ABD finans çevrelerinin ve tüm dünya kapitalistlerinin canı gönülden takip ettiği Forbes dergisi, her yıl geleneksel olarak yaptığı gibi, bu yıl da Amerika’nın en zengin 400 kişisini açıkladı. Açıklanan liste bir önceki yıla göre bir değişiklik göstermiyor. Ancak listeye giren kişilerin servetlerinin geçen yıla oranla arttığı görülüyor. Listenin başında, 66 milyar dolarlık servetiyle Bill Gates bulunuyor. İkinci sırada Warren Buffett, üçüncü sırada Oracle Corp’un yöneticisi Larry Ellison ve Walmart ailesinden Christy Walton var. Walton aynı zamanda 27,9 milyar dolarlık varlığıyla Amerika’nın en zengin iş kadını oldu.
Listenin 7, 8, 9. sıralarını ise Walmart ailesinin diğer üyeleri paylaşıyor. Milyarderlerin listesi böylece uzayıp gidiyor. Listeye bakınca değişmeyen şeyin şu olduğu görülüyor: Zenginlik ve servet birkaç elde toplanıp artarken, açlık ve yoksulluk milyarlarca insanı içine alarak büyümeye devam ediyor.
Forbes dergisinin, servetlerini büyüten kapitalistlerin listesini yapmakta fazlaca zorlandığını söyleyemeyiz. Milyarlarca insanın yaşadığı dünyada, zenginliği ellerinde tutan kapitalistlerin sayısı oldukça azdır. Ancak diğer yanda finans çevrelerince listeleri yapılmasına gerek duyulmayan, önemsenmeyen aç ve yoksul insanların sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
Her yıl 11 milyon çocuk açlıktan yaşamını yitiriyor, 1 milyar insan sürekli açlık çekiyor. Dünya nüfusunun yarısı, yani 3 milyardan fazla insan günde 2 dolardan daha az, 1,5 milyar insan ise 1 dolardan daha az bir gelirle “yaşıyor!” Afganistan’da günlük ortalama gelir 44 cent, Etiyopya ve Kongo’da ise 27 cent. Doğu Asya ve Pasifik ülkelerinde yaşayan 267 milyon kişi, Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde yaşayan 17,6 milyon kişi, Latin Amerika ve Karayipler’de yaşayan 60,7 milyon kişi, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yaşayan 6 milyon kişi, Güney Asya’da yaşayan 522 milyon kişi, Sahra-altı Afrika’da yaşayan 301,6 milyon kişi, günde 1 dolardan daha az gelirle yaşamını sürdürüyor. Buna karşılık dünya nüfusunun %10’u dünya toplam gelirinin yüzde 70’ini alıyor.
Bir yanda işçi sınıfının yarattığı muazzam zenginlik, öte yanda bu zenginliğe el koyan bir avuç asalak azınlık. Servetlerini iki katına çıkartan kapitalistler, diğer taraftan da topluma şirin görünmek ve vicdan sahibi kimseler olduklarını düşündürtmek için, göstermelik ve bir o kadar da sinsi bir yola başvuruyorlar: “Hayırseverlik!”
Büyük bağışçılar!
2010 yılının Haziran ayında Bill Gates ve Warren Buffett’un öncülüğünde başlatılan “Bağış sözü” kampanyasına, şimdiye kadar 100’ün üzerinde dolar milyarderi destek verdiğini duyurdu. Dolar milyarderleri, servetlerinin en az yarısını bağışlayacakları sözünü vererek, dünyada açlığı ve yoksulluğu hayırseverlik yaparak ortadan kaldıracaklarını çok “vicdanlı” bir biçimde ifade ettiler! Türkiye’den de, işçi sınıfının alınteriyle zenginleşen kapitalistlerden bazıları bu kampanyaya destek verdiklerini söylediler.
