10 Ekim 2015’de Ankara’da DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından düzenlenen “Emek, Barış ve Demokrasi” mitingine IŞİD canileri tarafından yapılan canlı bomba saldırısı sonucunda aralarında anaların, çocukların, işçilerin, gençlerin, ninelerin, dedelerin olduğu 104 barış karanfili hayatını kaybetti, 500’den fazla insan yaralandı. Aradan geçen 9 yılda ne acımız dindi ne öfkemiz. Siyasi iktidarın seçim öncesinde ve sonrasında önünü açtığı katliamlarla başlattığı kaotik ortam sayesinde oluşan korku iklimi ve devamında gelen faşizm, Türkiye’de bugün emekçilerin yaşadığı yoksulluğun, geleceksizliğin, durmadan körüklenen militarizmin, baskının da yapıtaşlarından biri oldu.
7 Haziran 2015 seçimlerine gidilen dönem emekçi kitlelerin anlamlı bir kesiminde AKP iktidarına karşı tepkinin arttığı bir dönemdi. Seçime çok kısa bir süre kala HDP’nin Diyarbakır mitinginde bomba patlamış, HDP il ve ilçe binalarına yönelik provokatif eylemler düzenlenmiş ama muktedirler yine de emekçilere istedikleri gözdağını yeterince verememişlerdi. Seçimlerde AKP ilk kez tek başına iktidar olabilecek oy oranına erişemedi. Seçim öncesinde patlamaya başlayan bombalar AKP’nin hezimete uğradığı seçim sonrasında daha büyük acılara yol açacak şekilde patlamaya devam etti. Önce 20 Temmuzda Suruç’ta Kobane’ye çocuklara oyuncak götürmek, IŞİD’in açtığı yaraları sarmak isteyen sosyalist gençlerin arasında patlayan canlı bomba sonucu 33 düş yolcusu katledildi. Ardından 10 Ekim katliamı geldi. Katliamdan hemen sonra dönemin Başbakanının yaptığı “oy oranlarımız artıyor” açıklamaları hem katliamın neden gerçekleştiğinin ipuçlarını veriyordu hem de gerçek sorumluların yargılanmayacağını gösteriyordu.
Katliam sonrasında avukatların ısrarlı takibi sonucu ortaya çıkan gerçekler katliamın IŞİD’in bağımsız bir saldırısı olmadığını, emniyet ve istihbaratın saldırıdan haberdar olduğunu, dolayısıyla saldırının arkasında devlet güçlerinin olduğunu hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kanıtlıyor. Ankara’ya gelen araçların aranmasına dair arama kararı alınmasına rağmen 10 Ekim 00.00-09.00 saatleri arasında aramalar durduruldu. Bu tür mitingler polisin yoğun baskısı ve kontrolü altında yapılagelmesine rağmen bu kez mitingin yapıldığı alanda sadece 129 polis görevliydi ve toplanma alanına girişlerde arama yapılmadı. Katliamın planlayıcılarından olduğu söylenen Yakup Şahin’in Gaziantep’in Nizip ilçesinde bir gübre bayiiinden amonyum nitrat almaya çalışması Nizip Emniyetine ihbar edilmiş olmasına ve bu durum Antep Emniyetine bildirilmiş olmasına rağmen Yakup Şahin hakkında yakalama kararı çıkarılmadı. Katliamdan önce Emniyet ve MİT’in IŞİD’in terör saldırısı düzenleyeceğine dair 62 ayrı istihbarat bilgisi verilmiş olmasına ve son gelen ihbarın katliamdan bir gün önce Ankara Emniyetine ulaşmasına rağmen Ankara Emniyeti Terör ve İstihbarat Şube Müdürlükleri gerekli birimleri uyarmadı. Emniyet miting öncesinde kendi personelini canlı bomba saldırılarına karşı uyardı ama mitingi düzenleyenlere bir uyarı yapmadı. Patlamanın hemen ardından ise yaralılara ve onlara yardıma koşanlara, “iyi ihtimalle” delilleri karartmak amacıyla ve daha vahimi ölü sayısını arttırmak için polis gaz sıktı. Bombadan ölmeyenler, polisin sıktığı biber gazından öldüler. Ambulanslar geç geldi, kendi imkânlarıyla yaralıları hastanelere taşımaya çalışanlara yollar açılmadı. Dava sürecinde ise kamu görevlilerinin ihmali İçişleri Bakanlığı müfettişleri tarafından tespit edilerek raporlanmış olmasına rağmen Ankara Valiliği kamu görevlilerinin soruşturulmasına izin vermedi.
