Öğretmenlerin yaz tatiline çıkmasını fırsat bilen iktidar, eğitim emekçileri ve sendikaların tüm itirazlarına rağmen 39 maddelik yeni Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) teklifini[*] Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda kabul ettirdi. Alelacele Meclis gündemine sokulan ÖMK teklifi 2 Temmuzdan itibaren görüşülmeye başlandı ve 22 maddesi tüm eleştiri ve itirazlara rağmen iktidar blokunun oy çokluğu ile kabul edildi. Kanun teklifinin kalan 17 maddesi için 27 Temmuzda Meclis genel kurulunda nihai oylamanın yapılıp kanunun yürürlüğe girmesi planlanıyordu. Ancak Eğitim-Sen başta olmak üzere eğitim sendikalarının birçok ilde ÖMK’yı protesto eden basın açıklamaları, ses getiren eylemleri ve son olarak Meclis önünde gözaltılara ve kolluk güçlerinin tüm engellerine rağmen oturma eylemlerinin ardından görüşmeler yeni yasama yılına kadar askıya alındı.
Öğretmenler yıllardır KPSS ve mülâkatın kaldırılmasını, eğitim fakültelerinden mezun olanların önlerindeki engellerin kaldırılarak iş güvencelerinin sağlanmasını, sayıları neredeyse 1 milyonu geçen eğitim fakültesi mezunlarının atanmasını, ücretli öğretmenlik uygulamasının kaldırılmasını talep ediyor, öğretmenlerin daha güvenceli çalıştığı daha iyi bir yasa istiyordu. Eğitim-Sen çıkarılmak istenen yeni kanunun gerek hazırlanış biçimi gerekse sınırlı içeriği açısından meslek kanunu olmaktan çok uzak olduğunu vurguluyor, sadece öğretmenlerin değil tüm eğitim emekçilerinin ekonomik, demokratik, özlük haklarını iyileştirmeyi amaçlayan, mevcut hakları koruyan, eşit işe eşit ücret ilkesine dayanan, adil ve kapsayıcı bir meslek kanunu hazırlanmasını talep ediyor. Siyasi iktidarı ve Bakanlığı öğretmenlerin sesine kulak vermeye, gerçek ihtiyaçları karşılayan bir meslek kanunu için tüm bileşenlerle birlikte çalışmaya davet ediyor. Bu yasanın öğretmenlerin ve sendikaların fikri sorulmadan hazırlanmasına tepki gösteriyor. Ama iktidar, öğretmenlerin mesleki hakları ve sorumluluklarını yeniden düzenlediği iddiasıyla hazırladığı bu kanunla gerçekte neyi amaçladığını gösteriyor.
Yeni kanunda neler var?
Yeni kanuna göre öğretmen atamalarında şimdiye kadar hiç uygulanmamış yeni bir yöntem getiriliyor: MEB’e bağlı olarak Milli Eğitim Akademisi kurulacak ve gerekli görülen yerlerde (şimdilik 30 veya 40 merkezde) akademi bünyesinde eğitim ve uygulama merkezleri açılabilecek. Atanma şartlarını yerine getiren öğretmen adayları 3 ya da 4 dönem akademi tarafından teorik ve uygulamalı derslerden oluşan bir “hazırlık eğitimine” tabi tutulacak. Hazırlık eğitimine alınacaklara güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacak. Yani devletin “makul vatandaşı” olma koşulu aranacak. Güvenlik soruşturması sonucunda aranan şartları sağlayamayanların ve hazırlık eğitimi sürecinde hem teorik hem uygulama sınavlarında “başarılı olamayan”ların akademiyle ilişiği kesilecek. Akademi sırasında bir disiplin cezası alanların da öğretmenlikle ilişiği kesilecek. Hazırlık eğitimini “başarıyla” tamamlayanlar ve gerekli şartları taşıyanlar, Devlet Memurları Kanunu kapsamında sözleşmeli öğretmen olarak istihdam edilecek! Görüldüğü gibi Bakanlık, mülâkatla bile eleyemediğini burada verilen “eğitimler” sırasında, daha geniş bir zaman dilimi içinde çok rahat eleyebilecek. Üstelik kaldırılacağı iddia edilen mülâkat, müdür ya da müdür yardımcılığı için yazılı ve sözlü sınavlarla varlığını devam ettiriyor zaten. Rejim, yıllardır mülâkatın kaldırılması yönünde gelen taleplere yine doğasına uygun şekilde cevap vermiş oluyor!
