HDP’ye yönelik saldırılar son haftalarda tırmanarak artarken, 18 Mayısta Adana ve Mersin il binalarına yapılan bombalı saldırılar, provokasyon planlarında bir üst evreye geçildiğinin işaretini veriyor. Bu saldırılarda Adana’da 7 HDP’li yaralanırken, can kaybının yaşanmamış olması tümüyle tesadüftü.
HDP bu seçim sürecinde 60’tan fazla yerde saldırıya uğradı. Sopalı, palalı çeteler HDP’lilerin üzerine salınmakta, parti binaları ve araçları saldırı hedefi haline getirilmektedir. İki gün önce, Tekirdağ’da parti binasının açılışını yapan yaklaşık 100 HDP’li, bina dışında toplanan bir güruhun saldırısına uğrayarak binada mahsur kalmıştı. Açılışı engellemek için biraraya gelen bin kişilik güruhu bizzat AKP’lilerin örgütlediğini ifade eden HDP’liler, saatlerce mahsur kaldıkları binadan polis tarafından çıkarılıp bölgeden uzaklaştırılmışlardı. Bu esnada Kaymakam da “siz gidin, biz tabelayı indirecek, bunları buradan göndereceğiz” diyerek saldırganlara arka çıkmıştı.
Kürt silahlı hareketinin ateşkese ısrarla bağlı kaldığı ve HDP’nin barışçıl bir seçim politikası izleyip bununla sempati kazandığı ortadayken, bu saldırıların neden ve kim tarafından yapıldığı açık değil midir? MHP’nin bile seçim sürecinde HDP’yi açıktan hedef almadığı, kışkırtıcı bir tutumdan geri durduğu, HDP’ye açıkça ve galiz biçimde tek saldıranın Erdoğan ve AKP şürekası olduğu ve devlet aygıtının dümeninde de bu kadronun olduğu düşünüldüğünde, failler konusunda bakılması gereken adres kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Erdoğan’ın ve AKP’nin seçim kampanyasında kullandıkları saldırgan dil, Yalçın Akdoğan’ın HDP’nin barajı geçmesinin tehdit ve tehlike yaratacağı yönünde sözlerini biteviye tekrarlaması, HDP’yi teröristlikle suçlamaları vb., saldırıları açıkça teşvik etmektedir. HDP’nin giderek çok daha geniş bir sempatiyle karşılanmasının ve tabuların yıkılmaya başlanmasının AKP’yi son derece rahatsız ettiği açıktır. HDP’nin barajı geçmesi durumunda, AKP’nin şimdiye dek kazandığı en düşük milletvekili sayısıyla iktidara gelmesi, hatta koalisyona mecbur olması, dolayısıyla Erdoğan’ın başkanlık hayalleri başta olmak üzere pek çok kirli projenin suya gömülmesi olasılığı giderek güç kazanırken, bu durum Erdoğan’ı ve AKP’yi çileden çıkarmaktadır. Bu nedenle de bu aralar her türlü kirli oyunun bini bir paradır.
HDP’ye yönelik saldırıların temel amacı, özellikle ülkenin batısında yüzünü ilk kez HDP’ye dönmeye başlayan kesimlerin gözünü korkutmaktır. Hesaba göre Kürt kitleler provoke edilerek sokaklara ve şiddet içeren eylemlere çekilecek, bunlar devlet terörüyle ezilecek ve üstüne savaş diliyle demagojik şoven propagandaya bir inandırıcılık kazandırılmaya çalışılacaktır. Bir savaş tablosu içinde de kitlelere keskin seçimler yapması dayatılacaktır. Artık taraflar sandıkta yarışan farklı partiler olmaktan çıkıp, dostlar ve düşmanlar şeklinde tarif edilecektir. “Ya düşmanlasın ya bizimlesin” denilecektir kitlelere. Daha önce Ağrı’da denenen savaş başlatma provokasyonu Kürt hareketinin ve yöre halkının serinkanlı tutumuyla boşa çıkarılmıştır. Bunun başta Erdoğan olmak üzere bu planları tezgâhlayanları kudurttuğu açıktır. Seçimlere haftalar kala hâlâ istenen düzeyde büyük bir gerilim oluşturulamamıştır.
Erdoğan’ın bizzat tüm ağırlığıyla miting alanlarına inmesi ve şoven propagandaya gaz vermesi, her gün sözlü saldırılarla HDP’yi taciz etmesi de fazlaca işe yaramayınca, HDP’nin seçim çalışmaları doğrudan hedef alınmaya başlanmıştır. AKP bu noktada devlet güdümlü faşist çetelere el altından gerekli itilimi ve motivasyonu vermiştir. Saldırılarda devlet güçleri parmaklarını kıpırdatmamaktadırlar. Benzer bir şey AKP seçim bürolarına ya da çalışmalarına yapılacak olsa acaba polisin tavrı nasıl olurdu diye sormak bile tabloyu doğru anlamak için yeterlidir.
Son haftalardaki seçim çalışmaları döneminde HDP’ye yönelik 60’tan fazla saldırı yaşanmıştır. Tüm bu saldırılarda serinkanlı davranmayı başaran HDP, son Adana ve Mersin bombalamalarında da bunu başarmış ve provokasyonu boşa çıkarmıştır. Bu kentlerde HDP mitinglerinin yapılacağı gün gerçekleşen bombalama açıkça mitinglerin bir kalkışmaya dönüşmesini kışkırtmayı hedeflemiştir. Önümüzdeki dönemde bu provokasyon makinesinin bu tür saldırılara devam edeceği açıktır. Daha vahim saldırılar da sözkonusu olabilir. Bu durum Erdoğan ve şürekasının hayli sıkıştığının sağlam bir göstergesidir. Şu ana kadarki girişimler sadece fiilen başarısız olmakla kalmadı, HDP’ye uzak duran kitleler arasında bile bunların kimler ve ne maksatla yapıldığı konusunda genel olarak bir şüphe doğurdu.
Üstelik bu tabloya eklenmesi gereken bir önemli nokta daha var. Bölgeden gelen çeşitli bilgiler, hükümetin tezgâhlamaya çalıştığı çeşitli savaş provokasyonlarına sahadaki ordu yetkililerinden bir direnç gösterildiğine işaret ediyor. Bu hararetli günlerde Genelkurmay başkanının da ilginç biçimde sahneden çekilmesini bir kenara yazmak gerekiyor.
Erdoğan ve şürekasının girişimleri bu şartlar altında şu ana kadar boşa çıkmıştır. Ancak bu, provokasyonların sona ereceği anlamına gelmemektedir. Buna karşı uyanık olunmalı, dikkat elden bırakılmamalıdır. Erdoğan ve şürekasının son kozunun seçim hileleri olacağını da hatırlatmakta yarar var. HDP’nin oylarının baraj dolaylarında dolaştığı düşünüldüğünde seçim hilelerinin rolü olağanüstü önem kazanmaktadır.
Tüm bu anti-demokratik uygulamalara, baskılara, başkanlık dayatmasına karşı ve Kürt sorununun çözümü için daha elverişli bir ortamın oluşması ve şoven önyargıların kırılması yolunda daha ileriye gitmek için HDP’ye destek olmak önem taşıyor. AKP’nin oyunlarını bozmak, HDP’ye desteği büyütmek için güçleri birleştirelim!
link: Marksist Tutum, HDP’ye Saldırıların Sorumlusu AKP’dir!, 19 Mayıs 2015, https://marksist.net/node/4217
Din İstismarı ile Oy Toplamaya Çalışmak
HDP’ye Yönelik Saldırılar Protesto Edildi