30 Martta başlattıkları ve 15 Mayısa kadar süreceğini açıkladıkları “Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü”yle İsrail devletini protesto eden Filistinliler, 14 Mayısta kanlı bir katliama daha uğradılar. Bir buçuk aydır devam eden gösteriler esnasında İsrail polisinin açtığı ateş sonucunda 50’ye yakın Filistinli katledilmiş ve binlercesi yaralanmışken, 70. kuruluş yıldönümü olan 14 Mayısta katil İsrail devleti çok daha büyük bir saldırı gerçekleştirdi.
İsrail devletini ve ABD’nin büyükelçiliğini büyük bir şov eşliğinde Kudüs’e taşımasını protesto etmek için Gazze sınırına akan Filistin halkı Siyonist devletin silahlarıyla ve havadan attığı gaz bombalarıyla karşı karşıya kaldı. Silahsız, savunmasız on binlerce insana vahşi bir şekilde saldıran İsrail devleti, bir günde çoğu 30 yaşın altında olan en az 58 Filistinliyi katletti, 2700’den fazlasını yaraladı. Filistin Sağlık Bakanlığı katledilenlerin en az 6’sının, yaralananlarınsa 200’den fazlasının 18 yaşın altında olduğunu duyurdu. Yaralananlar arasında çok sayıda kadın ve gazeteci de var. Onlarca yaralının ise hayati tehlikesi bulunuyor.
ABD’yle el ele vererek gerçekleştirilen bu katliam, 70 yıldır Ortadoğu’nun bağrına bir hançer gibi saplı duran İsrail’in gerçekleştirdiği sayısız vahşetten sadece biridir. Emperyalist güçlerin ve Türkiye de dâhil bölge ülkelerinin bu katliamları sadece kınamakla yetineceğini çok iyi bilen ve sırtını ABD’ye yaslayan İsrail, kadim Filistin topraklarını Filistinlilerden tümüyle arındırmak için 70 yıldır kesintisiz çalışmaktadır. Bu süreçte 6 milyon Filistinli yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kalmış, on binlercesi katledilmiştir.
Kendisine tam destek veren Trump’ın iş başına gelmesinin İsrail devletinin pervasızlığını iyice arttırdığı açıktır. Onlarca insanı katlederken ağzını açıp tek kelime etmeyen Trump, aksine İsrail’i “bu büyük gün” nedeniyle tebrik etmiş ve Filistin halkıyla dalga geçercesine “iki devletli çözüm için çalışmaya” devam edeceklerini söylemiştir.
Filistin halkının Nakba (felâket) günü olarak andığı 14 ve 15 Mayıs tarihleri bir kez daha felâkete dönüştü. Bundan İsrail egemenleri ve ABD kadar, bu ve öncesindeki katliamlara sessiz kalan diğer burjuva güçler de sorumludur. Bir yandan Türkiye örneğinde olduğu gibi kimileri kuru efelenmelerle şov yaparken ve bunu oy toplama malzemesine dönüştürürken, öte yandan el altından her türlü işbirliğini geliştirenlerin Filistin halkının haklı davasıyla en ufak bir ilgilerinin olmadığı açıktır. Filistin halkının direnişi ve mücadelesi ancak bölge halklarının dayanışmasıyla güç kazanabilir. Bölgenin diğer emekçileri gibi Türkiyeli emekçilerin gösterecekleri dayanışmanın en önemli ayağını ise, kendi egemenlerine bindirecekleri basınç oluşturmaktadır. Ezenlerden, sömürenlerden, katillerden hesap sorabilecek ve Filistin’e ve tüm Ortadoğu’ya barış ve özgürlük getirebilecek tek güç bölgenin işçi ve emekçi sınıflarıdır.
link: Marksist Tutum, İsrail-ABD Elbirliğiyle Filistin’de Kanlı Katliam, 15 Mayıs 2018, https://marksist.net/node/6355
HDP’nin ve Demirtaş’ın Seçim Bildirgeleri Açıklandı
Rejimin Seçim Manifestosu: Bol Hamaset, Boş Vaatler!