Geçtiğimiz Aralık ayında, Hamas lideri Halid Meşal’in Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) liderlik seçimlerini organize edecek komiteye katıldığı açıklandı. Bu gelişme, Hamas’ın FKÖ’ye katılma yolunda önemli bir adım atması olarak yorumlanıyor. FKÖ, en büyük bileşeni El Fetih olan bir cephe örgütü. FKÖ liderlik seçimlerinden uzun süre önce Hamas’ın böyle bir adım atması, El Fetih ile Hamas yönetimi arasında ortak hareket etme doğrultusunda bir uzlaşmaya varıldığını düşündürüyor.
2007’de Hamas ile El Fetih arasında çıkan çatışmalar sonucu Filistin fiilen ikiye bölünmüştü. Gazze’de Hamas, Batı Şeria’da ise El Fetih iktidara el koymuştu. Son aylarda iki örgüt Mısır’ın başkenti Kahire’de görüşmeler sürdürüyordu. Tam da Arap halklarının isyan dalgasının Ortadoğu’da dengeleri altüst ettiği ve emperyalist paylaşım çekişmelerinin yoğunlaştığı bir dönemde yürüyen görüşmelerde, geçmişte kıyasıya çekişen ve iktidar kavgasını silahlı çatışmaya kadar sertleştiren iki örgüt uzlaşma yönünde mesafe kat etti.
Bu uzlaşma sürecinden rahatsız olan İsrail yönetimi iki örgütün anlaşmasını engellemek için çeşitli manevralara girişiyor. İsrail, Hamas’ın dâhil olacağı bir Filistin hükümetini tanımayacağını ilan ederek FKÖ’yü Hamas’tan uzak tutmaya çalışıyor. FKÖ ise Hamas’ın desteğini alarak masada daha güçlü oturacağını biliyor. İsrail son haftalarda Hamas’ı destekleyen seçilmiş 5 Filistinli milletvekilini tutukladı. İsrail’in hesabı, ipleri gerdiği Hamas’ın El Fetih’i İsrail’le görüşmeleri durdurmaya zorlamasını sağlamak. Hamas’ın radikal-uzlaşmaz çizgisi, İsrail’in sürdürdüğü çözümsüzlük politikasının bahanesi olarak kullanıldı.
Hamas’ta değişen ne?
Hamas 1987’de ilk intifadanın başlangıcında, Mısır’daki Müslüman Kardeşler (İhvan) örgütünün Filistin kanadı olarak kurulmuştu. 1988’de yayınladığı siyasi programında Filistin’in Müslüman olmayanların kuşattığı bir ülke olmasına izin vermeyeceğini söylüyor, Filistinli Müslümanları, İsrail’i Filistin’den kovmak üzere kutsal bir savaş vermeye çağırıyordu. Aynı yıl FKÖ’nün İsrail’in varolma hakkını tanıması ve talebini İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesi ile sınırlandırması, FKÖ ile Hamas’ı çatışmaya sürükledi. Hamas’ın kuruluş amacı, İsrail’in kurulduğu 1948 yılı öncesinin İsrail, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ni kapsayan coğrafyası üzerinde Filistin İslam Devleti kurmak idi. Hamas El Fetih’i İsrail ve ABD karşısında uzlaşmacı davranmakla suçluyordu. Hamas’ın askerî kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları 1993-2005 yılları arasında İsrailli askerleri ve sivilleri hedef alan çok sayıda intihar saldırısı gerçekleştirdi.
ABD’nin hamiliğinde El Fetih’in sürdürdüğü barış görüşmelerinin yıllar boyu hep sonuçsuz kalması, bu arada İsrail’in işgal ettiği bölgelerde sürekli yeni Yahudi yerleşim bölgeleri oluşturması kitlelerin El Fetih’e duyduğu güveni yıldan yıla zayıflattı. Uğradıkları haksızlığa karşı öfke ve isyan duygusuyla dolu Filistinli kitleler nezdinde, daha uzlaşmaz ve savaşçı bir politika izleyen Hamas umut haline geldi.
2006 seçimlerinde 132 sandalyeli Filistin parlamentosunda 76 vekilliği Hamas, 43 vekilliği ise El Fetih kazandı. İki örgüt arasındaki iktidar kavgası, silahlı çatışmalara ve Filistin yönetiminin Gazze ve Batı Şeria olarak fiilen ikiye bölünmesine yol açmıştı.
