Türkiye’nin 2021 yılından bu yana ABD’den satın almak istediği savaş uçakları için karar 11 Şubat günü ABD Kongresinde onaylandı. Savaş jetlerinin “sivilleri hedef alacağı” gerekçesiyle Türkiye’ye satışına karşı çıkan çeşitli grupların girişimleri bu satışın engellenmesi konusunda etkili olamadı. Emperyalist paylaşım savaşının yayılması, emperyalist güçlerin son derece pahalı silahları pazarlamasını kolaylaştırmıştır ve bunlar aynı zamanda devletler arasında türlü pazarlıkların, şantajların vb. konusu olmaktadır.
Hatırlanacağı gibi Türkiye, Rusya’dan satın aldığı S-400 gerekçesiyle, ABD tarafından F-35 programından çıkartılmıştı. Böylece Türkiyeli işçi ve emekçilerin sırtına bindirilen vergilerle bu kanlı programa ödenen 1,4 milyar dolar resmen buhar oldu. Bu büyük maliyetin ardından Türkiye bu kez 40 adet F-16 savaş uçağı ve 79 adet F-16’nın modernize edilmesi için gerekli kitleri almak üzere ABD’ye başvurdu. Uzunca bir süre Türkiye’nin talebine olumsuz yanıt veren ABD yönetimi, Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle oluşan yeni konjonktürde savaş jetlerinin satışına yeşil ışık yaktı. ABD yönetiminin kararını değiştiren durum, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya alınması için Türkiye’nin elinde tuttuğu onay kozu oldu. Kaotik savaş süreci taktik hamlelerle sürüyor. ABD-Türkiye ilişkileri çelişkiler, gerilimler ve karşılıklı tavizlerle sürüyor. Egemen güçlerin yürüttüğü askeri ve siyasi pazarlıklar işçi ve emekçilerin sırtına milyon dolarlık kanlı yükler bindiriyor.
Türkiye, ABD ve İsrail’den sonra 270 adet savaş uçağıyla en fazla F-16’ya sahip üçüncü ülke. 1987 yılından bu yana Türkiye, ABD’den savaş uçağı alıyor. Son alışverişe konu olan uçakların teslimi 2027 yılına doğru gerçekleşecek. Amerikalı yetkililer Türkiye’nin ısrarla talep ettiği bu uçakların ve modernizasyon kitlerinin maliyetini 23 milyar dolar olarak açıkladılar. Buna göre 2024 yılı için hesaplanan 40,5 milyar dolarlık Milli Savunma Bakanlığı bütçesinin yarısından fazlası sadece bu uçakların alımına harcanacak. Fakat bu “maliyetin” iktidardaki rejim için bir önemi yok. Önceki yıla göre savunma bütçesinin yüzde 150 oranında artmasının nedeni, Ortadoğu’da kızışan savaşın askeri harcamaları kat be kat arttırmasıdır. Askeri harcamalar bütçeyi yutacak; eğitime, sağlığa, çevreye ayrılan pay azaltılacak. Bu durum emekçilerin yoksulluğu daha ağır bir şekilde yaşamalarına yol açacak, yıkımı daha da derinleştirecek. İşçi ve emekçilerin içine itildiği bu kara tablo da modern silahlar peşinde koşan egemenlerin umurunda değil.
Yıllar yılı siyasi iktidarlar savaş sanayiine milyarlarca dolar akıttılar. Emperyalist savaşın şiddetlenmesiyle birlikte Türkiye’nin bu alanda yaptığı yatırımlar da arttı. Faşist rejim “yerli ve milli savunma sanayiini geliştiriyoruz” adı altında yatırım sahasını büyüttü, teşviklerin önünü açtı. Gelinen aşamada İHA, SİHA, helikopter, uçak, tank, obüs ve diğer yıkım araçlarının üretimine devasa kaynaklar aktarılıyor ve şirketler büyük kârlar elde ediyor. Yapılan propagandaların tersine, “yerli ve milli” silahlar, S-400’ler ve süper savaş jetleriyle büyük bir askeri güç biriktirmek işçi ve emekçilerin güvenliğini ve güvencesini sağlamıyor. Silah tekelleri milyar dolarlar kazanırken, siyasi iktidarın zulmü artarken kamu hizmetleri kaynak aktarılmayarak ortadan kaldırılıyor.
