HDP, referandumda “HAYIR” kampanyası doğrultusunda, 8 Nisanda, Göztepe’de Salı Pazarı alanında bir miting gerçekleştirdi. On binlerin coşkuyla “HAYIR” flamalarını dalgalandırdığı alanda, HDP eş başkanlarının da aralarında bulunduğu cezaevlerindeki binlerce HDP yöneticisinin tutsak edilmesine, baskıya, zulme ve zorbalığa karşı “HAYIR” nidaları yükseltildi.
Grup Vardiya’nın şarkılarıyla başlayan mitingde mücadelede yaşamını yitiren tüm devrim şehitleri anısına saygı duruşu yapıldı. Mitingde açılış konuşmasını yapan HDP İstanbul İl Eş Başkanı Esengül Demir, çevre, gençlik, kadın sorunu, Alevi sorunu, Kürt sorunu karşısında “HAYIR” için son ana kadar çalışacaklarını belirtti. Demir, aynı gün Yenikapı’da miting gerçekleştiren AKP-Erdoğan iktidarına atıfta bulunarak “Duyduk ki Yenikapı’da bir ruh dolaşıyormuş. O ruha vereceğimiz cevap şudur; 16 Nisanda seni sandığa gömeceğiz” sözleriyle konuşmasını tamamladı. Miting açılış konuşmasının ardından Ruken’in şarkılarıyla devam etti, coşkulu halaylara geçildi. Daha sonra HDP İstanbul İl Eş Başkanı Mustafa Avcı, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit ve son olarak Ahmet Türk birer konuşma yaptılar.
Konuşmasını Kürtçe yapan Mustafa Avcı, devletin “evet”i çıkartmak için seferberlik ilan ettiğini ama nafile olduğunu söyledi. HDP mitingi için ayarlanan otobüs firmalarının baskıya maruz bırakıldığını, engellendiğini ifade eden Avcı, “yaya da olsa halkımız gelir, ne yaparsanız yapın boş. Faşist diktatörlüğe geçit vermeyeceğiz” dedi. Avcı’nın konuşmasının ardından sahneye çağrılan Rengin Bor isimli küçük bir kız çocuğu “HAYIR”lı bir şiir okudu. Rengin, okuduğu şiirle tüm ilgiyi sahneye toplarken “baharın gelmesi için, çiçeklerin açması için, özgürlük için, çocukların katledilmemesi için” herkesi referandumda “HAYIR” oyu vermeye çağırdı.
Kitleyi “gözüpek bir coşkuyla, sevinçle geldiniz, hoş geldiniz” diyerek selamlayan Filiz Kerestecioğlu, “Barıştan, eşit ve özgürce yaşamaktan başka bir isteğimiz yok. Bizler 7 Haziranda halkların barışını, gücünü örgütleyenleriz. Bizler işçileriz, bizler kadınlarız. Muktedirlerin tahtını öyle bir devirdiniz ki tahtına sahip çıkmak için bu anayasa dediği teklifi önümüze getirdi. Niyeti başta kendisi olmak üzere bakanların yargılanmasını engellemek, halkın değil kendi kurtuluşunu sağlamak. Muktedir biliyor ki en ufak kıvılcım çaksa önce kendi iktidarı sarsılacak ve buradan barışın alevi yükselecek. İşte bu anayasanın tek gayesi bunu önlemektir, yargılanmalarını önlemektir. Anayasa tek bir adamı korumak için yapılıyor” vurgusu yaptı. “Bu şehir; tutuklanan öldürülen işsiz gazeteciler için, benim bedenim benim kararım dedikleri için onur yürüyüşleri yasaklanan, iş kapıları yüzlerine kapanan LGBTİ’ler için, işsiz bırakılan gençler her özgürlük çığlıklarında polis copuyla karşılaştıkları için, özgür demokratik bir eğitim için, bu şehrin bütün Berkinleri için, bütün özgürlük tutsakları için, Ermenilerin, Rumların, Lazların, Çerkezlerin, Kürtlerin bütün kadim halkların birlikte yaşadığı şehir birlikte yaşama umudu için, daha fazla betona gömülmemek için hayır diyecek. Bu şehir seni seçmeyecek ve bütün güzelliğiyle var gücüyle hayır diyecek” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.
