Faşist rejimin toplumsal muhalefeti ezerek sindirme girişimlerine her geçen gün yeni bir halka ekleniyor. Yapılacağı söylenen seçimlerin yasal takvimi yaklaştıkça pervasızlığın dozu da artıyor. Faşist yol temizliği programı el yükselterek uygulanıyor. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına verilen hapis ve siyaset yasağı cezası da, bunu takip eden “terör” soruşturması da, HDP’nin kapatılma davasının hızlandırılması da, tutuklu HDP milletvekili Semra Güzel’in milletvekilliğinin “Meclis oturumlarına devamsızlık”tan düşürülmesi de, dozu giderek arttırılan saldırı dalgasının parçalarıdır. Paris’te Ahmet Kaya Kültür Merkezine dönük silahlı saldırıyla üç kişinin öldürülmesi de bu dalganın son parçasıdır.
Alenen görüldüğü üzere, rejim itiraz eden tek bir ses, toplum nezdinde meşruiyeti olan, muhalefete alan açan tek bir odak görmek istememektedir. İktidarını ancak toplumsal muhalefeti tümüyle susturarak muhafaza edebileceğini bildiğinden bu yolu sonuna kadar zorlamaktadır. Kitleler nezdinde sembol haline gelen isimleri düzmece yargılamalarla cezalandırmak, onlar üzerinden muhalif partilere, muhalif kitlelere ve toplumun geneline gözdağı vermek isteyen rejim güçleri, bu yolda her türlü melanete başvurmaktadır.23 Aralıkta Şebnem Korur Fincancı davasında sergilenen hukuk skandalları da, Demokratik Bölgeler Partisine (DBP) yönelik operasyon da bu melun saldırıların son örnekleri olarak cereyan etmiştir.
Bilindiği gibi, Türk Tabipler Birliği Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, bağlandığı bir haber kanalında, Türk ordusunun Irak Kürdistanı’nda yürüttüğü askeri harekâtta kimyasal silah kullandığına yönelik iddianın araştırılması gerektiğini söylediği için 27 Ekimde tutuklanmıştı. Fincancı bu tutukluluğun ardından ilk kez 23 Aralıkta mahkemeye çıkarıldı. İstanbul Çağlayan Adliyesinde görülen duruşmada Fincancı, bir doktor ve adli tıp uzmanı olarak bilimsel ve ifade özgürlüğü hakkını kullandığını, buna rağmen tıbbi görüşünün kriminalize edildiğini belirtti. Buna rağmen, “terör örgütü propagandası” yaptığı iddiasıyla 7,5 yıla kadar hapis istemiyle tutuklu yargılanmasına karar verildi ve duruşma 29 Aralık tarihine ertelendi.
Çağlayan Adliyesindeki polis ablukasına rağmen, CHP, HDP, TİP milletvekilleri, KESK ve DİSK’e bağlı sendika temsilcileri, siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinden çok sayıda temsilci, hekimler, avukatlar, sağlık çalışanları, çeşitli ülkelerin konsolosluk temsilcileri ve uluslararası hak örgütleri aktivistleri Fincancı’ya destek olmak için oradaydı. Adliye önünde yapılması engellenen basın açıklaması 300 metre ilerideki metro çıkışında yapıldı. Basın açıklamasını TTB Merkez Konseyi İkinci Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten gerçekleştirdi. Ökten konuşmasında hukuki hiçbir dayanağı olmayan ve siyasi hedeflerle sürdürülen bu yargılamanın kabul edilemez olduğunu vurguladı. TTB’ye, tabip odalarına ve Şebnem Hoca’ya sahip çıkacaklarını ifade eden Ökten, “hekimlik değerleri, bilimsel düşünce özgürlüğü, mesleki bağımsızlık, meslek örgütü özerkliği ve toplumun sağlık hakkı için mücadelemizi hep beraber sürdüreceğiz” dedi. Duruşma sonrasında Fincancı’nın avukatı Meriç Eyüboğlu da bir açıklama yaparak, avukatların ve Şebnem Hoca’nın savunmalarının dikkate alınmadığını, zaten kararın daha önceden hazırlanmış olduğunu, bu durumun bir hukuk skandalı olduğunu ve mücadelelerine devam edeceklerini vurguladı.
