Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 156. gününü geride bıraktılar. İki eğitimcinin sağlık durumu her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Hükümet ise bunu dikkate alıp tahliye etmek yerine, onlara çeşitli yöntemlerle işkence etmeyi sürdürüyor. Gece uykudan uyandırarak “yaşıyor mu” diye baktık denmesi, yemekhanenin yanındaki odalara konularak koku işkencesine maruz bırakılmaları, refakatçiden mahrum kılınmaları bunun birkaç örneğini oluşturuyor. İki eğitimciye destek eyleminde bulunanlar üzerindeki terör de hız kesmeden devam ediyor. Her gün birkaç kişi gözaltına alınıp işkenceye maruz bırakılıyor.
Son olarak Samsun Başsavcılığının, Beşiktaş-Konyaspor maçında “Nuriye Semih Yaşasın” pankartı açan taraftarlar hakkında, “yasa dışı DHKP-C silahlı terör örgütü ve bu örgüt militanlarının pankartını açarak terör örgütünün propagandasını yapmak” suçundan tutuklama talebiyle yakalama kararı çıkarması, hükümetin bunu akıl almaz bir intikam davasına dönüştürdüğünü gösteriyor.
Tüm bunlara rağmen Nuriye ve Semih’e destek eylemleri ve açıklamaları artarak devam ediyor.
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB de, açlık grevi direnişinin 156. gününde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için acil tahliye talebiyle İstanbul Tabip Odasında bir basın toplantısı düzenledi. Direnişçilerin taleplerinin derhal karşılanmasını isteyen dört emek örgütü adına basın açıklamasını Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konsey Başkanı Raşit Tükel okudu.
AKP hükümetinin, OHAL ilanının ardından, DİSK’e üye 2 bine yakın işçi, KESK’e üye 4 bine yakın kamu çalışanı, TMMOB üyesi 3 binin üzerinde mühendis, mimar ve şehir plancısı ile 3315 hekimi görevden ihraç ettiğini belirten Tükel, Gülmen ve Özakça’nın direniş süreçleri hakkında ayrıntılı bilgi verdi.
Tükel, açlık grevindeki iki eğitimci için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunulduğunu, fakat AİHM yargıcının, istek üzerine bir rapor hazırlayan bağımsız hekimlerin raporuyla çelişkili bir karar verdiğini belirtti. Bağımsız hekim heyetinin, Nuriye ve Semih’in sağlık durumlarının hayati tehlike arz ettiğini, bakıma gereksinim olduğunu ve yardımsız yaşamlarını sürdüremeyeceklerini ifade etmelerine rağmen AİHM yargıcının direnişçilerin hapishanede kalmasında tıbbi açıdan sakıncalı bir durum görmediğini vurguladı.
AİHM’in hükümlülere uygulanan sağlık nedeniyle ceza infazının ertelenmesiyle ilgili düzenlemeyi henüz hiçbir duruşmaya çıkmamış Gülmen ve Özakça’ya uygulayarak haklarında ceza hükmü almışlar gibi karar verme yolunu seçtiğini belirten Tükel, “AİHM yargıcının hukuk usullerine uymayan ve ciddi tıbbi sonuçlar doğurabilecek bu kararını kabul edilemez buluyoruz” dedi.
Nuriye ve Semih’in Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Hastanesinde bahçeye açılmayan, yukarıda demir parmaklıklı pencereleri olan bir odaya refakatçileri olmadan yerleştirildiğini söyleyen Tükel, “Bu durum düzeltilmeli, yanlarına refakatçileri alınmalı ve bahçeye açılan havalandırmalı odalara alınmalılar" dedi.
Tükel sözlerine şöyle devam etti: “Açlık grevinin bedenlerinde yarattığı hassasiyet nedeniyle zorla taşıma, kelepçeli taşıma, tedaviye zorlama gibi etkenler, doku yıkımını arttırarak hayati tehlikenin artmasına yol açacaktır. Cezaevleri sağlıklı bir insan için bile, kapalı ortam, ışıksızlık, yetersiz havalandırma, sınırlı fiziksel koşullar nedeniyle sağlığı bozucu etki yapmaktadır. Uzamış açlık durumundaki bir insanda bu etkenler ölümcül sonuçlara yol açabilecektir. Açlık grevi sürecinde yaşamı olumsuz etkileyen cezaevi koşullarından kurtulmaları için Nuriye Gülmen ve Semih Özakça acil olarak tahliye edilmelidir.”
Basın açıklamasını, “OHAL kaldırılmalı, KHK’ler iptal edilmeli, haksız hukuksuz ihraç edilen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ve kamu çalışanları görevlerine iade edilmelidir” sözleriyle sonlandıran Tükel’in ardından KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik söz aldı. Bozgeyik, KESK üyesi olan Gülmen ve Özakça’nın durumuna ilişkin Adalet Bakanlığından randevu talebinde bulunduklarını, ancak kendilerine herhangi bir cevap verilmediğini belirtti.
Basın açıklamasının sonunda soruları yanıtlayan Tükel, açlık grevinin bir hastalık olmadığını, açlık grevi yapanlar onay vermiyorsa onların iradesinden bağımsız olarak tedavi diye bir şeyin olamayacağını vurguladı. Hekimlerin ancak direnişçiler onay verdiği takdirde tedavi edebileceğini belirtti.
Gülmen ve Özakça’nın karşı karşıya oldukları sağlık sorunlarının ve hayati riskin sorumlusu siyasi iktidardır.
Gülmen ve Özakça derhal serbest bırakılsın ve görevlerine iade edilsin!
Barışın, demokrasinin, adaletin sesi oldukları için işten atılan kamu çalışanlarına tüm hakları iade edilsin!
OHAL kaldırılsın, KHK’lar iptal edilsin!
link: Marksist Tutum, Emek Örgütleri: Nuriye ve Semih Acilen Tahliye Edilmeliler!, 11 Ağustos 2017, https://marksist.net/node/5797
Ezidiler ve “Huzursuzluk”
Kadınların Gerçek Kurtuluş Yolu