“Düşmanlarımızın varsa renkleri
Gecemizin yavan rengine sahiptir”
Paul Eluard,Guernica’nın Zaferi, 1938
Zamanın durduğu ve olağan akışının kırıldığı anlar vardır. İnsanlığın büyük atılımları yahut büyük trajedileri böylesi anlardandır. Usta ressam Pablo Picasso, Guernica isimli eseriyle işte böyle bir kırılma anını resmeder. Guernica… Adını bombalanan bir kasabadan alan, siyah beyaz, “eciş bücüş” motiflerle örülü dev boyutlarda bir tablo … Savaş ve faşizm karşıtı uluslararası üne sahip bir sembol… Bir zulüm anını kayda geçiren, kapının eşiğindeki daha büyük zulme dikkat çeken ölümsüz bir anıt… İspanya İç Savaşı sırasında bir Bask kasabasının faşistler tarafından bombalanmasını betimler Picasso’nun Guernica’sı! Ömrüne elli binden fazla eser sığdırmış usta ressamın kendisiyle en çok özdeşleşen resmidir. Donmuş bir zamanı, bir kırılma anını muhafaza ederek geleceğe taşıyan ressam, beyaz tuvale sessiz çığlığını işlemiştir. Bir savaş ve faşizm vesikalığı olan bu resim, bizleri 1937 yılının İspanya’sına götürür. Hikâyesiyle sadece tarihten bir şeyler anlatmakla kalmaz, bugüne dair de pek çok şey söyler.
1937 Guernica bombardımanını önceleyen sürecin ana hatlarını kavramak önemlidir. 1930’lu yılların başında krallıkla yönetilen İspanya, kapitalistleşme sürecinin sancılarını çekiyordu. 20. yüzyılın başında başlayan sanayileşme, ülkede çeyrek asır içinde etkisini göstermiş, sanayi işçilerinin sayısı 3 milyonu bulmuştu. Ancak yine de nüfusun yüzde yetmişi, yani yaklaşık 24 milyon insan kırsal bölgelerde yaşıyordu. İspanya işçi sınıfı serpilirken yaşam standartları aynı kalmak bir yana kötüleşiyordu. Ülkede bir taraftan sosyalistlerin önderliğinde güçlü ve yaygın grevler örgütleniyor, diğer taraftan monarşi karşıtı rüzgârlar esmeye başlıyordu. 1931’de yapılan seçimler sonucu ülke genelinde, ama özellikle sanayileşmiş kentlerde cumhuriyet yanlısı partiler zafer kazandı. İspanya Kralı ülkeyi terk etmek zorunda kalırken Cumhuriyet ilan edildi.
“Sus payı” niyetine birkaç sosyalistin de dâhil edildiği hükümet, toplumun acil olarak çözüm beklediği sorunların hiçbirine çözüm olmadı. Birkaç yıl içinde daha kaotik bir sürecin kapıları aralandı: grev dalgaları, toprak işgalleri, başarısız darbe girişimleri, ayaklanmalar, devrimler, karşı-devrimler… SSCB tarafından dünya komünist hareketine salık verilen “Halk Cephesi” taktiği İspanya’da proleter bir devrimi gerçekleştirmenin eşiğinde bulunan işçi sınıfına, sınıf uzlaşmacılığını ve parlamentarizmi dayattı. Nihayetinde devrimci kitleler giderek pasifize edildi. 1936 yılında İspanya’nın faşist Generali Franco, Avrupa’daki iki faşist şefin, Adolf Hitler ve Mussolini’nin büyük desteğiyle İspanya’ya adeta savaş açtı ve ülkeyi işgale girişti. Cumhuriyetçilerle faşistler arasında 3 yıl sürecek iç savaş, İspanya’da uzun yıllar hüküm sürecek Franco faşizminin zeminini döşeyecekti.
