Kadın sorunu sınıfsal bir sorundur ve insanlığın bir parçası olan kadınlar da sınıflara bölünmüşlerdir. Sınıflı toplumun başlangıcından bu yana var olan kadının ezilmişliği sorunu, her sınıftan kadında farklı farklı yansımasını bulmuştur. Ezilen sınıfların kadınları ezilmişliği ve çift kat sömürüyü had safhada yaşarken, ezen sınıfın kadını bu ezme ve sömürme ilişkisinde erkeğinin saflarında yer almıştır. Bu kapitalist toplumda da aynen geçerlidir.
Sınıfların arası açıldıkça, bu sınıflara mensup olan kadınların yaşadıkları sorunlar arasındaki uçurumlar da derinleşmektedir. İşçi sınıfının kadınları en kötü koşullarda ve en düşük ücretlerle ağır bir sömürüye tâbi tutulurken, her türlü eşitsizliğe maruz bırakılırken, işin yanı sıra bir de evin yükünü sırtlanırken, burjuva kadınlar bütün bunlardan uzakta, işçilerin el koyulan artı-değerini kocalarıyla paylaşmakla meşguldürler.
Birileri günde 12 saat çalışıp, bütün yorgunluğunun yanı sıra çocuklarının, eşinin ve kendi karnının nasıl doyurulacağını düşünmekten uyuyamazken, birilerinin uykusu olsa olsa hangi eşyayı, hangi arabayı, hangi evi alacağına, hangi “restaurant”ta tıkınacağına, tatilini dünyanın hangi köşesinde geçireceğine karar verememekten kaçmaktadır.
Sorunun sonunda gelip ekonomiye dayandığı kapitalist toplumun gerçekliği böyleyken, kadınların “kadın olmaktan” gelen ortak sorunlarını bulmak da olanaksızlaşmaktadır. Dolayısıyla “bir” olan sorun kadınların değil, emekçi sınıfın kadınlarının sorunudur.
link: Marksist Tutum, Tüm kadınların sorunu bir mi?, , https://marksist.net/node/1611