1917 Ekim Devriminin üzerinden tam 98 yıl geçti. Bu büyük devrim Marksist temelde mücadele yürüten biz sınıf devrimcilerinin yolunu aydınlatmaya devam ediyor. Günümüz tarihinde başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde yürüyen emperyalist talan savaşları işçi sınıfının ve yoksul halkların adeta dünyalarını karartıyor. Özellikle Suriye ve Irak’ta yürüyen savaşta, IŞİD gibi eli kanlı örgütlerin oluşumunda büyük pay sahibi olan ABD, Türkiye, Suudi Arabistan, Fransa gibi ülkeler bu savaşı körüklüyor.
Kapitalizm her çıkmaza girdiğinde yeni yıkımlar üretiyor. Egemen güçler pastadan daha fazla pay alabilmek için yoksul halkları kıyımdan geçiriyorlar. Bir zamanlar medeniyetin beşiği olan Ortadoğu adeta bir kan denizine dönmüş durumda. 3. Dünya Savaşının fitilini ateşleyip nüfuz alanlarını yeniden bölüşmek isteyen egemenlerin bu kanlı tarihlerine yabancı değiliz. 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı dönemi dünyanın gördüğü en kanlı dönemlerden biri olmuştu. Emperyalist-kapitalist devletlerin nüfuz alanlarını genişletmek için girdikleri bu savaş 1914’te başlamıştı. Bu dönem aynı zamanda Rus işçi sınıfının mücadeleye daha güçlü bir şekilde atıldığı bir dönem de olmuştur.
1905 devrimi yenilgisi sonrası Rus işçi sınıfı yarım bıraktığı işi bitirmek için mücadeleye devam etmişti. Açlık ve sefalet içinde yaşayan işçilerin ve yoksul halkın yaşananları sineye çekecek ne sabrı ne de gücü kalmıştı. Bu büyük savaş Rusya’nın ezilenleri için bardağı taşıran son damla olmuştu. 1917’nin 22 Şubatında pek çok fabrika greve gitmiş ve 24 Şubatta grevler büyüyerek devam etmişti. Tarih 25 Şubatı gösterdiğinde devrimci hareket tüm Petrograd’ı sarmıştı. Grevler tek tek birleşerek Rusya’nın birçok kentine yayılmıştı. “Kahrolsun Savaş” , “Kahrolsun Çar”, “Ekmek İstiyoruz” flamaları taşıyan işçiler 26 Şubat sabahı Çarlığı yıktılar. Yerine liberallerden ve sosyal demokratlardan oluşan geçici bir hükümet kuruldu. Burjuva karakterli olan bu hükümetin başında Kerenski vardı. Çarlık devrilmişti ama Lenin ve Bolşevikler için devrime giden yol yeni başlıyordu.
Lenin önderliğindeki Bolşevikler bu hükümeti desteklemediler. Lenin Bolşeviklere nasıl bir çalışma yürütmeleri gerektiğini anlatıyor ve diğer taraftan da “Nisan Tezleri”ni yazıyordu. Çarlık yıkılmıştı, sıra geçici hükümetteydi. 18 Haziranda Sovyet Komitesinin çağrısıyla “Bütün İktidar Sovyetlere” sloganıyla bir gösteri düzenlendi. Lenin işçileri, yoksul köylüleri Bolşevik Parti etrafında toplamaya çalışıyordu. Vakit gelmişti ve Lenin devrimin işaretini vermişti. Bolşevikler harekete geçtiler. 25 Ekim gecesi Kışlık Saray’ı ele geçirerek geçici hükümeti de alaşağı eden Rus işçi sınıfı böylece iktidarı ele almış oldu. 25 Ekim gecesi toplanan 2. Sovyet Kongresi bütün iktidarın Sovyetlere geçtiğini ilan etti. Kongre ayrıca Lenin’in önerisine uyarak Barış Bildirgesi’ni onayladı. Yeni işçi devletinin temelleri barış üzerine kuruluyordu. Eski burjuva devlet aygıtı da yıkılarak yerine yeni sovyet düzeni kuruluyor, sovyetler yeni yeni kararlar ve uygulamalar geliştiriyordu.
“Toprak Kararnamesi” ile topraklar köylülere dağıtıldı. İşçiler fabrikalarda denetleme ve yönetme hakkına sahip oldular. Ulusal eşitsizlik oluşturan uygulamalar kaldırıldı.
Bolşevikler savaştan çekilmek istiyordu, ancak önceki hükümetin müttefikleri savaşı sürdürmek niyetindeydi. Bunun üzerine doğrudan Almanya ile görüşülmeye başlandı. Ancak emperyalist Alman devleti yeni Sovyet devletinden koparabildiği kadar toprak koparmak istiyordu.
1918’de Rusya savaştan çekildi. Öte yandan başta Almanya olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde Rus işçi sınıfının yaratmış olduğu heyecanla işçi sınıfı kendi burjuvalarına karşı mücadeleye atılmıştı. Kendi ülkelerindeki işçi mücadelelerini bastırmak için bütün emperyalist devletler tek tek savaştan çekilmişlerdi. Marksist teoriyi doğru pratikle birleştiren Lenin gibi bir önder ve Bolşevik Parti etrafında toplanan devrimci işçiler, sosyalist bir devrimi gerçekleştirmekle kalmamış, aynı zamanda 1. Dünya Savaşına da son vermişti.
Günümüzde Ekim Devrimi her yönüyle yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. 3. Dünya Savaşının kızıştığı şu dönemde biz sınıf devrimcilerinin sorumluluğu ve yükü her zamankinden daha ağır ve zorludur.
Ekim Devrimi 1. Dünya Savaşına noktayı koymuştu, ama işçi sınıfı tüm dünyada iktidarı ele geçiremediği için bugün geldiğimiz noktada savaşlar hâlâ devam etmektedir. Ancak kapitalizmi kökünden söküp attığımız zaman savaşlar da, sömürü de, adaletsizlik de, sınıflar da ortadan kalkacaktır.
O zaman ne diyelim? Selam olsun Ekim Devrimini yaratanlara ve onun yolundan yürüyenlere!
link: Avcılar’dan bir metal işçisi, Selam Olsun Ekim Devrimine Yürüyenlere, 4 Aralık 2015, https://marksist.net/node/4627
Fumiaki Hoşino’ya Özgürlük!