7 Haziran genel seçimlerinin sonuçları herkes için biraz sürpriz oldu. Seçim öncesindeki anket sonuçları da tahminler de AKP’nin oy kaybedeceği ve HDP’nin (eğer hile yapılmazsa) barajı aşacağı yönündeydi. Ama HDP beklenenin üzerinde bir başarı gösterdi ve %13 oranında oy alarak 80 milletvekili çıkardı. AKP ise birinci parti kalmasına rağmen tek başına iktidar olma şansını kaybetti.
Tek parti hükümeti kuramayacak olması ve daha da önemlisi Erdoğan’ın başkanlık hayallerinin suya düşmesi, AKP saflarında nasıl bir dalgalanma yaratacak, önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ama şimdiden AKP’lilerden ve yandaş medyadan “ilginç” yorumlar gelmeye başladı. Kedi uzanamadığı ciğere mundar dermiş misali, AKP cenahından, aldıkları yenilgiyi mazur göstermeye çalışan bahaneler birbiri ardına sıralanmaya başladı. Seçimin ertesi günü çıkan gazetelerin manşetleri bu “ilginç” yorumlara ve bahanelere güzide örnekler sunuyor.
Örneğin Akşam gazetesi “CHP’den HDP’ye baraj kıyağı” manşetiyle çıkarken, alt başlıkta da AKP’nin “10. kez açık ara birinci” olduğu yazıldı. Güneş gazetesi ise “kâbus geri döndü” diyerek koalisyon döneminin başladığının ve bunun Türkiye için hiç de iyi olmayacağının altını çizdi. Milat gazetesi seçmenin AKP’ye “daha çok çalışın, yola devam” mesajı verdiğini vurgularken, Sabah da “iktidarsız sandık” diyerek Davutoğlu’nun “omurga biziz, güvence biziz” sözlerinin altını çiziyordu. “Sandıktan belirsizlik çıktı” diyen Star gazetesinin manşeti ise “zor dönem” oldu. Takvim de benzer şekilde “seçim var, iktidar yok” manşetiyle çıktı. Diğer bazı manşetler ise şöyleydi: Yeni Akit “çözüm erken seçim”, Yeni Şafak “erken seçim, kutlu yürüyüş devam edecek”.
Bu manşetlere ve kimi AKP ileri gelenlerinin yorumlarına göre AKP her şeye rağmen seçimlerden başarılı çıkmıştır. Tek parti hükümeti kuramayacak olsa da onuncu kez seçimlerin birinci partisi olmuştur. HDP’nin barajı geçmesi ise CHP’nin ödünç oy vermesi sonucudur. Hatta bazı AKP’lilere ve AKP’li olmasa da aynı fikirde olan Doğu Perinçek’e göre, ortada dış mihraklı bir komplo söz konusudur. ABD ve AB, paralel yapıyla el ele verip HDP’yi meclise sokmuş, böylece “bölücüler” meclise taşınmıştır, CHP de buna aracılık etmiştir! Koalisyon hükümeti zorunluluğunu da AKP’liler istikrarın sona ereceği ve ülkenin kaosa sürükleneceği şeklinde yorumluyorlar. Daha hiçbir koalisyon görüşmesi dahi yapılmamışken, bazı AKP’liler ise güya çok önem verdikleri “milli irade”yi hiçe sayarcasına tek çözümün erken seçim olduğundan dem vuruyorlar.
Seçim sonuçlarından haberdar olmadığı izlenimini veren Davutoğlu’nun konuşması da züğürt tesellisi sayılabilecek ifadelerle doludur. Davutoğlu’na göre AKP yine destan yazmıştır, millet AKP’ye yola devam demiştir. Ne diyeceği merakla beklenen Erdoğan ise sessizliğini korumaktadır.
