Seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte insanın aklına “eniştem beni neden öptü” deyimi geliyor. Daha düne kadar adam yerine bile konulmayan biz işçiler, bir anda değerli hale geldik. Biz işçileri, emekçileri devlet kapısından kovanlar, ananı da al git diyenler, işsiz işçilere çalışmak isteseler iş çok diyenler bir anda halkı hatırlar oldu. Bayram değil seyran değil acaba eniştem beni neden öptü. Neden öpebilir ki? Tabii ki sebep belli, sebep çıkar ilişkisi. Yine her seferinde olduğu gibi çeşitli tatlı sözlerle biz işçileri kandırıp oylarımızı araklayacaklar ve sonra da “neden sitem ediyorsunuz siz seçmediniz mi?” diyecekler.
Derinleşen ekonomik krizle birlikte işsizlerin sayısı hızla artarken, hükümet işsizliğe çözüm bir yana bu gerçeği görmek dahi istemiyor.
Sorun sadece Kürtler için değil aynı zamanda Türk emekçileri için de geçerlidir. Tek farkımız en azından dilimiz yüzünden analarımız yerlerde sürüklenmiyor. Ben bir Türk işçi olmama rağmen, uzun senelerdir, burjuvazinin ve onların partilerinin seçimlerde vaat ettikleri şu refahı ve huzuru bir türlü göremedim. Tam 15 yıldır ter döküyorum bir türlü iki yakam bir araya gelmedi. Her seçim döneminde türlü tatlı sözlerle oylarımızı çalanlar, seçim bitince bıraktık bizlere yardım etmeyi, tam tersine okkalı bir tekme yapıştırdılar. Sağlığın paralı hale gelmesi, emekliliğin imkânsız hale gelmesi, ücretler hariç her şeye aşırı zam gelmesi, işsizliğin hat safhaya ulaşması, insani ilişkilerin ayaklar altına alınıp kokuşmuş ilişkilerin yükselişe geçmesiyle birlikte paranın tanrı katına çıkması acı bir gerçektir. Sözde yardımlarla göz boyayan burjuvazi esasta çalışan kesimi açlığa sürüklemektedir. Aynı zamanda, sözde yardım elini uzattığı Kürt halkını sözde vatandaş ilan ederek, bıraktık yardım etmeyi üzerlerine kurşun yağdırmaktadır.
Kürt ve Türk emekçiler yaşamış oldukları deneyimleri de hesaba katarak burjuvazinin oyununa artık gelmemeyi öğrenmelidir. Aynı yalanları tekrar tekrar yutmanın bedelini nasıl ödediğimiz ve bu bedelin geleceğimize nasıl mal olduğunu görüyor olmamız lazım. Türk emekçileri Kürt kardeşlerinin derdini anlamadan ve bu haklı mücadelelerinde onlara ellerinden gelen desteği sunmadıkça, kardeşliğin önemini kavramadıkça daha çok oyuna geleceğiz. Oyuna geldikçe de kendi sınıfımızın haklı mücadelesini veremediğimiz gibi kollarımızdaki zincirlerimizden kurtulmamızı daha da zorlaştıracağız.
Oyuna Değil Mücadeleye Gel!
link: K. İ., Burjuvazinin “Oy”ununa Gelme!, 3 Mart 2009, https://marksist.net/node/2045
Kriz Dokunuşu
Çalınan Yaşamlar