Bugün (7 Haziran) yaşadığımız kentte (Ontario London, Kanada) siyahların yaşadıkları adaletsizlikleri protesto etmek üzere binlerce insanın katıldığı büyük bir yürüyüş düzenlendi. Ailece eyleme katıldık. Tüm uluslardan, renklerden ve dinlerden çok sayıda insanın katıldığı bu eylemde, sloganlar, pankartlar, eylemdeki insanların birbirlerine karşı nezaketi, su ve gıda dağıtımı gibi pek çok şey vardı dikkatimi çeken.
Benim için dönüm noktası, törenin sonunda siyah insanların, çektiklerini ve kendilerine acı veren deneyimlerini paylaştıkları kısımdı.
Polisin ve insanların ırkçı davranışları yüzünden ABD’den Kanada’ya göç etmek zorunda kalan bir adam, ABD’deki yaşamından bahsetti. Kanadalı bir kadın, kendisine “negro (zenci)”, bazı hayvan isimleri veya “çirkin” gibi iğrenç ifadelerle seslenildiğinden söz etti. Bir başka kadın, “bahçemin küçük bir kısmındaki çimler normalden 5 santim daha uzun diye beyaz bir komşu polis çağırdı” dedi. Kendisinin ve çocuklarının her zaman komşularının baskısı altında olduğunu belirtti. Siyah bir genç, okulda bir öğrencinin, öğretmenin önünde kendisine “negro” diye seslendiğini ve öğretmeninin o öğrenciye hiçbir şey demediğini söyledi.
Konuşmalar devam ederken küçük bir siyah çocuk gözüme takıldı. Hiçbir şeyden haberi olmayan, etrafındaki insanlara gülümseyen o küçük çocuğa baktım. Yıllar sonra o çocuk büyüdüğünde, buradaki insanların paylaştığına benzer deneyimlerinin olmamasını diliyorum kalbimin en derinlerinden. Umarım ki gelecekte “Adalet Yoksa Barış da Yok” sloganını haykırmamıza ihtiyaç kalmayacak.
image005.jpg
link: Kanada’dan İranlı mülteci bir kadın işçi, Kanada’da Siyah Kardeşlerimizle Birlikte Yürüdük, 9 Haziran 2020, https://marksist.net/node/6963
Akademisyenler Ayrıcalıklı mıdır?
Robotlaşma ve Kapitalizm