Katliamdan sonra her yıl anmalar engellenmek istendi, polis terörü estirildi. Mahkeme sürecinde ailelere, avukatlara suçlu muamelesi yapıldı. Katliamın üzerinden 1 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra açılan davanın karar duruşması 1 Temmuz 2024 tarihinde görüldü. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu 10 sanığa insan öldürmekten 101’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, insan öldürmeye teşebbüs suçundan da 379’ar kez 18 yıl hapis cezası verdi. 16 firari sanığın dosyası ayrıldı. Bu davanın duruşması 24 Aralık 2024’te görülecek. Davacı avukatların davanın “insanlığa karşı suç” isnadıyla yürütülmesi talebi mahkeme tarafından kabul görmedi. Dahası bu saldırının arkasındaki siyasi ve idari bağlantılar açığa çıkartılmadı.
Katliamın 9. yılında 10 Ekim Barış Derneği ve emek demokrasi güçleri 1-20 Ekim arasını kapsayacak şekilde çeşitli panel, söyleşi, konferans, fotoğraf sergisi, belgesel gösterimi, mezar ziyaretleri gerçekleştiriyor. Yapılan etkinliklerde katliamda kaybedilen barış karanfilleri anılıyor, katliamın yaşandığı dönem, katliamın nedenleri ve bugün içinden geçtiğimiz dönemde yaşanan siyasi gelişmeler değerlendiriliyor, demokrasi, adalet, barışa dair yapılması gerekenler üzerine konuşuluyor.
10 Ekimde çeşitli illerde anma programları gerçekleştirildi. Ankara’da 10 Ekim Barış Derneğinin çağrısıyla Ulus Metro çıkışında toplanan emek ve demokrasi güçleri katliamın gerçekleştiği ve 9. yılında yapımı tamamlanan “Annelerin Çığlığı” anıtının olduğu tren garı önüne yürüdüler. Yürüyüş sırasında “10 Ekimi Unutma Unutturma”, “Faşizme Karşı Omuz Omuza”, “Gün Gelecek Devran Dönecek Katiller Halka Hesap Verecek”, “Savaşa Hayır Barış Hemen Şimdi”, “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz”, “Yaşasın Halkların Kardeşliği”, “Unutmak Yok, Affetmek Yok, Helalleşmek Yok” sloganları atıldı. Anmaya KESK, DİSK, TTB, İHD’nin yanı sıra emek, demokrasi ve barıştan yana çeşitli kurumlar, siyasi parti temsilcileri ve milletvekilleri katıldı.
10 Ekim anıtı önünde yapılan basın açıklaması öncesinde bombaların patladığı saat 10.04’de katledilen 104 barış güvercini için saygı duruşunda bulunuldu. “Burada” haykırışları eşliğinde isimleri okundu. Basın açıklamasını 10 Ekim Barış Derneği Eş Sözcüsü Mehtap Sakinci yaptı. Katliama ve sonrasında yaşanan dava sürecine değinen Sakinci şu gerçeklerin altını çizdi: “Ceza dosyası kapsamında dosyaya katılanlar olarak bizlerin talepleri ile damla damla kazandırılan deliller ile artık hepimiz biliyoruz ki, bugün devasa acılara karşılık gelen bu katliam önlenebilirdi. İki seçim arasında, 2015 yılının karanlık bir dönemine tekabül eden IŞİD saldırıları ile dönemin siyasilerinin söylemlerinden de anladığımız üzere; 10 Ekim Ankara Katliamı kesinlikle siyasi bir cinayet olarak apaçık ortada duruyor.”
