Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yüreğimize su serpecek bir “müjdeli haber” açıklandı. Bu habere göre Karadeniz Tuna-1 kuyusunda, 320 milyar metreküp doğalgaz bulunmuş. Bu haber burjuva basında şişirildikçe şişirildi. Yandaş kalemşorlar ve iktidar politikacıları, bu rezervle birlikte ülkenin dış ticaret açığının kapatılacağını ve bunun faturalara da yansıyacağını dillendirdiler. Yani kısacası kendi kaynağımız olunca daha rahat edecekmişiz! Refah seviyemiz de artacakmış!
Emperyalistler yıllardır Ortadoğu’yu savaş cehennemine çeviriyorlar. Türkiye bu paylaşım savaşına dâhil olurken iktidardakiler bu coğrafyanın insanlarına “şefkat elini” uzattıklarını söylüyorlardı. Ama asıl söylemedikleri buradan elde edecekleri kârlara duydukları iştah ve bu savaşın hem Türkiye’de hem de Ortadoğu’da işçilere, emekçilere çıkardığı faturadır. Geçim sıkıntısından, işsizlikten, hayat pahalılığından belimizi doğrultamadığımız bu zor günlerde, böyle bir “müjdenin” gelmesi tesadüf değil. Bu doğalgaz rezervinin gerçekte bulunup bulunmadığı ya da tam olarak ne kadar olduğu kesin olmayabilir. Ama kesin olan şu ki iktidar ne zaman sıkışsa ve sorunları saklamak için insanların gündemini değiştirmek istese, gaz bulduk, petrol bulduk gibi “müjdelere” başvuruyor. Çünkü daha önce de böyle haberleri gündeme getirmişlerdi. Ama gel gör ki bu sefer “müjde” istedikleri etkiyi uyandırmadı. Çünkü insanların çoğu bu yalana artık inanmıyor. Daha yakın zamanda Ayasofya müzesini niçin camiye çevirdiler? Dün söyledikleri sözlerin niye bugün aksini söyleyip yapıyorlar? Çünkü insanların gündemini değiştirmek ve algılarıyla oynamak istiyorlar. Bu “müjdeli” haberi taçlandırmak için bir de Kariye Müzesini Camiye dönüştürdüler. Ama bunun da toplumdaki etkisi hiç de umdukları gibi olmadı.
Diyelim ki bu haber doğru ve büyük miktarda rezerv bulundu. Gerçekten bizim derdimize derman olacak mı? Faturalarımız az gelecek mi? Refah seviyemiz yükselecek mi? Elbette hayır! Onlar yalnızca kendi ceplerini düşünür ve yalnızca kendi yandaşlarını beslerler. Faturalarımız, bırakalım az gelmeyi tam aksine daha da cep yakacak. Bu işten kârlı çıkan iktidar cephesi ve onların yandaş sermaye şirketleri olacak. Bu su götürmez bir gerçektir. Yakın zamanda bir televizyon programında bir bakana, “başka ülkelerde petrol ve doğalgaz fiyatları ucuzken bizde niye büyük bir farkla pahalı?” diye sorulduğunda, verdiği cevap şu olmuştur: “Bu bir ticari sırdır, söyleyemeyiz.” Bu sözlerin arkasında, bu işte korkunç bir soygun yürüdüğü gerçeği var. Ama bu ikiyüzlü ve emekçi düşmanı egemenler bunu örtbas etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bizim karnımız aç olabilir ama bu yalanlara karnımız tok. Biz biliyoruz ki iktidar ne zaman “müjde” diye ortaya atılmışsa kaybeden hep biz olmuşuzdur. Müjde dedikleri sadece onlar için müjde olmuştur. İşte bu yüzden onların yalanlarına kanmamalı ve bilinçlenmeliyiz, örgütlenmeliyiz. Bizi kurtaracak olan kendi doğrularımızı bilmemiz ve mücadelemizdir. Birlik olup örgütlü bir şekilde mücadele edersek egemenleri yalanlarıyla birlikte tarihin çöp sepetine atabiliriz.
link: Ankara’dan MT okuru bir genç işçi, Açız Ama Bu Yalanlara Tokuz!, 6 Eylül 2020, https://marksist.net/node/7021
Belarus İşçi Sınıfı Burjuva Kapışmanın Kıskacında
Ekonomide “Yerli ve Milli” Hüsran