Rejimin muhalif kesimlere yönelik kin ve nefret söylemi son dönemlerde artan biçimde eyleme de dökülüyor. Tepkisini çeşitli biçimlerde dışa vuran işçilere, çiftçilere, gençlere, kadınlara, sanatçılara, Kürtlere ve elbette sosyalistlere yönelik saldırılar her boyutta artıyor. Faşist rejim bu yolla herkese korku salıp gözdağı vermeye çalışırken aynı zamanda toplumu “yaşam tarzı” ve din temelinde kutuplaştırmaya devam etmek istiyor. Bu açıdan özellikle dinci bakış açısıyla yapılan dayatmalar karşısında dik bir duruş sergileyen kadınlar ve LGBTİ+’lar da sistematik biçimde hedef tahtasına konuyor, konu sürekli diri tutulup köpürtülmeye çalışılıyor.
Toplumu kendi gerici anlayışı temelinde şekillendirmeye çalışan Türk-İslamcı faşist rejim, kendisinin çizdiği cinsiyet kalıplarının ve toplumsal cinsiyet rollerinin dışına çıkan unsurları, amacı açısından çok işlevli bir hedefe dönüştürmüş durumda. Öncelikle AKP’nin ve Erdoğan’ın oy tabanındaki aşınmanın hızlandığı tüm süreçlerde, bu kesimlere yönelik sözlü ve fiziki saldırılar artmakta ve bu mevzular bizzat misyonlu şahıslar tarafından gündemin baş sırasına taşınmaya çalışılmaktadır. Bu temelde bir kutuplaşma yaratılması, iktidarın muhafazakâr tabanı “laik” kesimlere karşı kışkırtarak konsolide etmesini kolaylaştırmaktadır. Aynı zamanda dikkatlerin bu konulara odaklanması, beş benzemezden oluşan burjuva muhalefet cephesine nifak sokulmasını da sağlamaktadır.
8 Mart yürüyüşlerini, kadınlara yönelik şiddete karşı gerçekleştirilen kitlesel eylemleri ve LGBTİ+’ların Onur Yürüyüşlerini polis terörüyle engellemeyi adeta bir rejim klasiği haline getirenlerin son icraatları, 18 Eylülde Saraçhane’de yapılan “LGBT Karşıtı Miting” oldu. Rejimin destekçilerinden BBP’ye bağlı bir güruhun “Büyük Aile Buluşması” adı altında düzenlediği ve bunun daha başlangıç olduğunun vurgulandığı mitinge çok sayıda tarikatın yanı sıra Perinçek’in Vatan Partisi ve TGB’si de destek verdi. En tepeden devlet desteğiyle gerçekleştirilen bu nefret eyleminin çağrı videosu bizzat RTÜK tarafından tüm televizyon kanallarına “kamu spotu” olarak tavsiye edildi ve rejimin medya aparatları bunu emir addetti.
Aynı günlerde İran’da bir kadının Molla rejimi tarafından katledilmesini protesto etmek için İstanbul’da basın açıklaması düzenlemek isteyen kadınlara bile tahammül edemeyen rejimin kolluk güçleri, mülki amirleri vb. de, “halkın bir kesimini diğer kesimine karşı alenen kışkırtan” bu miting boyunca kendilerinden bekleneni eksiksiz yerine getirip, meydandaki faşist güruhu korudu.
Mitingin çağrı videosunda şöyle deniyordu: “Dijital çağda tüm dünyayı ve ülkemizi bir virüs gibi saran LGBT propaganda ve dayatmalarına karşı ben de varım diyorsan, cinsiyetsizleştirmek, insan neslini azaltmak, aile kurumunu yok etmek isteyen küresel ve emperyalist lobilere ‘dur’ demek istiyorsan, ailemizi, çocuklarımızı ve gelecek nesillerimizi korumak için büyük aile buluşmamıza sen de katıl!”
