekleri tamamen dışlayan bir tutum sergiliyorlar. Oysaki 8 Mart’ı yaratan kadın işçiler, erkek işçi arkadaşlarıyla birlikte, omuz omuza mücadele etmişlerdi. “Eşit işe eşit ücret” talebini dillendirenler arasında erkek işçiler de vardı. Cinsiyet ayrımcılığını da, ırk ayrımcılığını da yaratan sınıflı toplumun ta kendisidir. Erkek egemen anlayışı kendinden önceki sistemlerden devralan kapitalizm altında, işçi kadınlar çifte sömürüye maruz kalmaktadır. Bu sorunun nihai çözümü de erkek işçilerin kadın işçilerle birlikte kapitalizme karşı birleşerek mücadele etmesinden geçiyor.
Egemen sınıfa karşı girişilen her kavga, eğer kadınlar varsa kazanımla sonuçlanmıştır. Bu da gösteriyor ki, kadınlar mücadeleye katılmadan işçi sınıfı kurtulamaz!
link: İstanbul’dan bir MT okuru, Kadıköy’de 8 Mart Mitingleri, 9 Mart 2008, https://marksist.net/node/1733
Cezaevleri Ağzına Kadar Doldu!
Başkalarını Ezen Uluslar Özgür Olamazlar!