Ordu birliklerini tek tek emrinde toplamaya başlayarak başkent Madrid’e doğru ilerleyen Franco, en büyük direnişle ülkenin kuzeyindeki Bask bölgesinde karşılaşmıştı. Bask bölgesi görece sanayileşmiş yapısıyla, ulusal sorunun etkisiyle Franco faşizmiyle uzlaşmaz bir tutum takındı. 1937 Nisanında Franco güçleri bölgeye ilişkin stratejik bir noktaya saldırı planladı. Gerek Cumhuriyetçilerin kuzeydeki cephesinin geçiş güzergâhı, gerekse de Bask kültürünün merkezi olması sebebiyle Guernica kasabasında büyük bir kıyıma girişti. 26 Nisan günü tonlarca bomba taşıyan Alman ve İtalyan savaş uçakları olacaklardan habersiz güne başlayan bu kasabaya doğru uçuşa geçti.[1]
“Her pazartesi Guernica’da panayır günüdür” diye anlatır katliamın tanıklarından Jose Manasterio: “Tam da o gün geldiler çünkü olabildiğince fazla insanı öldürmek istiyorlardı; bunu da başardılar.”
Bir başkası ise tanıklığıyla bizi o günlere götürür:
“26 Nisanın ikindiüstü… Harikulade açık bir gün, hava yumuşak ve bulutsuzdu. Guernica’nın varoşlarına saat beşe doğru vardık. Yollar çok işlekti, çünkü alışveriş günüydü. Aniden sirenler ötmeye başladı ve bizi bir korkudur aldı. Halk, köşeye bucağa kaçıştı ve kendilerine korunacak yer aramak için her şeyi olduğu gibi bıraktı. Hatta bazıları dağlara doğru koştu. Kısa bir süre sonra Guernica üzerinde yabancı bir uçak göründü… Ve kentin merkezine üç bomba attı. Bunun üzerinden çok geçmeden yedi uçak gördüm, bunları altı tane daha izliyordu ve sonra beş uçak daha geldi. Hepsi de Junkers uçaklarıydılar. Bu arada tüm Guernica panik içindeydi… Uçaklar çok alçaktan uçuyorlardı, olsa olsa iki yüz metre yükseklikteydiler… Bu arada kadınlar, çocuklar ve yaşlı adamlar isabet alıp, sinekler gibi yerlere dökülüyorlardı, her yerde büyük kan birikintileri görüyorduk. Tarlada tek başına duran yaşlı bir çiftçi gördüm. Bir makineli tüfek yağmuru öldürdü onu. On sekiz uçak, bir saatten çok Guernica üzerinde birkaç yüz metre yükseklikte kaldı ve bomba üzerine bomba yağdırdı. Patlamaların ve yıkılan evlerin çıkardığı sesler akıl almaz şeydi. Uçaklar caddeler üzerinde uçtular. Birçok bomba düştü, görülebilen her yere! Daha sonra kraterleri gördük. Bu kraterlerin on altı metrelik çapları ve sekiz metrelik derinlikleri vardı. Uçaklar saat yediye doğru gittiler ama bu sefer çok daha fazla yüksekten uçan yeni bir uçak dalgası geldi. İkinci filo, kentimizin üzerine yangın bombaları attı. İkinci bombardıman otuz beş dakika sürdü ama tüm bölgeyi şiddetle yanan bir fırına benzetmeye yetti bu süre. Bu yangın bombaları ile yapılan saldırının, hangi amacı güttüğünü hemen anlamıştım. Bunlar yangın bombaları kullanarak tüm dünyayı, Basklıların kenti kendilerinin yakmış olduğuna inandırmak istiyorlardı.”[2]
Avrupa’da sivillere yönelik gerçekleştirilen ilk büyük hava bombardımanı kabul edilen bu saldırıyla 1600’den fazla insan hayatını kaybetti. Guernica adeta yerle bir edildi, şehirdeki yangın üç gün boyunca sürdü. Bu kadim Bask şehrinin yok edilmesi, iç savaşın faşistler lehine dönmeye başlamasının kırılma anını oluşturdu. İç savaş Guernica’dan sonra yaklaşık iki yıl daha sürdü ve sonunda Franco birlikleri 1939’da başkent Madrid’e girdi. Geriye yakılıp yıkılmış şehirler, en az 500 bin ölü, 400 bin mülteci ve kaybedilmiş bir devrim kaldı…
İspanyol faşistleri hiçbir zaman sahiplenmese de insanlık tarihinde kara bir iz bırakan bu saldırı, Franco’nun Bilbao’yu ele geçirmesine ve Kuzey İspanya’daki zaferine giden yolu açtı. Bir taraftan Stalinizmin ihanetinin, öte taraftan Fransa ve İngiltere burjuvazilerinin iç savaş karşısındaki ikiyüzlü “tarafsızlık” politikalarının yarattığı elverişli zeminde Avrupa’yı kasıp kavurmaya hazırlanan faşist bir ittifak ilk kıyıcı idmanını gerçekleştirmişti.[3] Bu yaşananlar birkaç yıl içinde yaşanacak çok daha ağır bir kıyımın, yeni bir dünya savaşının ön gösterimiydi. Bir şehir yok edilirken İkinci Dünya Savaşı arifesinde tüm Avrupa’ya dehşet duygusu yayılmıştı.
