Lice’de kalekol inşaatını engellemek için haftalardır çeşitli eylemler gerçekleştiren Kürt halkı, 7 Haziran akşamı askerlerin silahlı saldırısına uğradı. Bu saldırı sonucunda iki kişi hayatını kaybederken çok sayıda kişi yaralandı. Oysa haksız savaşın acılarını en ağır şekilde yaşayan Lice halkı, bu zulüm sona ersin, yeni zulüm yuvaları inşa edilmesin diye direniyordu.
Bir yandan barıştan, çözümden dem vuran AKP hükümeti, öte yandan Kürdistan’ı yeni kalekollarla kuşatarak savaş gücünü tahkim etme politikasını kararlılıkla sürdürüyor. Geçtiğimiz yıl da, Lice’de kalekol inşaatını protesto eden halkın üzerine askerin ateş açması sonucunda bir kişi ölmüş on kişi ise yaralanmıştı. Bunu Meskan dağındaki protestolara yapılan saldırılar izlemişti. Gelinen noktada, yapılması planlanan 300 kalekoldan 100’ünün inşası tamamlanmış bulunuyor ve diğerleri için çalışmalar sürüyor. Durum bu olmasına rağmen, hükümet, her seçim öncesinde olduğu gibi yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde de yine “çözüm”den bahsetmeye başladı. Ancak Diyarbakır’da “çözüm çalıştayı” adı altında şov yapılırken, yüz kilometre ötedeki Lice’de asker Erdoğan’ın “B ve C planını” gerçekleştiriyordu.
Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı için Kürtlerin desteği kritik önem taşıyor ve bu yüzden de hükümet “süreç devam ediyor, İmralı’yla görüşmelerimiz olumlu bir çizgide ilerliyor” mesajı vererek Kürtleri yanına çekmeye çalışıyor. Ne var ki hükümetin ateşkesin devam etmesi dışında adım atmadığını gören ve yıllardır talepleri karşılanmayan Kürt halkı, artık somut adımlar görmek ve en azından barış süreciyle taban tabana zıt olan kalekol yapımı ve diğer biçimlerdeki askeri tahkimat harekâtının durdurulmasını istiyor. Bunun için direniyor. AKP ise Kürtlerin kendisine tümüyle boyun eğmelerini, hükümetin süreci lastik gibi sündürüp hiçbir adım atmaması karşısında sessiz kalmalarını istiyor. Fakat Kürt halkı bu dayatmalara sessiz kalmayacağını defalarca gösterdi, göstermeye de devam ediyor.
Kürt halkı bugün ulaştığı noktaya 40 yıldır sürdürdüğü mücadele sayesinde geldiğini ve hükümete “çözüm”, “barış” gibi lafları ettirenin de bu mücadele olduğunu gayet iyi biliyor. Erdoğan’ın dümenleri her defasında dönüp onu vurdu ve Kürt hareketi kısa süreli pasifikasyon evrelerini ciddi çıkışlarla aşıp hükümeti sıkıştırmayı becerdi. Erdoğan’ın batıda örgütsüz işçi-emekçi kitleler karşısında izlediği yalan dolan taktikleri, germe-kutuplaştırma politikaları, örgütlü bir güç olan Kürt halkı karşısında sökmedi. Erdoğan’ı hezeyana sürükleyen de bu gerçekliktir.
Lice’de iki kişinin katledilmesinin ardından valisinden genelkurmayına, hükümetinden güdümlü medyasına bütün bir devlet-hükümet cephesi yalan makinesini işletmeye başlattı. Askerin açılan ateşe karşılık verdiği, kitlenin arasında “silahlı teröristlerin” olduğu gibi yalanlarla bu katliam meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Bir yandan da “tam da çözüm sürecinde ciddi bir dönemeçteyken bu yapılan bir provokasyondur” denilerek PKK’nin “şahinleri” suçlanıyor. Oysa ortada bir prokovasyon varsa bunun sorumlusunun barış sürecinde savaş yuvaları inşa edenler ve halkın üzerine ateş açtıranlar olduğu açıktır. Kürt hareketi, AKP’ye, eğer bunun bir provokasyon olduğuna inanıyorsan gereğini yap diyor ve sorumluları görevden almaya, yargılamaya ve oyalamayı bırakıp somut adımlar atmaya çağırıyor.
Kürtleri oyalayarak, emekçileri kandırarak Erdoğan’ı cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtmayı planlayan AKP bilmeli ki, ayağa kalkan halklar karşısında o koltuğu ve koltuklarını koruyacak bir savaş aygıtı daha icat olunmadı. Zorbalar halka yaptıkları zulmün, katliamların hesabını er geç verecekler.
link: Marksist Tutum, Diyarbakır’da “Barış” Şovu, Lice’de Kurşun Yağmuru, 8 Haziran 2014, https://marksist.net/node/3466
Soma Katliamı: Cehennem Deliğine Girin Dediler!
"Ölümün Ağzı"