Birkaç gün önce çalıştığım hastanenin acil servisine ilaç zehirlenmesi nedeniyle birini getirmişlerdi. Herkes onu kurtarabilmek için elinden geleni yaptı. Sonunda başardılar da. Genel durumu toparlanınca acil doktoru durumu raporlamak için bu girişiminin nedenini öğrenmek istedi. Daha 30 yaşında genç bir erkekti hastamız. Yaşadığı çaresizliği gözyaşları içinde şöyle anlattı: “Ben iki yıl önce ailemi de alıp İstanbul’a geldim. Bizim oralarda iş yok, para yok. Bir umutla geldik. Bir fabrikada iş buldum. Aldığım maaş bizi ne doyuruyor, ne de aç bırakıyordu. Ama tutunuyorduk. Salgın gerekçesiyle her gün diken üstünde gidiyorduk işe. Acaba bizi de ücretsiz izne mi çıkaracaklar diye korkudan ödümüz patlıyordu. Bundan da kötüsü oldu. Bir gün işe gittim ve işçi fazla deyip beni işten çıkardılar. Dünya başıma çöktü. Haftalarca iş aradım. Her şey tepetaklak oldu. Eve gitmek istemiyordum ama kaçacak bir yer yoktu. İçinde bulunduğum durumu daha fazla kaldıramadım.”
Nasıl kaldıracaktı ki? Emekçiler için çalışırken ve az da olsa bir gelirin varken bile markete pazara uğramak ürkütücü hale gelmiş durumda. Evde kaynamak zorunda olan tencerede çeşit yok artık. Bir koca tencere makarna, belki biraz salçalı patates birkaç gün durumu kurtarıyor. Ekonomimiz şaha kalkıyor diyen ve dünya lideri olmakla övünenler şimdi emekçileri patates, soğan dağıtarak oyalamayı planlıyorlar. Bir yanda servetleri katlanarak artan işçi düşmanı kapitalistler, balya balya paraları arabalarının bagajlarına doldurup, sosyal medyada emekçilerin gözüne sokan iktidarın çanak yalayıcıları; diğer yanda sefalet endekslerinde en kötü 5 ülke içinde yer alan Türkiye.
Kimi 70 yaşında, kimi daha hayatının baharındayken intihar eden insanlarımızın sayıları artıyor. İşsizlik ve yoksulluğu gizlemek için yaptıkları gibi intihar oranlarını da rakamlara takla attırarak azaltanlar, nedenlerine gelince de benzer dalavereleri çevirmekte pek mahirler. İntihar edenlerin psikolojik sorunları varmış, sevdiğine vermemişler gibi gerekçelerin yanı sıra “nedeni bilinmeyen intiharlar” diye bir grup daha var. Anlamak isteyene nedenleri gün gibi ortada olan intiharlar yeterince açıklayıcı aslında.
Emekçilerin bir yandan salgın karşısında yaşadığı korku diğer yanda fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü koruyamamanın verdiği sıkışmışlık onları gerçek çözümleri göremez hale getiriyor. Son üç yıldır siyanürle toplu intiharların yanı sıra gençlerimizin işsizlik ve yoksulluk nedeniyle acı dolu mektuplar bırakarak hayatına son verdiğine daha sık tanık oluyoruz. Sosyal hayatın dışına itilen, yalnızlaştırılan, işini ve gelirini kaybeden insanların sayısı arttıkça intihar oranları da artıyor. İSİG Meclisinin yaptığı araştırmaya göre son 8 yılda 502 işçi intihara sürüklendi. Nedenleri sorgulandığında ilk sıraları ağır borç yükü ve işsizlik sorununun aldığını görüyoruz. Veda mektuplarında, hayattan tat alamaz hale geldiklerini, birkaç günlük bir tatil için bile bir yıl çalışmak zorunda kaldıklarını, hayal kuramadıklarını, geleceğe dair umutlarının kalmadığını ve daha pek çok sorunu gayet açık anlatıyorlar.
Kredi kartları arasında ip cambazlığı yapan, banka borçlarını ödeyemediği için evinden çıkarılan, aylardır iş bulamayan insanlar ıssız bir denizde açığa sürükleniyor gibiler. Sözde iletişim çağında yaşıyoruz ama örgütlenmek, bir araya gelmek, tek tek değil hep beraber karşı durmak gerektiğinde iletişim araçları yetmiyor. Bu da en çok egemenlerin işine geliyor. İşçi ve emekçilerin tek tek bireyler halinden örgütlü bir güce dönüşememesi onların cesaretini arttırıyor. Baskılar, yasaklar, korkular ve açlıkla terbiye sopasını sürekli havada tutarak emekçileri yılgınlığa sürüklemeye çalışıyorlar.
Bütün bu olumsuzlukların farkındayız ve tek tek değil, birlikte mücadeleyi büyütüyoruz. İşte bu yüzden salgın korkutmalarına rağmen boyun eğmeyen işçilerin grev ve direniş alanlarından gelen sesleri hiç susmadı. Bu 1 Mayıs’ta da birlik ve dayanışmayı büyütmeye, mücadele meydanlarına güç biriktirmeye devam edelim.
Yaşasın İşçilerin Birlik, Mücadele ve Dayanışması!
Yaşasın 1 MAYIS!
link: İstanbul’dan bir sağlık işçisi, Ekonomi Şaha Kalktı, İntiharlar Arttı, Peki Patates, Soğan Dağıtınca?, 22 Nisan 2021, https://marksist.net/node/7344
Myanmar’da Askeri Darbeye Direniş Sürüyor
Burjuvazi Şimdi de “Paydaş Kapitalizmi”ni Parlatıyor