Ölümsüzleşen dehşet
Paris’te sürgünde bulunan İspanyol Cumhuriyetçi hükümeti, Paris Dünya Fuarında sergilenmek üzere ünlü ressam Picasso’dan bir tablo yapmasını istemişti. İspanya doğumlu ünlü ressam bu talebi kabul etmişse de bombardıman gerçekleşene kadar yapacağı resmin temasına karar verememişti. Tüm dünya gibi Picasso da Guernica’daki kıyımı bombardımanın yaşandığı gün kasabada bulunan gazeteci George Steer’ın “Guernica’nın Trajedisi” haberinden öğrendi. Çok etkilenen ressam, Guernica’daki dehşeti resmetmeye girişti.
1937 Temmuz ayında Paris’te sergilenen tablo, Paul Eluard’ın Guernica’nın Zaferi şiiriyle birlikte sergilendi, Picasso tarafından yazılan şu satırlarla sunuldu: “Çocukların çığlıkları, kadınların çığlıkları, kuşların çığlıkları, çiçeklerin çığlıkları, ahşabın ve taşların çığlıkları, tuğlaların çığlıkları, dolapların, yatakların, sandalyelerin, testilerin ve kedilerin ve kâğıtların çığlıkları, araya karışan kokuların çığlıkları, dumanların çığlıkları...”
3,5 metre yükseklik ve 7,8 metre genişlikteki tuvalini boyarken Picasso’nun boya paletine, savaşın siyahlığı ve griliği egemen olmuştur. Öte yandan Guernica’da neredeyse her figürün bir anlamı vardır: Resmin ortasında sırtına mızrak saplanmış olan at, faşist güçler tarafından acı çeken ama direnen İspanya halkını sembolize eder. Atın başının önünde belli belirsiz gözüken güvercin ise ağlamaktan başka çaresi kalmayan barışı… Atın yanına düşmüş bir binici vardır. Kırılmış kılıcı yenilgiyi anlatsa da binici kırılmış kılıcını bırakmamıştır! Kılıcın içinden çıkan çiçekler umudu simgeler. Sol tarafta yer alan büyük gözlü boğa ise kucağındaki ölü çocuğuna ağlayan ve hesap sormak isteyen bir kadının üzerinde durur. İspanyol kültüründe “gücü” temsil eden boğa Franco İspanyasıdır, faşizmdir![4]
Guernica sergilendiği günden sonra dünya çapında dikkatlerin İspanya İç Savaşına çekilmesine yardımcı oldu, Cumhuriyetçiler için enternasyonal bir dayanışma örülmesi amacıyla kullanıldı. Tüm dünyadan insanların sosyalist hareketin saflarına katılmasına ve Franco faşizmine karşı savaşmak için İspanya’ya akmasına kuşkusuz katkı sağladı. O günden bugüne etkisinden bir şey kaybetmedi Guernica! Bir çerçeve içerisine sıkıştırılmış resim olmaktan çok daha fazlası oldu. Gerek ressamının dünyaca ünü ve ustalığı, gerek verdiği politik mesaj, gerekse de sembolize ettiği hakikat bakımından kendisinden sonraya eşi görülmemiş bir toplumsal etki bıraktı. Yirminci yüzyılın ikonlarından biri olarak kabul edilen bu resim, günümüze dek yapılan en önemli politik tablolardan biri olarak kabul edilir. Faşizmin ve savaşın her yeni kıyımı yaşandığında akla gelir Guernica, muhatabına “hatırla!” demiş olur. Picasso’nun deyimiyle, “düşmana karşı bir saldırı ve savunma silahı” olarak işlevini korur. İşte bu sanatın ve hakikatin gücüdür. Guernica bir kasaba olarak somut olarak yok olmuştur belki ama Picasso’nun marifetiyle bir tuvale üflemiştir ruhunu… Nihayetinde Franco’dan çok yaşamıştır!