Kerestecioğlu’nun ardından söz alan Sırrı Süreyya Önder, iktidarı mitingleri yasakladığı, alan vermediği için eleştirdi. “Önce 1 Mayıs alanımızı Taksim’i yasakladılar, Newroz alanımızı beton hırsızlarına peşkeş çektiler. Denizin de bir hakkı vardır. Denizden çalarak kendilerine bir kaçak yapı yaptılar Yenikapı’da. Yaya ulaşımın en güç olduğu yeri bize vermişler; bir asfalt kenarı, şantiyelerin ortası. Ama yan yana durana hiçbir engel kâr etmemiştir tarihte. Bugün de kâr etmeyecek. Bizim için her gün Newroz, her yer Newroz alanı, her mevzi demokratik direnişinizin anlamlı bir alanıdır. Çünkü yan yanayız, omuz omuzayız” diyen Önder’in konuşması coşkuyla karşılandı. Kitle, Salı Pazarı alanını miting alanı olarak verenleri yuhalayarak, zılgıtlarla, sloganlarla protesto etti. “Direne direne kazanacağız” sloganı yükseltildi. “Zulüm artsın ki zeval bulasın derler Anadolu’da. Zulümleri artıyor, zevalleri yakındır” diyen Önder, Kürt sorununda hükümetlerin bugüne kadar tutumlarının benzer olduğunu ifade etti: “Hükümetler gider gelir. Bugüne kadar da bol bol hükümet değişti ama iktidarda olan bir tek yapı vardı, savaş koalisyonu. Giden geleni, gelen gideni arattı. Politikaları şu oldu, bu oldu ama savaş konusunda al birini vur ötekine denecek kadar birbirlerinin benzeri güvercin kasapları iki gözden dört önüm bakanlar bu ülkede hep iktidar oldular.” Her daim barış bayrağını taşıyanların olduğunu söyleyen Önder, “Oylanan evet ya da hayır değil savaş mı barış mı meselesidir. Hiçbir gerekçe yokken masayı deviren zihniyet savaş politikasını fütursuzca devam ettirmek için hesap verilemez, hesap sorulamaz düzenlemeye gitmek istiyor. Hayır dediğimizde barışa evet demiş olacağız. Siyasetsizliği siyaset sanan bazı muhalefet partileri de bu değirmene su taşıdılar. Hatalarının bedelini ödemeden bundan vazgeçeceklerini umuyoruz. Bu topraklar mehter marşı ile İzmir marşı aralığına mahkûm değildir. Üçüncü bir yol vardır, çok dilli, çok inançlı. Bu amaçla ev ev, sokak sokak gezip, hayırı çok net bir şekilde çıkaracağız. Biji Biratiya Gelan” sözleriyle konuşmasını tamamladı.
Son olarak söz alan Ahmet Türk konuşmasında, Kürt halkını sindirme politikalarına, 12 Eylüllere, 1990’lı yıllardaki vahşete rağmen Kürt halkının mücadeleden vazgeçmediğini ve gün geçtikçe daha da fazla özgürlük mücadelesine sahip çıktığını vurguladı. Referandumun tüm Türkiye halkları için önemli olduğunu, faşizmin tüm halkları ezeceğini söyleyen Türk, “ama Kürtler için daha da önemlidir. Eğer bu referandumda evet dersek Cizre’deki, Sur’daki, Şırnak’taki, Silopi’deki vahşeti inkâr etmiş, vahşete onay vermiş oluruz. Eş genel başkanlarımız, 85 tane belediye eş başkanımız zindanlarda. Bu referandum, bu zindan siyasetlerine karşı mücadeledir… Kürtler, Kürdistan’da güçlü şekilde hayır demezse Cumhurbaşkanı çıkıp ‘bakın evet dediler Kürt sorunu yok’ diyecek ve uluslararası zeminde kullanacaktır. Bu nedenle, bu bilinçle önümüzdeki bu son haftayı çok ciddi şekilde çalışarak halklarımıza izah etmek zorundayız. Ortadoğu’da şiddetin pençesine düşmüş halkların mücadelesi, yarınlarımız için önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti devleti Kürtler Ortadoğu’da statüye sahip olmasın diye adeta saldırı içindedir. Kürtlerin kazanımını yok etmeye çalışan anlayışa karşı duruşumuzu ortaya koymazsak onursuz bir yaşamı kabul etmiş oluruz ama Kürtler onurludur. Asla ve asla evet demeyecektir, hayır diyecektir. Buna yürekten inanıyorum. Referandum her şeyin sonu değildir ama 16 Nisan sonrasında yapılacak çok şey vardır. Demokratik, çağdaş değerlerle kucaklaşmış bir Türkiye istiyorsak birlikte hareket etmeliyiz. Kirli siyasetle halkları karşı karşıya getirerek iktidarlarını sağlamlaştırmaya çalıştılar. Faşizmin, diktatörlüğün önünü kapatmak için halkların ortak demokrasi mücadelesini büyütüp yürütmemiz lazım” diyerek sözlerini bitirdi.
Miting boyunca zindanlarda tutsak edilenler, açlık grevinde olan tutsaklar, Sur’da, Cizre’de bodrumlarda katledilenler anıldı ve tüm bu vahşete, saldırganlıklara karşı gür bir sesle “HAYIR”, “ Na, Na, Na” karşılığı verildi. İşsizliğe, yoksulluğa, iş cinayetlerine, doğanın katledilmesine, HES’lere, şehirlerin talanına, ranta, kadın cinayetlerine “HAYIR” sesleri yükseltildi.
Miting İlkay Akkaya ve Koma Çiya’nın seslendirdiği şarkılarla devam etti, halaylar çekildi.
link: Marksist Tutum, İstanbul HDP Mitingi: İnadına Alanlardayız, İnadına HAYIR!, 9 Nisan 2017, https://marksist.net/node/5577
Açlık Grevlerinin 52. Gününde HDK’den ve Aydınlardan Çağrı
Emperyalistler Nükleer Silahlardan Vazgeçer mi?