Suruç’ta basın açıklaması yapmak üzere toplanan çoğu Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu üyesi yüzlerce genç bombalı saldırıya uğradı. Onlarca insanın hayatına mal olan bu vahşi saldırı ilk tespitlere göre bir intihar bombacısı tarafından gerçekleştirilmiş olarak görünüyor. Saldırının hedefi olan gençler, Kobanê’nin yeniden inşasına yardımcı olmak için sınırı geçmek üzere Suruç’a gelmişlerdi.
Bu vahşi saldırıyı lanetliyor, hayatını kaybedenlerin yakınlarına, başta SGDF ve ESP olmak üzere tüm sosyalist harekete baş sağlığı diliyor, devrimci dayanışma duygularımızı iletiyoruz.
Saldırının Kobanê’ye yardım için seferber olmuş gençleri hedef alması manidardır. Kobanê’nin düşmesi için elinden geleni ardına koymayan TC devleti hüsrana uğramıştı. Kobanê direnişinin tüm dünyada uyandırdığı sempati karşında çılgına dönen devlet güçleri, Kobanê ile dayanışmayı baltalamak için de var gücünü kullanmaktadır. Bu saldırı her şeyden önce Kobanê ile dayanışma çabalarına karşı açık bir gözdağıdır.
Bu saldırı aynı zamanda Kürt halkına da bir gözdağıdır ve savaşı yeniden alevlendirmeyi amaçlamaktadır. Kürt halkının hem Rojava’da elde ettiği kazanımlar hem de son olarak Türkiye’de 7 Haziran seçimlerinde elde ettiği başarı Erdoğan ve AKP’nin hesaplarına ağır bir darbe indirmiştir. IŞİD ve benzeri barbar çetelere tırlarla ölüm makinaları taşıdığı açığa çıkan sermaye devleti, çıkışsızlığına her türlü kirli yolla çare aramaktadır.
Devletin tepelerinden yapılan yarım ağız kınamalar riyakârlıktan ibarettir. Devletin gerçek tutumu, ortada onca ölü ve yaralı varken, bombanın patlatıldığı mekâna ambulanstan önce TOMAları göndermesinde, acı içerisinde kıvranan insanların üzerine basınçlı su püskürtmesinde, çeşitli kentlerde acıyı paylaşan ve protesto yapan kalabalıklara saldırmasında kendini göstermektedir. Bunlar bir yana, “bir Kürt oluşumuna asla izin vermeyeceğiz” diyen Erdoğan’ın daha bir önceki gün yaptığı açıklamalar başta olmak üzere, AKP ileri gelenlerinin ve medya borazanlarının tacizkâr ve hedef gösterici kışkırtmaları görmezden gelinebilir mi?
Gerçekler bunlarken, devlet ricalinin sözde kınamaları akan kanın ağır sorumluluğundan pişkince sıyrılma çabasından başka bir anlama gelmemektedir. Suruç gibi bir yerde devletin birimlerinin bilgisi olmadan böylesi bir eylemin gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığını bu toprakların gerçeklerinden haberdar olan herkes bilir.
Bu saldırının seçim sürecinde de yaşadığımız benzer nitelikteki saldırılarla politik olarak aynı çizgi üzerinde olduğunu, bunların bir devamı olduğunu görüyoruz. Bu politik çizgi, Kürt halkının özgürlüğüne düşmanlık, Suriye halklarının kanı üzerinden emperyalist emeller gütme, Ortadoğu’da mezhep ayrımcılığı çizgisidir. Bombanın Kürt halkının Rojava’da başlattığı ulusal özgürlük yürüyüşünün yıldönümü kutlamalarına denk gelmesi bir tesadüf değildir.
Ama bu politika birbiri ardına yenilgiler aldı, 7 Haziran seçimlerinde hüsrana uğradı. Ezilen halklar için ne denli acılara mal olsa da, tüm tarihin tanıklık ettiği gibi, egemenler uyanmış ve ayağa kalkmış bir halkın özlemlerini sonsuza dek boğamazlar. Bu özlemler boğulamayacağı gibi ezilen halklarla enternasyonal dayanışmanın ateşi de hiçbir zaman söndürülemeyecek.
İşçi sınıfı ve ezilen halklar diğer katliamlarla birlikte bu vahşi katliamın hesabını elbet bir gün soracaktır. Gün yılma günü değil, Kürt düşmanlığına, azgın emperyalist politikalara, mezhepçiliğe karşı mücadele bayrağını yükseltme günüdür.
Döktüğünüz kan yanınıza kâr kalmayacak!
link: Marksist Tutum, Suruç’ta Katliam: Döktüğünüz Kan Sizi Kurtarmayacak!, 21 Temmuz 2015, https://marksist.net/node/4333
Kapitalist Gelişme: Ağır Bedeller, Dengesiz Gelişme
Suruç’taki Karanfillere