Guernica’ya bakmak, bugünü görmek!
Barışın uluslararası bir simgesi olarak kabul edilen bu eserin orijinali, bugün Madrid’de bulunan Reina Sofía Müzesi’nde sergileniyor. Duvar halısı biçiminde yapılan bir kopyası ise Birleşmiş Milletler’in New York’taki binasının duvarında asılı…[5] Emperyalist dünyanın efendileri, “yeni Guernica”lar yaratırken tablonun önünde poz veriyorlar. İşte emperyalizmin alçaklığı ve ikiyüzlülüğü!
Kapitalizm varlığını ancak emekçi kitleleri yıkıma sürükleyen krizlerle ve savaşlarla sürdürebilir. Bu akıldışı sistem, çürüdüğü ve gericileştiği emperyalizm aşamasıyla birlikte dünyayı bir insan mezbahasına çevirdi. 20. yüzyılda insanlığın tanık olduğu iki büyük dünya savaşında 100 milyondan fazla insan yaşamını yitirmiştir. II. Dünya Savaşından bugüne kadar gerçekleştirilen savaşlarda ise ölü sayısı 30 milyona yaklaşmıştır. Ulusal çıkarlardan, vatan savunusundan, özgürlükten, demokrasiden dem vurarak kendi çıkarları için kitleleri savaş cephelerine süren dünya burjuvazisi, 1937 Guernica Bombardımanın ardından insanlığa sayısız Guernica yaşattı!
Yugoslavya’dan Ukrayna’ya çeşitli ülkelerin etnik temelde bölünüp parçalanması, emperyalist güçlerin çeşitli ülkelere “renkli devrimler” görünümündeki müdahaleleri, Afganistan, Irak, Suriye, Libya örneklerindeki emperyalist işgal ve askeri operasyonlar, Mısır veya çeşitli Afrika ülkelerindeki askeri darbeler, emperyalist merkezlerin kontrolünde imal edilen cihatçı çetelerin eylemleri, 11 Eylül’den bu yana New York’tan Madrid’e, İstanbul’dan Paris’e kadar onlarca kentteki patlamalar, Ukrayna’dan Filistin’e genişleyen savaşlar, silahlanma yarışı ve sanayinin militarizasyonu, ticaret ve teknoloji savaşları… Tarihsel sistem krizinin sonuçlarından biri olan ve dönüp krizi besleyen Üçüncü Dünya Savaşı, Elif Çağlı’nın daha en baştan yaptığı tespitlere göre milenyum dönemecinden bugüne bu gibi çeşitli biçimler altında yürüyor. Irak’tan Suriye’ye, Ukrayna’dan Filistin’e şehirler yerle bir ediliyor, milyonlar yaşamını yitiriyor. Emekçi kitlelerin yaşamı zifiri karanlığa boğulurken, gün geçtikçe emperyalistlerin elinin daha fazla değdiği kentler savaşın renklerine bürünüyor. Emperyalist savaş gün geçtikçe genişleyip şiddetleniyor, dünyanın yoksul kitleleri daha büyük yığınlar halinde kan kusuyor. Guernica bu yönüyle bugün bir dünya vesikalığıdır! Tam da bundandır ki insanlığın önünde iki seçenek ve büyük bir kırılma anı bulunuyor: Ya bugüne kadarki en büyük atılımı gerçekleştirmek yahut en büyük trajediyi yaşamak!