Sakinci 10 Ekim anıtının açılışında yaşananlar konusunda da açıklama yaptı. 10 Ekim anıtının, baştan beri birlikte mücadele yürütülen emek ve demokrasi güçleri dışarıda bırakılarak ve 10 Ekim Barış Derneği de misafir olarak davet edilerek CHP ve CHP’li Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından açılışının yapılmış olmasını kabul etmediklerini belirtti. Burada bir parantez açarak şunu söyleyelim; 10 Ekim anıtının yapılmasını yıllardır çeşitli bahanelerle yokuşa süren CHP yönetimindeki Ankara Büyükşehir Belediyesi katliamın 9. yılında gar önüne bir anıt yerleştirebildi. Fakat bu sefer de açılış töreninde CHP ve ABB yöneticileri siyasi iktidarın katliamdaki rolünü teşhir edecek, barışın ve demokrasinin gerçek yollarını gösterecek konuşmalar yapılmasına tahammül edemeyecekleri için 10 Ekim Barış Derneğine kendi programlarını dayattılar. Sonuç olarak CHP anıtın açılışını aileler ve emek demokrasi güçlerinin katılımı olmadan 9 Ekimde, kendi başına yaptı. Bu tavır sadece 10 Ekim anıtının açılış seremonisiyle ilgili değildir. Burjuva muhalefetin demokrasi ve barış için verilecek mücadelede çapını ve sınırlarını bir kez daha göstermesi açısından önemlidir.
Sakinci’nin ardından söz alan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, 10 Ekim 2015’te Ankara’da katledilen 104 barış güvercininin talebinin, barış, adalet, Türkiye’de ve Ortadoğu’da devam eden savaş ve çatışmaların bitmesi, Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi, emeğin hakkını alması, kadınların katledilmemesi, bağımsız ve adil bir yargı, insan hakları, özgürlükler, Alevilerin eşit yurttaş olarak tanınması, genç işsizliğinin son bulması, eşit işe eşit ücret olduğunu söyledi. 7 Haziran seçimi öncesi Diyarbakır’da HDP mitingine yapılan saldırıyı, HDP il örgütlerine bırakılan bombaları, Suruç katliamını hatırlatan Hatimoğulları, siyasi iktidarın bütün bu katliamlardan haberdar olduğunu belirtti ve amacının iktidarını korumak olduğunu söyledi. Hatimoğulları, “Barış kazanana dek mücadelemiz devam edecek. Barış güvercinlerinin kanadını kırdığını zannedenler bilsin ki bu ülkede sevgili Hrant Dink’in dediği gibi bir güvercin ürkekliğiyle yürüsek de bu topraklarda, geriye dönüp baktığımızda arkamızda bize sahip çıkan insanların, halkların olduğunu bilerek bu mücadeleyi devam ettireceğiz. Hepinizin huzurunda yitirdiğimiz bütün canları saygıyla anıyorum. Onları unutmayacağız, unutturmayacağız, unutursak yüreğimiz kurusun” diyerek sözlerini sonlandırdı.
KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz yaptığı konuşmada, 7 Haziran seçimleri sonrasında siyasi iktidar tarafından oluşturulan şiddet ve korku iklimine karşı ülkenin dört bir yanından emeğin haklarını, demokrasiyi, barışı savunmak için Ankara’ya gelenlerin 10 Ekim 2015’te planlı bir organizasyonla katledildiğini söyledi. 10 Ekim davasında asıl sorumluların yargılanmamasının yeni katliamların zeminini oluşturduğunu vurguladı.