Türkiyeli seçmen mesajını, biraz da sürprizvari biçimde ve daha önce de yaptığı gibi, sandık başında vermiştir. Bu mesajın AKP’yle ilgili kısmının “yola devam” olmadığı açıktır. Seçmen her şeyden önce Erdoğan’ın başkanlık hayaline dur demiş, AKP’ye de “akıllı ol” mesajı vermiştir. AKP’nin onuncu kez birinci parti olmasının bu tabloda pek bir önemi yoktur. HDP’nin CHP’den kayan oylar sayesinde barajı geçtiği de bahaneden öteye geçmeyecek bir argümandır. Elbette HDP’nin oyları arasında CHP’den de AKP’den de gelen oylar vardır, ama bu durum her seçim için geçerlidir ve unutmamak gerekir ki AKP de 2002’de diğer merkez sağ partilerden “kayan” oylarla iktidar olmuştur. Yani “oy kayması” her seçimde yaşanan normal bir durumdur ve seçim yenilgisinin bahanesi olamaz. Kaldı ki, asıl AKP’den HDP’ye doğru bir oy kaymasının yaşandığı açıktır.
AKP’lilerin “CHP HDP ile işbirliği yaptı” yönündeki imaları da yersizdir. CHP tabanındaki bir kesim sağduyulu seçmenin HDP’nin anti-demokratik seçim barajına takılmaması için HDP’ye oy vermesi CHP-HDP işbirliği olarak yorumlanamaz. Çünkü CHP yönetimi böyle bir politika izlememiştir. Ayrıca HDP programının niteliği ve Demirtaş’ın çok ciddi oranda sempati toplaması da bu oy kaymasında belirleyici bir faktör olmuştur.
Seçim sonuçlarına göre bir koalisyon hükümeti kurulacak olmasını siyasi ve ekonomik istikrarsızlık kaynağı olarak gösteren ve bu sonucun ülkeyi kaosa sürükleyeceğini söyleyen AKP’li kalemşorlar korku tacirliği yapıyorlar. Aslında tıpkı geniş seçmen kitlesi gibi burjuvazi de AKP’nin ve Erdoğan’ın sınırlanması ve hizaya çekilmesi gerektiğini düşünmektedir. Daha da önemlisi, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık, gerek Türkiye açısından gerekse de uluslararası konjonktür açısından, seçimden önce başlamış bir durumdur. Yani istikrarsızlık koalisyonla birlikte ortaya çıkacak değildir. Ülkeyi kaosa sürükleyecek politikaları kimin izlediği bellidir. Sırf HDP’nin barajı aşmasını engellemek için yapılan provokasyonlar ve katledilen insanlar, patlatılan bombalar, basılan HDP büroları ortadadır.
Durum buyken Davutoğlu çıkıp ünlü balkon konuşmasında istikrarın “omurgası biziz, güvencesi biziz” diyebilmiştir. Oysa mevcut algısı ve tepkisi itibariyle AKP olsa olsa ülkeyi kaosa sürüklemenin güvencesi olabileceğini göstermektedir. Daha seçimin ertesi günü Yalçın Akdoğan çıkıp Kürtlere hitaben “artık çözüm sürecinin ancak filmini çekersiniz” demiştir. Bu Kürt halkına yönelik açık bir tehdittir ve AKP’nin hırsı uğruna iç savaşı körükleyecek potansiyeli ve niyeti taşıdığını açıkça ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, mevcut açıklamalar ve tepkiler AKP’nin seçmenin taleplerini, eğilimini dikkate almaya yanaşmadığını göstermektedir. AKP cenahı, ileri sürdüğü bu bahanelerle ve örtülü tehditlerle, bir yandan HDP’nin muazzam başarısına gölge düşürmeye çalışmakta, diğer yandan da aldığı yenilginin üzerini örtmeye çalışmaktadır. Ama nafile, görünen köy kılavuz istemez…
link: Kerem Dağlı, Seçmenden Erdoğan’a: Van Minut!, 8 Haziran 2015, https://marksist.net/node/4265
HDP’ye Kanlı Saldırı: Bombalarınız da Sizi Kurtaramayacak!
HDP Barajı Yıktı, Erdoğan Altında Kaldı