Geçtiğimiz günlerde internete oldukça sarsıcı bir görüntü düştü. Bir okulun bahçesinde diz çöktürülen gençlerin elleri arkadan kelepçelenmiş ya da enselerinin üzerinde kavuşturulmuş, kafaları ise ya duvara dayandırılmış ya da yere eğdirilmişti. Hayır, askeri faşist darbe dönemlerinde çekilmedi bu görüntü! Pek demokratik Fransa’da oluyor tüm bunlar! Demokrasinin beşiği sayılan bu ülkenin başkentinde, Paris’te çekilen yarım dakikalık bu video, sarsıcı olmasının yanı sıra dünyanın ahvalini gözler önüne sermesi bakımından da özel bir ilgiyi hak ediyor.
Fransa, haftalardır kitlesel protesto gösterileriyle sarsılıyor. “Sarı Yelekliler”in akaryakıt vergilerinin arttırılmasına karşı 17 Kasımda başlayan protesto gösterileri, dalga dalga büyüdü. Eylem alanları, sermayenin dizginsiz saldırılarına, eşitsiz vergilendirme sistemine ve emekçi halkı sefalete iten politikalara yönelik geniş kitlelerin tepkilerini dile getirdiği bir mecra haline dönüştü. Fransız burjuva devleti ise kitlelerin karşısına en makyajsız haliyle çıktı! Sermayenin kolluk kuvvetleri, ellerindeki tüm imkânları kullanarak eylemlere fütursuzca saldırdı. Gaz bombaları, tazyikli su, plastik mermi ve coplarla işçi ve emekçilerin haklı talepleri bastırılmaya çalışıldı ve çıplak bir devlet terörü estirildi. Bu üstün hizmetleri karşısında ise “cesaretlerinden ve olağanüstü profesyonelliklerinden ötürü” bizzat Cumhurbaşkanı Macron tarafından polise ve jandarmaya teşekkür edildi! Elbette “kuru bir teşekkür” ile yetinmeyen hükümet, polislerin maaşlarına zam yapmayı, yüklüce bir prim ödemeyi de es geçmedi.
Fransa’nın yakın tarihinde görülmedik bir devlet terörü estirilirken, haftalar süren eylemler boyunca 4 kişi öldürüldü. Yüzlerce eylemcinin yaralandığı Fransa genelindeki eylemlerde binlerce insan gözaltına alındı, bir kısmı ise tutuklandı. Sadece ölü, yaralı ve gözaltı sayıları dahi estirilen devlet terörünün boyutunu kestirmek için yeterli veri oluştursa da, özellikle sosyal medya üzerinden paylaşılan görüntüler, burjuva devletin işçi ve emekçiler için ne anlama geldiğini çarpıcı biçimde ortaya koymaktadır. Saçlarından çekiştirilip yerlerde sürüklenen kadınlar, sandalyesinden aşağılıkça düşürülen engelliler, yumruklanan yaşlılar, yerlerde tekmelenen, coplanan binlerce eylemci… Eylemler, burjuva demokrasisinin sınırlarının Fransa’da da işçi-emekçilerin eylemlerinin başladığı yerde bittiğini gösteriyor. Burjuvazi için demokrasi, işçi ve emekçiler için ise diktatörlük!
Anketlere göre halkın yaklaşık %70’inin desteklediği protestolar esnasında öğrenciler de “Sarı Yelekliler”i desteklediklerini açıklayarak kendi talepleriyle sokaklara döküldü. Üniversite öğrencileri, Avrupa dışından gelen öğrencilerin öğrenim harçlarının yaklaşık 15 kat arttırılmasını içeren yeni yasaya karşı çeşitli eylemler, forumlar düzenledi. Lise öğrencilerinin eylemleri ise daha radikal bir boyut kazandı. Hükümetin eğitim politikalarını protesto eden, üniversiteye giriş şartlarının esnetilmesini talep eden lise öğrencileri, Aralık başı itibariyle boykot eylemleri örgütlemeye başladı. 6 Aralıkta yapılan eylemler, yaygınlık açısından pik noktasını gördü. Boykot eylemleri neticesinde ülke genelinde yüzlerce lisede eğitime tamamen veya kısmen ara verildi. Dersleri boykot eden öğrencilere saldıran polis, sadece o gün içinde resmi rakamlara göre 700’ü aşkın liseliyi gözaltına aldı. Paris’in banliyölerinden Mantes-la-Jolie’de ise bir okulun bahçesinde kıstırdığı(!) 146 liseliyi diz çöktürerek gözaltına alan Fransız polisi, yaşları 12 ile 17 arasında değişen liseliler üzerinde “güç talimi” yaptı. İçlerinden biri de, muhtemelen yaşadığımız dönemin karakterini yansıtan görüntülerden birini çektiğinin farkında bile olmadan “kayıt” tuşuna bastı!
Kaç zamandır söylüyoruz, sistem krizi ve emperyalist savaş düzenin otoriterleşmesini de beraberinde getiriyor. Yaşadığımız yüzyıla siyasi çalkantılar, ekonomik krizler, emperyalist savaşlarla birlikte otoriterleşme eğilimi de damgasını basmış durumda! Fransa’dan İngiltere’ye, Almanya’dan İtalya’ya neredeyse bütün bir Avrupa’da demokrasinin sınırları daralırken, polis devleti uygulamaları had safhaya ulaştı. Fransa özelinde gördüğümüz üzere bir dönem boyunca demokrasi nutukları atan, refah ve özgürlükler devleti olarak geçinen kimi kapitalist devletler dahi yüzlerindeki maskeyi bir kenara atarak keskin pençelerini emekçi kitleler için açığa çıkartıyorlar. Mevcut örnekte olduğu gibi yeri geldiğinde pençeleri emekçi kitlelerin sırtına geçirmekten geri durmuyorlar. Çünkü kapitalist sistem, insanlığa en ufak bir umut kırıntısı bile veremeyecek kadar köhnemiştir ve çelişkilerin alabildiğine keskinleşmesiyle daha da zalim bir hal almaktadır.
İşte Fransa’daki bir lisenin bahçesinde çekilen mevzu bahis görüntü de tüm bu açılardan bakıldığında bir gözaltı anını kaydetmenin çok ötesinde bir anlama sahiptir. Burjuva devlet tarafından eylemcilere gözdağı vermek amacıyla servis edilmiş olduğu açık olan bu kısa görüntü aslında onun doğasını deşifre etmektedir. Kapitalist sistem derin bir krizle boğuşuyor. Bu da egemenlerin düşüncesinde ve pratiğinde ifadesini otoriterleşme ve polis devleti uygulamaları olarak buluyor. Egemenlerin, kitlelerin harekete geçmesinden duydukları ölesiye korkunun ve “dize getirme”, “boyun eğdirme” ihtiraslarının yansımasıdır bu görüntü. Dünya genelindeki otoriterleşme eğiliminin, polis devleti uygulamalarının açık bir göstergesidir. Fransa’da çekilen bu görüntü, “büyük resmin” sadece bir küçük parçasıdır! Şu gerçeği de bir kez daha gözler önüne sermiştir: Kapitalizm çürümüştür ve insanlığa bir gelecek sunamaz!
link: Yılmaz Seyhan, Fransa’daki Görüntüler Dünya Ahvalinin Resmidir!, 13 Aralık 2018, https://marksist.net/node/6550
Çürüyen Kapitalizm, Çıkışsız Kitleler ve Sivrilen Uçlar
Latin Amerika Dersleri