63 yaşındaki Fincancı’nın sağlık sorunlarının olduğu beyan edilmesine rağmen Ankara’dan İstanbul’a ring aracıyla getirilmesi ve bu esnada 5,5 saat boyunca kelepçeli bir şekilde tutulması, duruşma salonunda avukatlarıyla arasında jandarma duvarı oluşturulması, savunma için gelen yüzlerce avukatın görmezden gelinerek susturulmaya çalışılması, duruşmanın 50 kişilik küçük bir salona sıkıştırılmak istenmesi, Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması yapmak isteyen TTB’nin engellenmesi bilinçli bir politikanın ürünüdür. Keza aynı gün Demokratik Bölgeler Partisinin (DBP) il ve ilçe temsilciliklerine yönelik polis baskınları ve tutuklamalar da bu politikanın uzantısıdır.
23 Aralıkta DBP’nin Ankara’daki genel merkez binası, Diyarbakır’daki genel merkez danışma bürosu ve pek çok il binası polis tarafından basılmış, eş başkanlar ve parti yöneticileri gözaltına alınmıştır. Bir gün öncesinde ise HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in milletvekilliği gülünç “devamsızlık” gerekçesiyle düşürülmüştür. Kürtlere yönelik baskı ve saldırıların giderek daha da tırmanacağını gösteren tüm bu operasyonlar, rejimin yol haritasını net biçimde göstermektedir. Kitle desteğini büyük oranda yitirdiğinin farkında olan rejim, her türlü kirli politikayı hayata geçirebilecek bir saldırganlık içindedir ve bu yolda her türlü yalana, hileye, iftiraya başvurabilecek tıynettedir. Rejim yargısının Ekrem İmamoğlu ile ilgili verdiği kararlar, Süleyman Soylu’nun belediye yönetimlerine el koymakla ilgili açıklamaları vs. rejimin hamlelerinin ne yönde ilerleyeceğini açıkça göstermektedir. İstanbul başta olmak üzere Mersin, Adana, İzmir, Ayvalık gibi belediyelere “terör” soruşturması kapsamında alenen el koyulmaya çalışılmaktadır.
Hukuksuzlukta, adaletsizlikte, yasakta, baskıda, saldırganlıkta sınır tanınmazken, Erdoğan’ın dünyaya adalet tanrısı pozları keserek seslenmesiyse bir başka garabettir. Fincancı davasında yukarıda dile getirdiğimiz hukuk katliamının yaşandığı ve DBP binalarının birbiri üstüne basıldığı saatlerde, İstanbul’da Dolmabahçe Sarayında düzenlenen İslam Dünyası Anayasa Yargısı Konferansı açılışında konuşan Erdoğan, “adalet dağıtamayan devlet tıpkı çürük bir bina gibi yıkılıp gitmeye mahkûmdur” diyerek dünyaya adalet dersi vermeye kalkmıştır. Türkiye’de ilk defa yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrıldığı bir dönemin kendi iktidarlarında olduğundan ve bundan sonraki süreçte Türkiye’yi demokrasi ve özgürlükte dünyada birinci sıraya yükselteceklerinden dem vurmuştur.
Bütün bunlar önümüzdeki günlerin çetin mücadeleler gerektirdiği gerçeğine işaret ediyor. Tarih gösteriyor ki her şey karşıtıyla birlikte vardır. Zulüm varsa onun karşısında direniş de vardır. Rejimin zorbalığı ve pervasızlığı karşısında işçilerin, emekçilerin öfkesi ve tepkisi büyürken, faşizme karşı emek cephesini güçlendirmek ve dayanışma içinde kenetlenmek hayati bir öneme sahiptir.
link: Marksist Tutum, Fincancı Davası ve DBP Baskınlarıyla Vites Yükselten Faşist Rejim, 24 Aralık 2022, https://marksist.net/node/7817
Kapitalizm, Güvencesiz İşçiler ve Prekarya Uydurmacası
Deniz Yürekli Bir Kadın: Kaptan Pia Klemp