Seçimler bitti ve AKP tek başına hükümet kurabilecek oyu aldı. AKP’nin bu oyu alabilmesi için Diyarbakır, Suruç ve Ankara’da bombalar patladı ve çatışmalar yaşandı. Yüzlerce insan katledildi. Sonuç olarak AKP’nin tek başına iktidar olması ile seçim süreci bitti. Kimileri 1 Kasım gecesi, işçilerin bir kısmı ise 2 Kasım sabahı fabrikalarda “biz kazandık” dediler.
AKP’li burjuvaların ve kodamanların “biz kazandık” demesini bir tarafa bırakalım. Çünkü onlar ellerindeki iktidarı korumuş oldular. Ama ya AKP’ye oy vermiş işçi ve emekçilerin “biz kazandık” demesine ne demeli?
AKP’ye oy vermiş işçi kardeşim, şunu iyi anla ki, kazanan sen değilsin! Bu kadar insan katledildikten sonra ve hâlâ katlediliyorsa aslında kimse bir şey kazanmış değildir. Bu sömürü düzeni sürdüğü sürece sen hiçbir şey kazanamazsın!
AKP’ye oy vermiş işçi kardeşim! Yoksa inandın mı AKP’nin “istikrar sürecek” yalanlarına? Onların istikrardan kastı, savaş, katliam, uyduruk suçlarla insanları tutuklamak ve kendisinden olmayanları baskı altına alıp susturmaktan ibarettir. Onların istikrardan kastı emperyalist savaşı sürdürmek, hakkını arayanları düşman ilan ederek çatışma ve düşmanlaştırma üzerinden kendi saltanatlarını sürdürmektir. İstikrardan kasıtları budur.
AKP’ye oy vermiş işçi kardeşim! Sen mi kazandın? Hayır! Peki, ben mi kazandım? Hayır! Hiçbirimiz kazanmadık. Çünkü her şeyi egemenler belirledi ve bizlere hiçbir şey sormadılar, sormuyorlar. Tek yaptıkları, kendi çıkarlarını allayıp pullayıp din-vatan-millet edebiyatıyla kandırarak işçileri peşlerine takmak oldu. O yüzden ne sen ne de ben, işçiler olarak hiçbirimiz kazanmadık. Ama aynı sınıfın evlatları olmamıza rağmen birbirimizi “biz, siz, onlar” diye ayırır olduk. Oysaki biz diyen işçi ile siz diyen işçinin, biz diyen köylü ile siz diyen köylünün, biz diyen anne ile siz diyen annenin sorunları aynı. Dertleri aynı. Bu derdi yaratan düşmanları da aynı. O halde şunun farkına varalım artık, ya hep beraber bir şeyler kazanacağız ya da hep beraber kaybedeceğiz! Bunun için yapmamız gereken bellidir. Haydi, gelin beraberce evlatlarımız ölmesin diyelim, beraberce savaş istemiyoruz diyelim, hep beraber kardeşçe yaşayalım, hep beraber haklarımız için mücadele edelim. O zaman hep beraber kazanmış oluruz.
Kardeşler! 14-15 yıl önce bir yüzüğü olanların bugün gemileri, villaları, bin odalı sarayları var. Onlar için çalışan yüzlerce hizmetçileri var. Milyarları çerez parası görecek kadar paraları var. Egolarını tatmin eden yalakaları, istedikleri şekilde haber veren medyaları var. Binlerce lira maaş alıp 1 liraya etli yemek, 3 liraya kebap yiyebilen vekilleri var. Emirlerinde yüz binlerce askerleri, yüz binlerce polisleri var. Askerlik bile yapmayan çocukları, becerisi, bilgisi olmadığı halde bakan olan enişteleri var. Onların keyfi için karar veren mahkemeleri, savcıları var.
“Biz kazandık” diye sevinen işçi kardeşim, senin 14 yılda kazandığın neyin var? Hani sen kazanmıştın? Neyin var elinde? En doğal hakkımız olan yaşama hakkımız, huzurumuz, geçinebilecek kadar maaşımız bile yok. Bir olup güçlenmeden, mücadele etmeden kazanabileceğimiz hiçbir şey yok. Faili meçhul cinayetlerin, çatışmaların, ölümlerin olduğu bir ülkede, çocuklarımıza miras olarak sadece düşmanlık bırakıyorsak neyi kazanmışız? Barış kazanmadan, işçiler kazanmadan hepimiz kazanmış sayılmayız. Unutmayalım, işçiler ancak kendileri ve gelecekleri için mücadele ederlerse kazanırlar.
Örgütlüysek her şeyiz, örgütsüzsek hiçbir şey!
link: Esenyurt’tan bir gıda işçisi, Kim Kazandı?, 6 Aralık 2015, https://marksist.net/node/4634
AKP’nin İstikrar Kandırmacası
Türkiye-Rusya Gerginliği: Filler Tepişirken Emekçiler Eziliyor