Yapıcılar türkü söylüyor,
yapı türkü söyler gibi yapılmıyor ama
Bu iş biraz daha zor.
Nâzım Hikmet’in 1955 Moskova’sında yazdığı Yapıyla Yapıcılar şiiri bu mısralarla başlıyor. Günümüzde yapılar inşa etmek gerçekten de zor mudur? Bir köprüyü, metroyu veya gökdelenleri inşa etmek zor mudur? Uzayın derinliklerine yol alan insan, doğanın bağrından söküp aldığı enerjiyle haftalar içinde neler inşa etmiyor ki? Demek ki bahsi geçen “yapı ve yapıcılar” bunların ötesinde bir anlama sahip. Aslında yapı bazen bir grevi, bazen bir eylemi örgütlemektir. Yapı inşa etmek bazen bir örgütü inşa etmek, hatta hepsinin üstünde yer alan sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyayı inşa etmektir.
Yapıcıların yüreği
Bayram yeri gibi cıvıl cıvıl,
ama yapı yeri bayram yeri değil.
Yapı yeri toz toprak,
Çamur, kar.
Yapı yerinde ayağın burkulur,
ellerin kanar,
Yapı yerinde ne çay her zaman şekerli,
her zaman sıcak,
Ne ekmek her zaman pamuk gibi yumuşak,
ne herkes kahraman,
ne dostlar vefalı her zaman.
Sınıflı toplumların doğuşundan bu yana ezilenlerin, kölelerin, serflerin ve işçilerin kurtuluş mücadelesi hiçbir zaman kolay bir mücadele olmadı! Kimileri buna imkânsız, hayal veya ütopya dese de nice yürekli insan da bu mücadeleye katkı sundu, hayatını adadı. Bu büyük mücadele sanata, edebiyata, şiirlere konu oldu. Nice ayaklanma gerçekleştirildi, nice bedeller ödendi. Sınıf mücadelesinin bu gel-gitleri içinde, bu kan revan günlerinde, bu toz toprak ortamında, bu karanlık ve korku dolu OHAL günlerinde, “Türkü söyler gibi yapılmıyor yapı/ bu iş biraz daha zor”.
Türkü söyler gibi yapılmıyor yapı.
Bu iş biraz daha zor
Zor mor ama
yapı yükseliyor, yükseliyor.
Saksılar konuldu pencerelere
alt katlarında.
İlk balkonlara güneşi taşıyor kuşlar
kanatlarında.
Bir yürek çarpıntısı var
Her putrelinde, her tuğlasında, her kerpicinde.
Yükseliyor
yükseliyor
yükseliyor yapı kan ter içinde.
Bir işi başaranlar yani “yapıcılar” bilirler… Bir grevi örgütleyenler, bir eylemi organize edenler, bir devrimci örgütü inşa edenler bilirler… Önce ortada hiçbir şey yoktur. Adeta her şey yoktan var edilir. Sadece birkaç kişinin ruhunda ve aklında, gecesinde ve gündüzünde haklı bir davaya duyulan inanç vardır. İşte günlerce bir binanın temelini döşer gibi yapılan sessiz sedasız çalışma gün gelir meyvelerini vermeye başlar. Artık bir işin ucundan tutanların sayısı artar, görev alan yol arkadaşları çoğalır. Dostlar bütün hünerini gösterir. Aynı yola baş koyanların sayısı artar. Yapıcılar artık tarihsel görevini yerine getirmek için eyleme geçmeye hazırdırlar. Yapı, kölelerin isyanında, Paris Komünü’nde, Ekim Devriminde olduğu gibi umudumuz, ışığımız ve can evimizdir. Yapı yeryüzü cenneti inşa etmektir. Milyarlarca insanın açlık, yoksulluk, işsizlik ve savaş cehenneminden kurtuluşudur. Yapı insanın insana kulluğuna son vermektir. Yapıcılar işte böyle bir ülküye hayatını adayanlar demektir.
Her toplumun bir yapısı vardır. Kapitalist toplumun yapısında sınıf ayrımları, sınıf çatışmaları vardır. Bu toplumun yapısında emek sömürüsü vardır. Bu yapı zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapar. Kapitalist dünyanın çirkef yapısı çöküyor. Bu harabe düzen insanlığın üzerine çöküyor. Asya’da, Avrupa’da, Amerika’da çocuklar, gençler, kadınlar, erkekler, yaşlılar çaresiz. İnsanlığa umut taşıyacak yeni bir yapının inşası gerekiyor. Bu yapı sınıfsız ve sömürüsüz olacaktır. Bu yapı işçi sınıfının mücadeleleriyle yükselecek. İnsanlık nihayet özgür üreticilerden oluşan bir toplumsal yapıya kavuşacaktır.
link: Adil Aksu, Yapıcıların Yüreği!, 18 Ekim 2016, https://marksist.net/node/5345
“Booy, Alamanın Kuçikleri Kürtçe Gonuşordu”
Ortadoğu Savaşında Türkiye’nin Manevraları