Arap halklarının isyan dalgası, Mısır’da ABD ve İsrail işbirlikçisi Mübarek rejimini devirirken, Hamas’ın Filistin kolunu oluşturduğu Müslüman Kardeşler örgütünü iktidar konumuna soktu. Mübarek Hamas’a Mısır’da yaşam hakkı tanımıyordu. Müslüman Kardeşler ise “kardeş örgüt” Hamas’a kucak açtı. Müslüman Kardeşler Ortadoğu’da emperyalist paylaşım kavgasını ve dengeleri gözeten, kendisini iktidarda tutacak pragmatist bir politika izliyor. Müslüman Kardeşler hem Mübarek döneminin artığı generallerle hem de ABD emperyalizmiyle uzlaşmaya dönük bir politika izliyor. Hamas ile El Fetih arasındaki görüşmelerin Mısır’ın başkenti Kahire’de yürümesi tesadüf değildir. İktidar aşamasına gelmiş Müslüman Kardeşler’in Hamas üzerinde “ılımlılaşması” yönünde etkide bulunduğu yadsınamaz. Hamas, Müslüman Kardeşler’in Mısır’da seçimleri kazandığı resmen ilan edilince, kendisini Müslüman Kardeşler’in (İhvan) Filistin kolu olarak tanımladı.
Hamas’ın en önemli destekçilerinden biri olan Suriye’deki Esad rejiminin sallanması da Hamas’ı politika değiştirmeye yönlendiren önemli bir faktördür. Müslüman Kardeşler’in Suriye kolu Esad rejimine muhalefet ediyor; üstelik Batı’nın desteğini de arkasına alarak. Suriye’de Esad rejimi son demlerini yaşarken Esad’a sırtını dönen Arap dünyasının Hamas’ı Esad’la ilişkileri dolayısıyla sıkıştırması örgütün üzerinde önemli bir basınç oluşturdu.
Hamas’ın politika değişikliğinin en bariz kanıtlarından biri, yıllardır merkezi Suriye’nin başkenti Şam’da olan Hamas’ın Suriye’den çekilmesidir. 2001 yılından beri Suriye’de sürgün olarak yaşayan Hamas lideri Halid Meşal’in Şam’da bulunan siyasi bürosundaki tüm faaliyetleri durdurduğu, hatta Meşal’in Suriye’ye dönmeme kararı aldığı gelen haberler arasında. Meşal günlerini daha ziyade Katar, Mısır ve Türkiye’de geçiriyor.
Hamas’ın Türkiye’de resmi bir büro açacağı, hatta merkezini Türkiye’ye taşıyabileceği haberleri basına yansıdı. Bu konuda Abdullah Gül’e yöneltilen soruya Gül “Hamas da Filistin’de, özellikle Gazze bölgesinde seçimlere girmiş, halkın oyuyla seçimleri kazanmış oradaki önemli bir siyasi oluşumdur. Türkiye’nin temasları da bildiğiniz gibi eskiden beri devam etmektedir. Bu çerçevede çeşitli ziyaretler de olmaktadır. Ama bu ziyaretler neticesinde işbirliğinin boyutları nereye varır bu ileride görülecek bir şeydir” yanıtını verdi. Filistin sorununu kullanarak Ortadoğu’daki emperyalist paylaşım sofrasında kendisine daha fazla yer açmaya heveslenen Türkiye burjuvazisi Hamas ile işbirliğini geliştirmeyi arzu ediyor. Geçtiğimiz Ocak ayında Gazze şeridindeki Filistin yönetiminin Başbakanı Haniye birkaç bakanıyla birlikte Türkiye’ye geldi. İsmail Haniye, Ocak ayı içerisinde sadece AKP ve hükümet çevreleriyle değil, CHP ve diğer muhalefet partileriyle de görüştü.
Arap halklarının isyanı sonucu şekillenen yeni konjonktürde, Hamas ile İran arasındaki ilişkiler de soğuma sürecine girdi. ABD Suriye ve İran’ı sıkıştırmaya çalışırken Mısır’ın devreye girmesi ve Müslüman Kardeşler’in bölgede üstlenmeye giriştiği rol, dengeleri değiştirdi. İran bölgedeki Hamas kozunu yitiriyor. İsrail’de yayınlanan Haaretz Gazetesi, İran’ın geçen Ağustos ayından beri yardımlarını azalttığını ve geciktirdiğini, bu yüzden Hamas’ın maddi güçlükler yaşadığını, Türkiye’nin Hamas’a yılda 300 milyon dolarlık yardım sözü vererek İran’ın yerini almaya çalıştığını iddia etti. Gazete, AKP hükümetinin İsmail Haniye’ye Hamas ile El Fetih arasındaki uzlaşma sürecine yardımcı olma sözü verdiğini de yazdı.