DİSK adına konuşan Tayfun Görgün ise barışı savunmaya devam edeceklerini vurguladı. Ortadoğu’da genişleyen emperyalist savaşı hatırlatan Görgün, “Barış için daha çok mücadele etmeliyiz, daha çok bir arada olmalıyız, daha çok kol kola girmeliyiz” dedi.
Ankara’da yapılan anma, yapılan konuşmaların ardından 10 Ekim anıtına karanfiller bırakıldıktan sonra son buldu.
İstanbul’da Kadıköy İskele Meydanında DİSK, KESK, TMMOB ve TTB çağrısıyla kitlesel bir anma gerçekleştirildi. Anmada “10 Ekim Ankara Katliamını Unutmadık, Unutturmayacağız! Emek-Barış-Demokrasi Kazanacak” yazılı pankart açıldı. Çağrıcı kurumlar adına basın açıklamasını DİSK İstanbul Bölge Temsilcisi Asalettin Arslanoğlu yaptı. Arslanoğlu, barış talebinde ısrarcı olduklarını şu sözlerle ifade etti: “Bugün bir kere daha hep birlikte barış diye haykırmak için bir aradayız. Yaşadığımız coğrafyada sıkıyönetimlere, olağanüstü hallere, cuntalara rağmen barışı savunanların, bunun bedelini ödeyenlerin yolundan yürümeye, taleplerini haykırmaya devam ediyoruz. Barış istiyoruz.” Dava sürecinde avukatların tüm delilleri ortaya çıkarmasına rağmen yok sayma, gizleme gibi yöntemlerle dava sürecinin sürüncemede bırakıldığını, siyasi iktidarın gerçekleri gizlemeye çalıştığını belirtti. “Katliamı planlayanları, engel olmayıp destek verenleri, katliamın ardından ambulans yerine TOMA gönderenleri, yaralılara ve kitleye gazla saldıranları ve onları yönlendirenleri asla unutmayacağız, gerçek failleri ve onları koruyanları asla unutmayacağız. Tek tek hesap soracağız ve hesap verecekler” diyen Arslanoğlu bu vahşi katliamı yapanların ve yaptıranların mutlaka işledikleri cinayetlerin bedelini ödeyeceklerini söyledi.
Ankara katliamında hayatını kaybeden Dicle Deli’nin babası Faik Deli 10 Ekim Barış Derneği adına yaptığı açıklamada şu sözlere yer verdi: “9 yıl oldu; evlerimize sığınmadan, eşya gölgelerinde saklanmadan, korkmadan ve metanetle geçen onca zamanda sözümüz bitmedi. Geride kalanlar olarak, daha nelere tanıklık edeceğimizi bilmeden ve bizi yok sayan her şeye rağmen unutturmama ve adalet mücadelesinin bir parçası olmanın iyi hissi içimizde, devam ediyoruz. Sadece sevdiklerimizi anmak, unutturmamak gayesinde değiliz, 9. yılında da dayanışmamızı büyütmek; aynı zamanda umutlu bir gelecek hayalini de taşısın diye çocuklarımız, katliamların üzerini kapatmaya çalışanlara, zalimlere cezasızlık ön görenlere ve bizi tümden yok etmeye çalışan bu sisteme de sözümüzün bitmediğini belirtmek istiyoruz. Adalet ve unutturmaya dair sözümüzü yineliyor; 9. yılında 104 insanın hatırası önünde saygıyla eğiliyor; 10 Ekimi unutma, unutturma diyoruz.”
Anma sırasında “Yaşasın Halkların Kardeşliği”, “Faşizme Karşı Omuz Omuza”, “Katillerden Hesabı Emekçiler Soracak”, “Savaşa Hayır Barış Hemen Şimdi”, “Karanlığa Teslim Olmayacağız”, “10 Ekimi Unutma, Unutturma” sloganları haykırıldı.
