AKP hükümetinin Kürtlere yönelik saldırıları çok yönlü olarak devam ediyor. Hakkari’den Dersim’e tüm bölgede iki aydır kesintisiz sürdürülen askeri operasyonlardan her gün yeni ölüm haberleri gelirken, bu harekât siyasi operasyonlarla da destekleniyor. Erdoğan’ın BDP’yi hedef gösteren açıklamalarının hemen ardından hayata geçirilen operasyonlarda, Haziran başından bu yana 300’e yakın Kürt gözaltına alındı, 130’a yakını tutuklandı.
“KCK operasyonu” adı altında yürütülen siyasi imha operasyonlarının son dalgası 6 Haziranda tıp öğrencileri ve sağlık çalışanlarına yönelik tutuklama terörüyle başladı. Ankara başta olmak üzere 20’den fazla kentte eş zamanlı olarak yürütülen operasyonlarda, aralarında SES Öğrenci Komisyonu ve TTB Tıp Öğrenci Kolu üyelerinin de bulunduğu 90 tıp öğrencisi ve sağlık çalışanı gözaltına alındı.
Gözaltı ve tutuklama terörü hemen ertesi gün Van’a sıçradı. 7 Haziranda Van ve ilçelerinde gerçekleştirilen polis operasyonlarında Van Belediye Başkanı Bekir Kaya başta gelmek üzere, BDP’li il ve ilçe belediye yöneticileri ve parti yöneticilerinden oluşan 10 kişi tutuklandı. Bu saldırı dalgasına belediye çalışanları iş bırakarak, Van halkıysa belediye önünde toplanarak güçlü bir tepki verdi. Ancak saldırıların arkası kesilmedi. Hemen sonrasında Hakkari, Bursa ve Doğubeyazıt’taki operasyonlarda 50’ye yakın BDP’li gözaltına alındı.
Bu operasyonlar sürerken, Leyla Zana’nın ardından bu kez de Aysel Tuğluk’a yaptığı konuşmalardan dolayı “örgüt adına suç işlemek” ve “örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla 14,5 yıl hapis cezası verildi.
Tüm bunlar olurken, AKP, CHP’nin talebi üzerine gerçekleşen Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesini de fırsat bilerek, Uludere katliamını unutturmak, son dönemde gerçekleştirilen askeri ve siyasi operasyonları gölgelemek ve Kürt halkının yükselen tepkisini yatıştırmak amacıyla yeniden oyalama taktiklerine girişmiş durumda. Beşir Atalay’ın “Kuzey Irak’ta silahsızlandırmaya kadar gidecek bir tartışma var, ABD de işin içinde” şeklindeki sözleri AKP yanlısı medyada “açılım devam ediyor, yakında yeni adımlar atılacak” içeriğiyle manşetlere taşınmakta, Talabani’nin PKK’ye silah bıraktırma çabalarının sürdüğü yolundaki açıklamaları aynı kapsamda değerlendirilip şişirilerek servis edilmekte ve Kürt halkı bunlarla oyalanmaya çalışılmaktadır. Öte yandan, AKP CHP’nin attığı adımla kazandığı artı puanı da kendine devşirmeye çalışmaktadır.
Seçmeli Kürtçe dersi “müjdesi”
Beşir Atalay’ın alâyıvalâ ile açıkladığı yeni adımın altından da çıka çıka Kürtçenin 5. sınıftan itibaren seçmeli ders olarak müfredata eklenmesi “müjde”si çıktı. Bunu “tarihi bir adım”, hatta “devrim” olarak pazarlamaya kalkan AKP ve şakşakçısı medya köşecileri, Kürtçenin Kürtlere “yabancı dil” olarak öğretilmeye kalkılmasını asimilasyon politikası olarak görüp eleştirenleri nankörlükle suçluyorlar.. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, bu adımın ancak Kürtçe öğrenmek isteyen Türkler açısından yararlı bir anlamı olacağını, ancak Kürtler açısından asimilasyonun devamından başka bir nitelik taşımadığını belirtiyor:
“Kürtler ayrı bir halk ve ayrı bir ulustur. Sen kendi bölgende seçmeli ders kabul etmiyorsan neden Kürtler etsin ki. … Eğer seçmeli ders uygulanacaksa Türklere batıda asimilasyon politikasına karşı Kürtçeyi seçmeli ders olarak ver. Yoksa Kürt halkı asla seçmeli dersi kabul etmeyecektir. Kürtler bir halktır bir ulustur. Sen kalkacaksın bir halkı asimilasyondan geçireceksin, sonra 2 saatlik seçmeli ders vererek bu asimilasyon sürecini tamamlayacaksın. Bunu asla kabul etmeyeceğiz. Bu halk esir değildir. Biz şunu söylüyoruz; Kürdistan’a top asker yığacağına bunları geri çek, öğretmen gönder, karakol yapacağına karakolları iptal et, onun yerine Kürtçe okullar yap. Bizim talebimiz anasınıfından üniversiteye kadar Kürtçe eğitimdir.”
Türk dilini geliştirmek için olimpiyatlar düzenleyenlerin Kürtçeye tahammül edemediklerini söyleyen Demirtaş, sorunun çözümüne yönelik olarak da şunları dile getirdi: “Bir halkın dilini haftada iki saate sığdırmayacaksın. Ankara’dan vali ve kaymakam atamasından vazgeçeceksin. Tutukluları serbest bırakıp özerklik hakkını tanıyacaksın. İşte sorunun çözümü budur. Bu şekilde barış gelecektir. Bizi sürekli bölücülükle itham etmekten vazgeçeceksiniz. Biz bölmüyoruz, iki halkın eşit haklarda yaşamasında ısrar ediyoruz.”
Bir dönem Kürtçe kurslarını serbest bırakıp “daha ne istiyorsunuz” diyerek anadilde eğitim talebini boşa çıkarmaya çalışan AKP bunda başarılı olamadı. Aksine anadilde eğitim talebi Kürt halkı tarafından çok daha kitlesel bir şekilde dile getirilmeye başlandı. AKP’nin bu oyalama taktikleri ve “gıdım gıdım demokrasi” anlayışı yine sonuç vermeyecektir.
link: Marksist Tutum, AKP’nin Kürt Hareketini Baskıyla Sindirme Çırpınışları, 18 Haziran 2012, https://marksist.net/node/3036
Yunanistan’da Reformizm Tuzağı
Öğrenim Kredisi Borcu Olan Milyonlar