Örneğin birkaç yıl evvel yaşanan orman yangınlarında havadan müdahale edecek yangın söndürme uçaklarının olmadığı ortaya çıktı. Yine yüz binlerce insanın çürük binalar içinde öldüğü depremde kentleri güvenli hale getirecek hiçbir hazırlık yapılmadığı görüldü. Sağlık alanında en basit ilaçlar dahi SGK kapsamından çıkartıldı, hastalar ilaç bulamaz oldu, nice insan ölümle burun buruna geldi. Kamu çalışanları, emekliler düşük ücretle yaşamaya mahkûm ediliyor. Milyonlarca insan işsiz. Çevreyi yağmalayan şirketlere kamu arazileri peşkeş çekilerek üç kuruş paranın hesabı yapılıyor. Ekonomik ve sosyal sorunların çözümü için yatırım yapması, bütçe ayırması gerekirken siyasi iktidar ısrarla savaş sanayiine yatırım yapıyor, teşvikler dağıtıyor ve yüksek miktarda borç dağları birikiyor. Egemenler milyarlık silahları, savaş araçlarını gurur kaynağı olarak lanse ediyorlar. Bunları gerçekleri baş aşağı çevirip barışın garantisi olarak sunuyorlar. Peki devasa paralar akıtılarak alınan silahlar emekçileri neden gururlandıracakmış? Meselâ F-16’larla Roboski’de savunmasız 34 köylünün bombalanması mıdır milli gurur? Ya da Irak’ın kuzeyini bomba yağmuruna tutup sivilleri de vurmak mıdır? Ege’de Yunanistan’la “it dalaşı” yapmak mıdır bölge barışına katkı sunacak olan? Devasa bir yığınak oluşturan bu silahlar bölge halkları için büyük bir tehdit oluştururken Türkiyeli emekçilerin sırtında da devasa bir yük oluşturuyor. Daha fazla silah alımı daha fazla vergi, daha fazla yoksulluk demektir. İşçi ve emekçiler sırtlarına vurulan milyarlarca dolarlık yükü kabul etmemelidir.
Dünya devletlerinin büyük çoğunluğu birbiriyle rekabet halinde savaş harcamalarını körüklüyor. Ölüm kusan bu araçlarla birlikte emekçi kitlelere milliyetçi, faşist, militarist propaganda da enjekte ediliyor, savaş kutsanıyor. Demokratik değerler, hak ve özgürlükler aşağılanıyor. Yaşanan siyasi ve ekonomik krizler, toplumsal çürüme, yolsuzluk ve doğanın talanı güçlü ordu söylemiyle gölgeleniyor. Faşist İsrail Gazze’ye tonlarca bomba atarak on binlerce insanı katletti. Genişliği, şiddeti ve yıkıcılığı artan emperyalist savaş insanlığı korkunç bir yıkıma sürüklüyor. Savaşa karşı tepkiler de giderek büyüyor. Aylardır Avrupa ve ABD’de emekçiler meydanlarda çeşitli eylemler gerçekleştiriyor. Protestolar, kitlesel eylemler ve grevlerde hep aynı talep ön plana çıkıyor: Silahlanmaya ve emperyalist savaşa hayır! Emekçiler kamu kaynaklarının savaş bütçelerine değil eğitime, sağlığa ve kamu yararına harcanmasını istiyor.
Emperyalist haydutların savaşı bizim savaşımız değildir. Savaş uçakları ve diğer silahlar bizim can güvenliğimizi değil sermayenin sömürü ve yıkım düzenini koruyor. Dünya halkları arasında barış ve kardeşliğin hayat bulmasının önündeki asıl tehdit kapitalist devletler, onların çıkardıkları savaşlar ve onların ölüm ve yıkım saçan düzenleridir. Bu gidişata dur demek için işçi sınıfının enternasyonalist örgütlenmesine güç vermek her zamankinden daha hayati bir görevdir.
link: Adil Aksu, Sırtımızda Milyar Dolarlık Ölümcül Yükler, 28 Şubat 2024, https://marksist.net/node/8201
Mücadelemiz Sınıfsız Bir Dünyayı Kurana Dek Sürecek
24 Şubatta On Binler Sermayenin Savaşlarına Karşı Seferber Oldu