Peki öğretmen adaylarının akademideki eğitimleri süresince alacakları ücretler ne olacak? Milli Eğitim Bakanının “eğitime ayrılan bütçede en büyük yükü öğretmenlerin oluşturduğundan” yakınması, rejimin öğretmenlere reva gördüğü ücret ve çalışma koşullarını apaçık ortaya koyuyor aslında. Bu yasayla, mesleğe başladığında iki yıl boyunca kölelik ücretine razı olmaya zorlanan öğretmenler için, sözleşmeli çalışma dayatmasıyla kadrolu çalışmak da hayal oluyor. Nitekim yeni yasayla öğretmen adaylarına, hazırlık eğitimi sürecinde aylık 14 bin 198 lira (18 bin 650 ek gösterge rakamına göre) gibi komik bir maaş vermeyi uygun gören iktidar, eğitim emekçilerinin tepkilerinden sonra lütfedip bu ücreti 21 bin 160 liraya (23 bin 310 ek göstergeye göre) çıkardı. Öğretmen adayı 2 yıl boyunca atamasının yapıldığı herhangi bir ilde bu ücretle ev kirası ödeyecek, fatura ödeyecek, ihtiyaçlarını karşılayacak! İktidar 2022 yılında hayata geçirdiği ÖMK ile öğretmenler arasında yarattığı uçurumu (aday öğretmen, sözleşmeli öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen) aday öğretmenleri çalıştıracağı bu ücret politikasıyla daha da derinleştirmiş olacak!
Akademi yalnızca aday öğretmenlerin kuyusunu kazmak için açılmıyor elbette! Yeni yasaya göre kadrolu öğretmenin de diken üstünde hissetmesi, geleceğini garanti altına almak için iktidarın karşısında el pençe divan durması gerekiyor! ÖMK teklifi ile kadrolu öğretmenlere karşı disiplin yönetmeliği sopa olarak kullanılacak ve iş güvencesi yok edilecek. Bakanlık veya eğitim müfettişleri tarafından yapılacak denetim ve incelemelerde görevini yerine getirmede “yetersizliği” tespit edilen kadrolu öğretmenler akademide “eğitime” alınacak. Bu durumda doğal olarak iktidara biat eden okul idarelerinin hedef gösterdiği öğretmenlerle muhalif sendika üyeleri ön sıralarda yer alacak! Akademide eğitime alındıktan sonra “yetersizlikleri giderilemeyenler”, eğitimlerde “başarısız” olanlar öğretmenlikten ihraç edilecek ve genel idari hizmetler sınıfında, durumuna uygun kadroya atanacak. Bu zihniyete göre doğal olarak durumuna uygun kadrolar bulunamayanlar da çıkacaktır! Müsteşarlık yaptığı dönemden bu yana “yetersiz öğretmen var, kendini geliştirmeyen öğretmen var” söylemini dilinden düşürmeyen Bakan Yusuf Tekin’in bugünlere toplumu hazırladığı anlaşılıyor! “Yetersizlik” mevzusu üzerinden yaratılacak bir ortamda daha şimdiden öğretmenlerin çok fazla şikâyete konu olacağı da kesin görünüyor! Not verirken taraflı olarak değerlendirme yaptığı “tespit edilen”, menfaat sağlamak amacıyla özel ders veren (ekonomik anlamda kıskaca sokulan öğretmene ek geçim olanaklarının kapısı da böylece kapatılmış olacak), sosyal medyada “uygunsuz” paylaşımlar yapan öğretmenler soruşturma kapsamına girecek.
