7 Haziran seçimlerinde istediğini alamayan AKP, “zafere giden her yol mubahtır” ilkesinden hareketle vaatlerde kesenin ağzını açmıştı. Asgari ücreti 1300 liraya çıkaracağını söyledi. Emekliye zam yapacaktı. Taşeronu kadroya alacaktı. Öğretmen atamaları yapacaktı vs. 1 Ocak 2016 itibariyle de asgari ücret %30 zamla 1300 lira oldu. Seçim sürecinde AKP’ye oy tahvil etmek için rüşvet olarak verilen asgari ücret zammının karşılığında işçi sınıfına yönelik saldırıların yeniden ve daha sert bir şekilde gündeme geleceği belliydi.
AKP’yi yeniden iktidara taşıması karşılığında gerçekleştirilen asgari ücret artışı öyle büyük bir propaganda eşliğinde yapıldı ki, gerçeklere ilişkin toplumsal algı altüst edildi. AKP’nin son 13 yılda nasıl bir gelir adaletsizliği yarattığı, sömürü oranlarındaki artışın büyüklüğü, işçi sınıfının ödediği bedelin büyüklüğü unutturulmaya çalışıldı. Sermaye sınıfının asgari ücrete yapılacak artışa yükselttiği itirazlar ve yeni saldırı hamleleri de gargaraya getirildi. Kıdem tazminatının fona devredilerek iç edilmesi, esnek çalışma, özel istihdam bürolarının daha yaygın bir şekilde hayata geçirilmesi, işçi sınıfına fatura edilecekler listesinde üst sıralarda yer almakta. Halihazırda binlerce işçi daha 1300 lirayı bordrosunda göremeden çeşitli gerekçelerle ücretsiz izinlerle cezalandırılmaya, yasadışı ve uydurma gerekçelerle ücret kesintilerine maruz bırakılmaya başlandı. Kıdemi artmış olan işçilerin ise işten çıkarılmalarına hız verildi.
Kâğıt üzerinde asgari ücret artmış görünse de daha asgari ücretlinin cebi bu zammı görmeden neredeyse her şeye zam geldi. Ücretlerine yapılacak zamla bir parça rahat nefes alacağını düşünen milyonlarca işçi, yeni yıla birçok kalemdeki vergi artışları ve yeni zamlarla girdi. AKP’nin yaptığı zamların içinde en kritik olanlarından biri elektriğe yapıldı. Konut elektriğine %3,8 oranında zam geldi. Tütün ürünleri, alkollü içecekler, kolalı içecekler, cep telefonu vb. ürünlerin vergi oranları arttırıldı. B sınıfı sürücü ehliyet harçları 403 liraya çıkarıldı. Emlak vergisi yüzde 2,79, motorlu taşıt vergisi yüzde 5,8 arttırıldı.
Giderek yoksullaşan emekçilerin çoğunun gidebildiği, bir şey alamasa da vitrinleri seyrettiği, boş masalarda otururken bir şey yeme ya da içme dayatmasına maruz kalmadığı tek sosyal alanları AVM’ler olmuş durumda. Tiyatroya, sinemaya, müzeye, tarihi alanlara gitmek, işçi sınıfının geniş kesimleri için zaten büyük bir lüksken, yapılan zamların ardından tümüyle imkânsız hale gelmiştir. Zira müze ve ören yerlerine giriş fiyatları bu yıl yüzde 400 civarında zamlandı. Efes, Topkapı Sarayı, Ayasofya Müzesi gibi önemli tarihi alanların giriş fiyatı kişi başı 40 lira oldu. Ama iş bununla bitmiyor. Temel kalemlerde zamlar daha yeni başlamış durumda. Köprü ve otobanlara yapılan zamlar en kısa zamanda toplu taşımaya da zam gelmesine neden olacaktır. Bu alanda 3 Ocak itibariyle uygulanmaya başlanan zamlar yüzde 16, HGS ve OGS kullananlar içinse yüzde 39 oranında olmuştur. Bu zamlar ve arttırılan vergiler sayesinde asgari ücret daha işçinin cebine girmeden geri alındı. AKP hükümeti vermeden almak konusunda da ustalığını konuşturdu.
İşçi sınıfının belini bükecek olan zamlar temel gıda fiyatlarındaki artışlarla çoktan başlamıştı. Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin açıkladığı üretici-hal-pazar ve market fiyatları istatistikleri bunu açık bir şekilde gösteriyordu. Ayrıca istatistik tablolarına bakmadan da rahatlıkla alım gücünün hızla nasıl düştüğünü ve şişirilen asgari ücret zam palavralarının gerçekler karşısında nasıl tuzla buz olduğunu da görüyoruz. Ocak ayına girmeden bazı temel gıda ürünlerinin fiyatları dudak uçuklatmaya başlamıştı, şimdiyse zam furyası yayılarak devam ediyor.
İşsizlik oranlarının arttığı, verilen asgari ücretin dört kişilik bir ailenin temel gıda ihtiyaçlarını bile karşılamadığı Türkiye’de, gelir dağılımındaki eşitsizliğin yarattığı çelişkiler de derinleşiyor. AKP hükümeti son 13 yılda kendi sınıfını ve iktidarının yardakçılarını koruyup kollarken yoksulluğu derinleştirmiş ve genelleştirmiştir. Açlık sınırının 1400 lira, yoksulluk sınırının ise 4500 lira civarında olduğu koşullarda, hayat pahalılığı da işçi sınıfını dört bir koldan cendereye alıyor. Dört kişilik bir aile her gün sadece simit ve peynirle beslense gıda maliyeti bir ayın sonunda 300 lira oluyor. Bu koşullar altında işçi ve emekçilerin içine düşürüldüğü durumun sermaye sınıfını ve temsilcisi AKP hükümetini hiç mi hiç ilgilendirmediği görülüyor. İşçi sınıfı örgütsüzlüğü ve dağınıklığı nedeniyle sınıf düşmanı açısından bir tehdit oluşturmuyor. O nedenle de AKP hükümeti giderek gemi daha fazla azıya almakta. Egemenler dünyada derinleşmekte olan ekonomik krizin Türkiye gibi ülkelerde yaratacağı sarsıntının farkındalar ve bu krizin faturasını işçi sınıfına yıkmanın çeşitli yollarına da kafa yormaktalar. Çünkü böyle bir dönemde ücretlerin düşük tutulması tüm burjuvazi için önemliydi. Bu nedenle de verildiği iddia edilen %30’luk zam bir çırpıda geri alınırken, asgari ücret zammı, düne kadar asgari ücretten bir miktar yüksek alan işçinin ücretine aynı oranda yansımadığı için onları da alım gücü açısından hızla geriye çekmiş durumdadır.
link: Derya Çınar, Asgari Ücret Artışı Zamlar Karşısında Eridi, 11 Ocak 2016, https://marksist.net/node/4813
Ankara Katliamının Üçüncü Ayında Anma