İzmir’de Emek ve Demokrasi güçleri Alsancak Barış Anıtı önünde bir anma gerçekleştirdi. Anmada İzmir Baro Başkan Yardımcısı Avukat Zöhre Dalkıran emek ve demokrasi güçleri adına bir açıklama yaptı. Dalkıran yaptığı açıklamada 7 Haziran-1 Kasım arası dönemde yaşanan siyasi gelişmelere, katliam sonrasında dava sürecindeki adaletsizliklere değindi. Sözlerini şöyle sonlandırdı: “Ankara Garı katliamının hedefi demokrasi ve barıştır, demokrasi ve barış talep edenlerdir. Hedef bizleriz. Tarih boyunca barışı ve demokrasiyi savunanlara yönelik saldırılar barış ve demokrasiye olan talebi, umudu ve mücadeleyi hiçbir zaman ve hiçbir şekilde yok edemedi, engelleyemedi.10 Ekim 2015’te, Ankara Garında yapılan saldırıda yitirdiğimiz canlar, yaralanan dostlarımız, bize bu uğurda verilen mücadelenin bayrağını devrettiler. Bizim görevimiz, gerici faşist saldırılar karşısında birlikte mücadele etmek, barışa ve demokrasiye dair umudu diri tutmak, umudumuzu gerçekleştirmektir. Bu süreçte asla yılmayacağız, asla teslim olmayacağız. Katliamda yaşamını yitiren canlarımızı bitmeyen bir özlemle ve sevgiyle anıyoruz. Ölümü değil yaşamı, savaşı değil barışı savunuyoruz!”
Malatya’da da 10 Ekim Barış Derneği’nin çağrısıyla Barış Güvercinleri Anıtı önünde anma gerçekleştirildi. Bombaların patladığı 10.04’de 1 dakikalık saygı duruşunda bulunan kitle anıtın önünde mum yakarak karanfiller bıraktı. Katledilen barış güvercinlerinin fotoğraflarının bulunduğu pankart açılan anmada KESK Malatya Dönem Sözcüsü Cansu Kaplan kitle adına açıklama yaptı. Kaplan da 10 Ekim davasında asıl sorumluların yargılanmamış olmasına değinerek şunları söyledi: “Buradan bir kez daha altını çiziyoruz; bu dava bizler için bitmemiştir. Katliamın sadece maşası olanlara ve tetikçilere ceza verilmesi yeterli değildir. Bizler en başından beri katliamın arka planının aydınlatılmasını ve katliamın gerçek sorumlularının yargılanmasını istiyoruz. Mahkeme tutanakları, tarihe yazılan gerçeklerin üstünü örtemez. Barış karanfillerimize sözümüz var; 10 Ekim katliamında rolü olan, görevini ihmal eden katliama yol veren hangi mevki ve makamda olursa olsun tüm sorumlular yargılanana ve hak ettikleri cezayı alana kadar adalet yürüyüşümüzü hep birlikte sürdüreceğiz.”
Emekçilerin üzerine yıkılan ekonomik kriz ve gittikçe yayılan emperyalist savaş, gelecek günleri daha da zor hale getiriyor. Ama hiçbir karanlık sonsuza dek sürmez. 2015 seçimleri sonrasında yaratılan kaos ortamını faşizmin kaldıracı yapanlar karanlığı her geçen gün yoğunlaştırmış olsalar da bugün ülkenin her yerinden siyasi iktidarın saldırı politikalarına karşı sesler yükseliyor. Burjuvazinin kan ve zulüm iktidarı, örgütlenen ve mücadeleye atılan işçilerin güçlü yumruğuyla eninde sonunda darmaduman olacak. İşte o zaman bütün bu katliamların da hesabı sorulacak.
link: Marksist Tutum, 10 Ekim Ankara Gar Katliamının 9. Yılında Acımız Taze, Öfkemiz Daha da Büyük, 11 Ekim 2024, https://marksist.net/node/8363
Metropol Ülkelerde de Faşizmin Yükselişi Sürüyor
Ekolojik Kriz Sorununu İşçi Sınıfının İktidarı Çözebilir