Bölgedeki emperyalist devletlerden biri olarak kurtlar sofrasındaki yerini güçlendirmeye heveslenen Türkiye’nin son yıllarda Filistin sorunundan kendi çıkarları için yararlanma çabası dikkate alındığında İsrailli gazetenin iddiaları hiç de yabana atılır cinsten görülmüyor.
İsrail, Filistin, Suriye ve İran’ın sıcak çatışmalara sürüklenme tehlikesinin günden güne arttığı emperyalist savaş konjonktürü, bölgedeki Mısır ve Türkiye gibi ülkeler ve Suriye ile arasına mesafe koyan Arap dünyası Filistinli iki örgütü uzlaşmaya zorluyor. Ancak bu birliktelik, İsrail işgaline karşı daha güçlü bir direniş sergilemek üzere gerçekleştirilmiş bir birliktelik değil.
Ufukta çözüm görünüyor mu?
El Fetih Birleşmiş Milletler’in ve emperyalist güçlerin çözümüne bel bağlamış durumda. İsrail ise bugüne kadar BM kararlarını hiçe sayarak Filistin sorununu çözümsüzlüğe havale etme politikası izliyor. BM Güvenlik Konseyi’nin İsrail’e yaptırım uygulamasını ise en başta ABD engelliyor. Bölgede at oynatan egemen devletlerin hiçbiri Filistin halkının çıkarlarını düşünerek hareket etmiyor. İsrail çözümsüzlük politikası ile Filistin işgalini ve işgal altındaki bölgelerde yeni Yahudi yerleşim birimlerinin alanını genişletmeyi sürdürüyor. Filistin halkına karşı yürütülen kirli savaş, İsrail’deki Siyonist-militarist rejime kan pompalıyor. Bu kirli savaş sayesinde İsrail işçi sınıfı kontrol altında tutulabiliyor.
Bölgedeki İsrail’e rakip güçler de Filistin sorununu ve Filistinli örgütleri, kendi çıkarları doğrultusunda bir araç haline getirmeye çalışıyorlar. İran, Suriye, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ya da Mısır gibi devletler, Filistin halkının çektiği acıları sömürerek bölgede etkinliklerini arttırmaya çalışıyor. ABD emperyalizmi de Filistin sorununu yeri geldiğinde İsrail’i kontrol altında tutmak üzere kullanıyor. Erdoğan gibi burjuva liderlerin Filistin halkını sahiplenir gözükmek üzere attıkları hamasi nutuklara aldanılmamasını sağlayacak kadar uzun ve acılı bir tarih yaşandı Filistin topraklarında. Filistin sorunu, kapitalist devletlerin ezilen ulusların acılarını umursamadığını 60 yılı aşkın bir süredir ispat ediyor.
Kapitalizm var olduğu sürece ulusal ve etnik sorunlar yeniden ve yeniden üretilecek. Emperyalist güçlerin kapışma alanlarında ise bu tür sorunlar ezilenlere çok daha ağır bedeller ödetecek.
“Özlemlerine kavuşmak Filistinli işçi ve emekçilerin kendi ellerindedir. Bu yolda onların en temel görevi, bu mücadelenin önderliğini kendi kaypak ve uzlaşmacı burjuvalarının elinden almak ve ulusal kurtuluşu toplumsal kurtuluş mecrasına sokmaktır.
(…)Tüm halkların ve azınlıkların ayrılma hakları da dâhil olmak üzere bütün demokratik haklarını güvence altına almış, gönüllü birlik temelinde oluşturulmuş bir Ortadoğu İşçi ve Emekçi Sovyetleri Federasyonunun kurulmasına yol açacak bir Ortadoğu devrimi olmaksızın, bölgedeki sorunlar yumağına kalıcı, yaşayabilir, adil ve demokratik bir çözüm bulmak olanaksızdır. Bu ise ancak işçi sınıfının enternasyonalist bilinç ve örgütlülük düzeyinin yükseltilmesiyle mümkündür. Biz enternasyonalist komünistlere düşen görev, böyle bir örgütlülüğü enternasyonal düzeyde gerçekleştirmek ve bu bilinci tüm dünya işçi sınıfına taşımaktır. Her iki halkın ve tüm bölge halklarının en büyük özlemlerinden biri olan savaşsız ve sömürüsüz bir düzen, ancak işçi sınıfı bunun için savaşırsa gelecek!” (Zeynep Güneş, “Filistin Sorununa Marksist Yaklaşım”, Eylül 2003, www.marksist.com)
link: Serhat Koldaş, Ortadoğu’da Değişen Dengeler ve Hamas-El Fetih Yakınlaşması, 2 Şubat 2012, https://marksist.net/node/7243
Kapitalizm İntihara Sürüklüyor
Hrant Dink’in Gerçek Katilleri Serbest!