Bu arada Sabancı Vakfı tarafından Aralık 2010’da “Hayırseverlik Dünyayı Değiştirebilir mi?” adıyla bir seminer düzenlenmişti. Seminere The Economist dergisinden Matthew Bishop ve Belçika’daki King Baudouin Vakfı’ndan Luc Tayart konuşmacı olarak katılmıştı. Seminer boyunca, hayırseverliğin dünyayı çok daha iyi bir yere getireceği söylenmiş ve kapitalist sistemin “insancıl-vicdanlı” yüzünü açığa çıkarmanın zamanının geldiği vurgulanmıştı. Matthew Bishop konuşmasının ana içeriğini Michael Green ile birlikte yazdıkları Filantrokapitalizm: Hayırseverlik Dünyayı Nasıl Kurtarır? kitabını tanıtarak, 21. yüzyıl hayırseverlerinin görevleri üzerinde durmuştu. Konuşmada, aslında “insancıl kapitalizm”in açlık ve yoksulluk içinde kıvranan kitlelerin dertlerine çare olmak için değil, tersine, işçi sınıfının bu çürümüş sisteme isyan etmesine karşı geliştirilmiş olduğu açığa çıkıyordu.
Dünyayı daha iyi bir yer yapmak ve sosyal sorumluluk türünden söylemlerle kitlelerin kalplerini fethetmeye çalışan kapitalistlerin, “hayırseverlik” için hareket ettiklerini söylemeleri tam bir yalandır. Dünyanın en zenginlerinin çıkıp “kapitalizmin vicdanlı yüzü” olduklarını söylemeleri tam bir ikiyüzlüktür. Bağış verme kampanyasını başlatanların başında yer alan Warren Buffett, iki yıl önce Rockefeller Başkanlık Sarayında Amerikalı 40 milyarderle birlikte yaptığı toplantıya, İsa’nın havarileriyle yediği son yemeğin üzerinden bir anlam biçmişti. Böylece kendilerini çağın hayırseverleri ve kurtarıcıları olarak sunuyorlardı.
Açlığın kökünü kurutmak, yoksulluğu, sefaleti kaldırmak, adalet ve barışı tesis etmek gibi bir söylemle yola çıkan bu pek hayırsever kapitalistler, kapitalist sömürü sisteminin yaşam pınarına su vermekten başkaca bir amaç gütmemektedirler.
Dünyayı proleter devrim değiştirecek!
Kapitalist sistem tarihsel bir kriz içinde debeleniyor. Dünyanın her yerinde durum aynı; işsizlik çığ gibi büyürken işçi-emekçi kitleler gittikçe yoksullaşıyorlar. Fakat kriz karşıtını da yaratıyor. Sömürüye ve kemer sıkma programlarına karşı çıkan kitleler, dünyanın birçok yerinde kitlesel grevler yapıyor ve sokaklara çıkıyorlar.
Kuzey Afrika’da kitlelerin isyanları hükümetleri ve diktatörleri devirdi. Avrupa’da, Amerika’da, Asya’da da emekçiler huzursuzluklarını dışa vurarak, büyük protesto gösterileri düzenliyorlar. İşte kapitalistlerin korktukları ve önüne bir an önce geçmek istedikleri şey bu tepkinin işçi devrimlerine doğru büyümesidir. “Hayırsever kapitalistler”, kapitalizme insancıllık maskesi takarak kitlelerin tepkisini yatıştırmaya çalışıyorlar. Ancak korkunun ecele faydası yok; Açlığın da, yoksulluğun da, sömürü ve aşağılanmanın da kökünü kazıyacak olan işçi devrimleri, eninde sonunda kapitalistleri kâbuslarıyla yüz yüze bırakacaktır!
link: Mikail Azad, Hayırseverlik Dünyayı Değiştirebilir mi? , Ekim 2012, https://marksist.net/node/3109
2012 ABD Seçimleri
HDK Ortadoğu Konferansı 20-21 Ekimde Yapıldı