Bu sözler, kürsüye ve taşınan dövizlere de damgasını basan bir içeriği yansıtıyordu: “Ana, Baba, Evlatla Mutlu Yarınlara”, “Toplumsal Çürümenin Karşısında Ailene Sahip Çık”, “Küresel Çetelerden Aileni ve Neslini Koru”, “Cinsiyetsiz Toplum Projesine Dur De”…
Ancak bu sloganların, mevcut rejim, onun hızlandırdığı toplumsal çürüme ve hepsini kuşatan kapitalist sistem düşünüldüğünde korkunç bir ikiyüzlülüğü de yansıttığı açıktır.
Bu, tarikat yurtlarında, Kuran kurslarında vb. erkek çocuklara yapılan tecavüzlere, kız çocukların zorla evlendirilip sistematik tecavüze uğramalarına, bebek denebilecek yaştaki çocukların bile çıplak kolunun bacağının tahrik edici olduğunu söyleyen sapık imamlara, okullarda gözünü kız öğrencilerin bacaklarından ayıramadığını söyleyen din taciri sözde öğretmenlere sessiz kalanların ikiyüzlülüğüdür!
“Yerli ve milli” ailelerde sıkça yaşanan ensest tecavüzleri, kadınların en yakınlarındaki erkekler tarafından vahşice katledilmesini görmezden gelenlerin ikiyüzlülüğüdür!
Cinsiyetini giydiği kıyafetle, sözüyle, duruşuyla belli edenleri aforoz edip “Cinsiyetsiz Toplum Projesine” dur dediğini iddia edenlerin ikiyüzlülüğüdür!
Türkiye’yi küresel çetelerle elbirliği içinde uyuşturucu cenneti haline getirenlerin, çocukları, gençleri bunların eline teslim edenlerin ve bunları baş tacı edenlerin ikiyüzlülüğüdür!
Ve elbette, rejimin doruğa çıkardığı hırsızlığa, yolsuzluğa, sömürüye, sefalete gözünü kapatanların, “bizdense ne yaparsa yapsın mubahtır” diyenlerin ikiyüzlülüğüdür!
İstanbul Sözleşmesini yürürlükten kaldırtanların mitingde bu kez de 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu hedef almaları, bu kafanın aileyi nasıl korumayı düşündüğünü de ortaya koymaktadır: Şiddetle, zorbalıkla, tacizle, tecavüzle ve her yıl yüzlerce kadının katledilmesinin de gösterdiği gibi cinayetle…
Toplumun zayıf ve savunmasız kesimleri olarak görülen kadınların hedefe oturtulmasının yanı sıra, eşcinsellerin ve transseksüellerin nefret odağı haline getirilmesi her zaman otoriter rejimlerin alâmet-i farikalarından biri olagelmiştir. Bugün de LGBT+’ları sapık ilan ederek hedef gösteren, terörist olarak damgalayarak kriminalize eden rejim güçleri, neredeyse gökkuşağını bile terör örgütü simgesi sayıp gökyüzünde görünmesini yasaklayacak bir kudurganlık içindedir. Söz konusu mitingde yapıldığı gibi, meseleye emperyalizmi, küresel güçleri, derin komployu vb. sokunca akan suların duracağı düşünülmektedir. Ancak rejimin tüm desteğine, onca reklâma ve dört bir yandan kaldırılan otobüslere rağmen bu mitinge katılımın birkaç bin kişiyle sınırlı kalması bunun boş bir beklenti olduğunu bir kez daha göstermiştir. Toplumun kadınların, gençlerin ağırlıkta olduğu çoğunluğu bu rejimin gerçek yüzünü görmüş durumdadır. Bu yüzden rejimin din ve yaşam tarzı üzerinden tertiplediği yapay kutuplaşma tuzağına düşenlerin oranı belirgin bir şekilde azalmıştır. İşte faşist rejimin asıl kudurganlığı bundandır!
link: Marksist Tutum, “LGBT Karşıtı Miting”de Sergilenen Nefret ve İkiyüzlülük , 21 Eylül 2022, https://marksist.net/node/7756
Kraliçe Öldü, Monarşi Yıkılmayı Bekliyor!
“Bir Gece Ansızın” Nereye?