“Üçüncü Dünya Savaşı büyük emperyalist savaşlar zincirinin son halkası olacak gibi görünüyor. Zira ya kapitalizm insan soyunun mahvına neden olacak, ya da örgütlü ve devrimci proletarya kapitalizmi dünyamızdan süpürerek insanlığı kurtaracak. Yakıcı sorunların olumlusundan çözümlenme olasılığı, bugün yaşanan olayların tozu dumanı ve kitlelerin örgütsüzlük koşullarının yarattığı karamsarlık nedeniyle henüz berrak biçimde algılanamıyor. Ancak, aslında tarih önümüze istenirse çözümü pekâlâ mümkün olan sorunları koymuş bulunuyor. Dünya işçi sınıfı, emperyalist-kapitalizmin insanlığı uçuruma sürükleyecek topyekûn saldırısını püskürtecek tarihsel kudrete sahiptir. Bu muazzam potansiyel, dünyanın kaderini yoksul ve masum insan yığınlarının lehine değiştirmek üzere devrimci bilinç ve örgütlenmenin tılsımıyla fiili güce dönüşmeyi bekliyor.”[6]
[1] Alman ve İtalyan faşistleri için bu saldırı yeni geliştirdikleri savaş uçaklarının yaklaşan büyük savaş öncesi “test sürüşü” anlamına geliyordu. Nazi liderlerinden, dönemin Alman Hava Kuvvetleri Komutanı Hermann Göring yıllar sonra Nürnberg duruşmaları sırasında şöyle diyordu: “Hitler’i, Franco’ya her şart altında destek vermesi gerektiği konusunda uyardım. Böylece, öncelikle o bölgede komünizmin daha da yayılmasının önüne geçebilirdik. Ayrıca genç Luftwaffe güçlerim (Hava Kuvvetleri) için şu veya bu teknik konuda testler yapma imkânı sağlayabilirdik.”
[2] Jean Leymarie ve Jean-Luc Daval, Picasso Metamorfozlar, 1971, s.100
[3] İngiltere burjuvazisi “tarafsızlığı bozulmasın” diye Bask bölgesinden kaçan 3500 yetim çocuğu bile kabul etmek istememişti. Öte yandan ABD, İngiltere ve Fransa’nın İspanya İç Savaşı karşısındaki çekingenliğinden cesaretlenen Hitler ise kısa bir süre sonra Avrupa’yı işgal etmeye girişti.
[4] Guernica’ya dair sıkça başvurulan bir anlatıya göre Paris Nazilerin işgali altındayken Picasso, Gestapo tarafından sorguya alınır. Nazi subaylarından biri Guernica’yı işaret ederek “Bunu siz mi yaptınız?” diye sorar. Picasso, bu soruya o etkileyici yanıtı verir: “Hayır, siz yaptınız!”
[5] 2003 yılında dönemin ABD Dışişleri Bakanının, birkaç hafta sonra başlatacakları Irak savaşıyla ilgili yapacağı basın toplantısı öncesi duvar halısının üstü mavi bir örtüyle kapatılmıştı. Gerekçe ise BM Basın Sekreterinden gelmişti: “Kameralar için bu tablo uygun bir fon oluşturmuyor.”
[6] Elif Çağlı, Kapitalizmin Hal ve Gidişatı, 25 Mart 2008, marksist.net
link: Yılmaz Seyhan, Bir Savaş ve Faşizm Vesikalığı: Guernica!, 19 Nisan 2024, https://marksist.net/node/8244
Haydi, 1 Mayıs’a!
1 Mayıs: Bir Günden Çok Daha Fazlası!