Atanan öğretmenlerin kanuna tepki göstermesini engellemek için kariyer basamaklarında yeni bir düzenleme yapılmış. 2022 yılında kabul edilen ÖMK’da olduğu gibi öğretmenlik mesleği; öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere kariyer basamaklarından oluşuyor. Öğretmenlikte en az 10 yıl hizmeti olan, kademe ilerlemesinin durdurulması cezası bulunmayan ve akademi tarafından uzman öğretmenlik için düzenlenen eğitimi tamamlayanlara uzman öğretmen unvanı verilecek. Uzman öğretmenlikte en az 10 yıl hizmeti olanların başöğretmenliğe geçişi için de aynı durum söz konusu olacak. Yeni kanunda kademe geçişleri için yapılan sınavlar kaldırılıyor. Ama görünen o ki bir kere öğretmenlik mesleğine adım attıktan sonra öğretmen akademisinden kurtuluş yok!
İktidar yıllardır eğitim fakültelerini ve oradaki 4 yıllık eğitimi yok sayarak, KPSS’ydi, atama kontenjanıydı, mülâkattı derken öğretmen adaylarını işsizliğe, açlığa mahkûm ediyor, atadığına da bu mesleğe lanet okuyacağı koşullar yaratıyor. “Bu iktidar gider başka iktidar gelir, bu durumu düzeltir” diye düşünerek seçimlere ertelenen umutlarla gücünü yeterince ortaya koyamayan, gerekli tepkiyi gösteremeyen örgütsüz toplumda sorunlar giderek büyüyor. Bu yasa yalnızca 1 milyon 146 bin öğretmeni, 90 bin ücretli öğretmeni, 50 bin sözleşmeli öğretmeni, sayısı 1 milyona yaklaşmış olan eğitim fakültesi mezunu “öğretmen aday adaylarını” ilgilendirmiyor. Eğitim sistemi üzerinden planlanan toplumu sindirme politikalarıyla tüm emekçileri ilgilendiriyor. Meseleyi doğru kavramak lazım! Bu yasayla iktidar, yalnızca öğretmen olmayı, öğretmenlerin çalışma koşullarını zorlaştırmıyor, kendine uygun kadroları iyi seçerek alıp, eğitim ortamını kendisi için “zararlı unsurlardan” temizlemeyi hedefliyor. Toplumu daha fazla zapturapt altına almak için kurumlarda kendine biat edecek, yapılanlara itiraz etmeyecek ya da olanlar karşısında daha fazla sinip susacak kadrolar yaratmak istiyor. Kanunun adı “Öğretmenlik Meslek Kanunu” ama özü rejime muhalif öğretmenleri temizleme kanunu!
İktidar şimdilik zamana yayarak oyalama taktiği geliştirip yasanın meclisten geçmesini erteledi. Ama bu hamleyi boşa çıkarmak, yasanın geçmesini engellemek için mücadeleyi büyütmek gerekiyor! Eğitim emekçilerinin büyük çoğunluğu bu yasaya karşı olmasına rağmen eğitim sendikaları tabanı harekete geçiren, birleştiren eylemlerden uzak duruyor. Sosyal medya üzerinden ya da basın açıklamalarıyla tepki göstermekten eyleme geçiren bir noktaya bir türlü varamamanın bedelini milyonlarca eğitim emekçisi ve genel olarak emekçiler ödüyor ne yazık ki! Böylesi güçlü bir saldırıya karşı kalıcı bir kazanım elde etmenin tek bir yolu var, o da daha birleşik, daha örgütlü, daha kitlesel, daha güçlü bir mücadele vermek!
link: Aylin Dinç, Öğretmenliğe Faşist Format ve Kıyım Kanunu, 7 Ağustos 2024, https://marksist.net/node/8330
Kimin Ecdadına Vefa?
İngiltere’de Faşist Yükseliş ve Faşizme Karşı Mücadele